Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD ile Küba arasında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması, normalleşmenin önünün açılması ve ambargonun sona erdirilme ihtimalinin belirmesi her bakımdan önemli bir adım. Soğuk Savaş’tan arta kalan en anlamsız çekişme bu adımla bitme yoluna girerken, Amerikan iç politikasının en takıntılı konularından birisinin de aslında içi tamamen boşaltılmış oldu. Onlarca yıldır Küba’dan göç etmiş olanların oluşturduğu etkili lobi Küba’ya yönelik tüm açılımları engellemeyi becermişti.

        Ne var ki Küba kökenli yeni nesillerin atılan adıma verdiği büyük destek, Küba devriminden ölesiye nefret eden yaşlı nesillerin hükmünün de artık geçmekte olduğunu gösteriyordu. Amerikan dış politikasının üzerindeki bu ipotek artık kalkmış oldu. Gene de normalleşme uzun sürecektir.

        Zira Küba’ya yönelik ambargo rejiminin pek çok öğesi Kongre’nin geçirdiği yasalarla belirlenmiş. Küba konusunda hâlâ sertlik yanlısı Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Kongre bu açılımın gerektirdiği adımları kolay kolay atmayacaktır. Hatta Havana’da yeniden hizmete girecek büyükelçiliğe yapılacak bir atamaya Senato’nun onay vermeyeceğinde de hemen herkes hemfikir. Fark etmez. Kanımca bu adımla, Cumhuriyetçiler ne kadar tepinirlerse tepinsinler, Küba-ABD ilişkileri artık geriye dönülmeyecek bir mecraya girmiştir.

        Obama’nın konuşmasında altını çizdiği gibi neredeyse 54 yıldır amacına ulaşamamış, yani Küba’nın rejimini değiştirmeyi başaramamış bir siyasetin terk edilmesi aklın gereğiydi. Üstelik sertlik yanlılarının da aslında gayet iyi bildikleri gibi Küba ile ABD arasındaki ilişkilerin normalleşmeye başlaması Küba’daki rejimi asıl değiştirecek dinamikleri harekete geçirecekti.

        Küba toplumunda dünya ekonomisine eklemlenmek, en azından dış dünyayla daha özgürce ilişki kurmak için güçlü bir heves var. Bu entegrasyon ilerledikçe Castro rejiminin kendi toplumu üzerinde kurmuş olduğu, “Havana’ya Dönüş” filminde mükemmel şekilde anlatılan, korku rejiminin de kırılacağına şüphe yok. Tam da bu nedenle Küba’daki, devrimci cevvaliyetini çoktan yitirmiş, müzelik rejim de ilişkilerdeki iyileşmenin çok çabuk ilerlemesini istemez.

        Küba rejiminin pek çok olumsuz özelliğine rağmen eğitim, sağlık alanlarındaki başarıları göz ardı edilemez. Obama da ebola ile mücadelede Kübalı doktorların rolüne atıfta bulunarak bu gerçeği teslim etti. Küba zaten Fidel Castro’nun sağlık nedenleriyle geri plana çekilip kardeşi Raul’un başa geçmesinden sonra kapitalistleşme yolunda epeyce yol katetmişti. Bugünlerde en büyük mali destekçisi Venezüella’nın yaşadığı çöküntü nedeniyle de Küba’nın ABD ile ilişkileri yumuşatmakta çıkarı vardı.

        Obama 18 aylık pazarlıklar neticesinde varılan bu anlaşmayı Kongre Cumhuriyetçilere geçmeden ilan etti. Siyaseten artık bittiğine hükmedildiği bir anda birbiri ardına cesur ve etkili adımlar atmaya başladı. Küba açılımı bunlardan birisi. Kasım ayındaki ara seçimlerde kendisinin de sorumlu tutulduğu Demokratların ağır yenilgisinin ardından belli ki kendini özgürleşmiş hissetti. Hizmet süresinin bundan sonraki 2 yılında bir başkan olarak tarihe nasıl geçeceğini kurgulamaya başladı. Bu bakımdan Küba ile ilişkilerde attığı bu cesur adımı önümüzdeki 2 yıl içinde başka konularda da tekrar edebilir.

        Son olarak varılan anlaşmanın önemli unsurlarından birisi de incelikle işlenmiş bir diplomatik sürecin sonunda gerçekleşmiş olması. 1.5 yıl boyunca müzakerelerin gizli tutulabilmesi, Arjantinli olduğu için Latin Amerika’nın duyarlılıklarını iyi bilen Papa Fransuva’nın yapıcı bir rol oynamasını özellikle kayda geçirmek gerekir. Sonuç olarak Obama yalnızca bir takıntılı ve amaçsız politikayı sona erdirmekle kalmadı. Hem ülkesinin diplomatik olarak önünü açtı hem de önümüzdeki 2 yıl içinde dünyanın ne tür sürprizlere hazır olması gerektiği hakkında bir işaret vermiş oldu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar