Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Girdiği her ortamı aydınlatan insanlar vardır. Güneş gibidirler. Parlak bir ışık, iç ısıtan bir sıcaklık ve bitmez tükenmez bir enerji kaynağıdırlar. An gelir kendinizi onlara hayran hayran bakarken yakalarsınız. Dilek Türker’in benim üzerimdeki etkisi tam olarak böyle oldu.

        2002 yılının sonlarıydı yanılmıyorsam. 17. Uluslararası İzmir Festivali’nin hazırlıkları sürüyordu. Bir gün telefon çaldı çok hoş tınıları olan billur gibi bir ses kendisini “Dilek Türker” olarak tanıttı ve “Latife- Mustafa Kemal’le Bin Gün” oyunuyla ilgili görüşmek istediğini söyledi. Dilek Türker. Adını çok iyi bildiğim ama sahnede izleme fırsatı bulamadığım Dilek Türker.

        Telefonu Filiz Hanım’a aktardım ve sonuçta Cumhuriyet’in kuruluşunun sekseninci yılına rastlayan 17. Uluslararası İzmir Festivali’nin en anlamlı gösterilerinden biri 19 Haziran 2003 günü, Mustafa Kemal Atatürk ve Latife Hanım’ın evlendiği ve bir süre yaşadığı, günümüzde İzmir Özel Türk Koleji kampüsünde kalan Uşakîzade Köşkü’nün önünde yapıldı.

        Oyunun hazırlıkları, provaları sırasında Dilek Türker ile sıcak bir dostluk kurduk. Onu tanıyınca başka türlüsü mümkün değil zaten. İlk karşılaşmamızda çok değerli Sabiha Tansuğ’un “Tanrıça gibi kadın” tanımlamasını Dilek Türker için yaptığını düşünmüştüm. O gece sahnede çok farklı bir Dilek Türker görme şansım oldu.

        ÇOK ZOR BİR İŞ

        Yıllar sonra tiyatro yazarı, eleştirmen Ragıp Ertuğrul’un “Soytariçe”sini okuduğumda aynı gece Soytariçe ile tanıştığımı anladım.

        Oyun yazarı ve eleştirmen yanısıra UNESCO’ya bağlı Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin (I.A.T.C.) Türkiye merkezini oluşturan Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin (TEB) de başkanlığını yürüten Ragıp Ertuğrul, Soytariçe’de çok zor bir işin altından kalkmış. Dilek Türker’in, bizim gibi ölümlülere çok fazla gelecek olağanüstü yaşam öyküsünü hayranlık uyandıran bir samimiyet ve üslupla anlatmış.

        Kitabı okurken bir tanrıçanın yaşam öyküsüne hemen her yönüyle şahit olmakla kalmıyor, Türkiye’nin sosyal, ekonomik, siyasal ve sanatsal kesitine de tanıklık ediyorsunuz.

        Dilek Türker’in ellinci sanat yılında Beşiktaş Belediyesi’nin katkılarıyla Tekin Kitabevi’nden çıkan kitabın kapağında dünyaca ünlü ressam Ertuğrul Ateş’in Soyteriçe tablosu var.

        Koleksiyonerler için ciltli basılan kitap, besteci Nurettin Özşuca’nın Dilek Türker ve Tiyatro Ayna için yıllar içinde yaptığı müzikleri Dilek Türker’in sesinden dinleyebileceğiniz CD ile satılıyor. Hala okumadıysanız fazla geç kalmayın derim.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar