Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Lisede askerlik hocamız “hayatta tecrübe yenilen kazıkların bileşkesidir” demişti. O güne kadar hemen hiçbir zorlukla karşılaşmamış olan bir sınıf dolusu genç kız, hocamızdan sözlerini açıklamasını istemiştik.

        O zaman bize, karşılaştığımız her türlü zorluk, anlayışsızlık, ihanet ve benzeri durumların aslında kötülüğümüze değil iyiliğimize doğru bir adım olduğunu, yaşamı öğrenip, tecrübe kazanmamızı sağladığını söylemişti. Tabii serde delikanlılık var, bu sözleri pek saçma sapan bulmuştuk, kim bizi neden üzsün ya da ihanet etsindi. Hele bazılarımız için “kazık yemek” tabiri genç kızların yanında sarf edilemeyecek kadar kaba bir sözdü. Kısacası tecrübesizdik.

        KAZIK YEMEYİ ANLADIK

        Sonra yaşam yavaş yavaş bizi pişirmeye başladı. 70’lerin sonu, 80’lerin başında üniversite öğrencisi olmak hiç kolay değildi. Herkes gibi bizim de sırca saraylarımız teker teker yıkıldı. İnsanları, yaşamı öğrenmeye başladık. Bir zamanlar kaba bir sözcük olduğunu düşündüğümüz “kazık yeme”nin anlamını kavradık.

        Ama insanoğlu için öğrenmek, tecrübe kazanmak son nefesine kadar devam eden bir eylem. Tabii öğrenmek isterse. Cuma yazımda Hassasiyetler üzerine öylesine bir öykü anlatmaya başlamıştım. Öykünün ikinci bölümünde raporlarının sonuçları ve teşhis için doktoru ile konuşmaya çalışan bir hasta var. Oldukça ciddi bir kalp sorunuyla karşı karşıya. Kendisini yalnız ve güçsüz hissediyor. Tek ümidi doktorunun ona biraz cesaret vermesi. Oysa doktor için o sıradan biri. İsimsiz, kimliksiz “hasta” lardan herhangi biri. Yanındaki iki sekreterle bilgisayarda bir şeyler arıyorlar. Doktor donan bilgisayarı nasıl kurtaracaklarıyla daha çok ilgili. Arada göz ucuyla raporlara bakıyor. “Tansiyonunuz yüksek”, “kalp ritmi düzensiz” deyip bir tansiyon ilacı daha ekliyor. Hastayı gönderdiğinden bile habersiz. Dosyanın sonunda raporu görüyor. Anjiyo istiyor.

        KIRGIN AYRILIYOR

        Oysa artık söylediklerinin hasta için bir önemi yok. İki kişi ile sohbet edip, bilgisayar kurtarırken arada kendisi ile ilgilenen doktor güvenilirliğini çoktan yitirmiş. Hasta, kırgın ve üzgün kurumdan ayrılıyor. Hayat tecrübelerine bir yenisi ekleniyor ama o anda bunu düşünemeyecek kadar kırgın.

        Üç gün sonra özel bir hastanede ailenin kalp hekiminin huzurun çıkıyor. Yaklaşık 45 dakika süren muayene hastanın tansiyonu ölçülerek başlıyor. Günün sonunda öğrenilen gerçek şu. İşini iyi bilen ve iyi yapan doktorlar var. Bir de doktormuş gibi yapanlar.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar