Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Budapeşte-Viyana

        Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin şok etkisi geçiyor. Bu da herkesin bir şekilde bu yönetimin ne yapacağını anlamaya çalışması ve ona göre kendi pozisyonunu belirlemeye çalışması demek. Şunun şurasında üç-dört yıl önce yükselen orta büyüklükteki güçlerin dünya sistemini nasıl etkileyecekleri, güçlerini göstererek sistemin kurallarını değiştirecekleri konuşulurdu. Şimdilik o tartışmalar rafa kalkmış durumda. Trump’ın tercihleri ve bunlara Rusya ile Çin’in nasıl cevap verecekleri şimdilik tartışmaların öncelikli konularını oluşturuyor.

        Budapeşte’deki toplantıda bir Rus meslektaş konuşmasına şu fıkrayla başladı. Dört büyük ülkenin liderleri, Trump, Şi Jinpin, Merkel ve Putin masanın etrafında oturuyorlar. Şi Jinpin “Ben dünyanın başkanı oldum hepiniz bana geldiniz” diyor. Merkel, “Ben Güneş Sistemi’nin şansölyesiyim, o nedenle hepiniz Berlin’e gelip bekleme odasında oturdunuz” diyor. Trump, “Ben kâinatın başkanı oldum, tüm galaksilerdeki herkes bana geliyor” buyurmuş. Putin ise “Ben mütevazı bir adamım. Üstelik hırslarım da yok. Ancak bu atamaların hiçbirine onay vermedim” demiş.

        HAMLE ÖNCELİĞİ MOSKOVA'DA

        Bu fıkra Rusya’nın konumunu güzel özetliyor. Nesnel ölçülerle bakıldığında Moskova’nın eli güçlü değil. Ne var ki kendince net hedefleri olması, stratejik alanda hızlı hareket edebilmesi, ABD’nin Ortadoğu’da ve Doğu Avrupa’da boşluk bırakması nedeniyle hamle önceliğini elde etti. Bu şekilde de kendisi her istediğini yapamayacak olsa bile, başkalarının oyunlarını bozma, hamlelerini engelleme ya da kendi isteğine uygun şekilde hareket etmelerini sağlayacak kadar güç elde etti. Özellikle Ortadoğu’da kendisi için ciddi avantaj da sağladı.

        Tüm bu mevzi başarılara karşılık Rusya’nın alternatif bir dünya düzeni projesi yok, olsa da bunu hayata geçirecek güç kaynaklarından yoksun. Tam da bu nedenle çözülmeye başladığı söylenen liberal dünya düzeninin alternatifi bir başka düzen değil, düzensizlik. Onun yaratacağı kargaşa, anarşik ortam, kuralsızlık asıl tedirginlik yaratan ihtimal. Bu nedenle üç büyük devletin aralarındaki rekabete rağmen ortak sorun alanlarında işbirliği yapmaları isteniyor.

        ARTIK TRUMP ÖNGÖRÜLEMEZ

        Uluslararası sistemin özellikleri son yıllarda Rusya’nın işini kolaylaştırdı da. İyi kötü tanımlanmış normlarla işleyen sistemin sağladığı istikrarlı ortamda Rusya, Ukrayna krizinden beri öngörülemeyen hamleler yaparak diğer güçleri kroke etmeyi başardı. Trump’ın seçilmesi ve Amerikan dış politikasında belirsizliklerin artması ise Rusya’nın elinden “öngörülemez” olma ayrıcalığını aldı. Yani, bu kez de Rusya, ya da Putin öngörülemez bir ortamda “öngörülebilir” bir devlet haline geldi. Bu nedenle de Rusya’nın önümüzdeki dönemdeki siyasetinin stratejik olmaktansa, gelişmelere cevap veren bir özellik taşıyacağı düşünülüyor.

        Yeni bağlamda Rusya ile ABD arasında ne büyük bir kapışma ne de başlangıçta düşünüldüğü şekilde bir yakınlaşma bekleniyor. Öncelikle gerek Trump, gerekse Putin milliyetçi politikalar izleyecekler. Bu da uzlaşma alanlarını sınırlıyor. Zaten Amerikan toplumundaki anti-Rusya damarı Trump dışındaki tüm çevreleri körüklediler. Trump’ın da bunlara rağmen bir yakınlaşma politikası izlemesi zor. Üstelik Amerikan toplumunun yüzde 60’ı Rusya’yı bir tehdit olarak değerlendirmeye başlamış.

        Tahminlerin aksine Rusya’nın Baltık ülkeleri üzerinden bir hamle yaparak aşırı silahlanmış bu bölgeyi patlatması beklenmiyor. Buna karşı- lık Rusya’nın toplumlar nezdinde hayli popüler olduğu Balkanlar’da adımlar atması ve gücünü pekiştirmesi şaşırtıcı olmaz. Türkiye’nin de aktif ve etkili olduğu Balkanlar, Trump açısından öncelik taşıyan bir bölge sayılmıyor.

        Trump, Rusya’ya karşı doğrudan hasmane bir tavır almasa bile verdiği iki karar dolaylı olarak Rusya’yı çok zorlayacak. Bunlardan birincisi kaya gazı ve kaya petrolü üretiminde, tüm çevre kaygılarını bir yana bırakarak tam gaz ilerlenmesini istemesi. Bu durumda Rusya için hayati önem taşıyan enerji gelirleri düşük kalmaya devam edecek. İkinci dolaylı baskı unsuru ise askeri harcamalardaki artış olacak. Bu yarışa girmek de Rusya’nın kısıtlı imkânlarını zorlayacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar