Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İlk günden beri aklımdaydı aslında yazmak.

        Ancak siyasette 24 saatin bile çok uzun bir zaman olduğuna ve her an her şeyin değişebileceğine inandığımdan, biraz beklemeyi tercih ettim.

        İyi de etmişim…

        Çünkü Danıştay’ın Andımız ile ilgili kararının hemen akabinde başlayan AK Parti-MHP birlikteliğinin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın geldiği pozisyon, ancak netleşti.

        Bunun en bariz kanıtı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında yaptığı açıklamalardı.

        Andımız ve sonrasında da ülke ekonomisi üzerinden yaptığı konuşmalar o kadar sert ve yüksek tondaydı ki, ittifakın genelde de devamı açısından pek olumlu bulmadım ben.

        Sanki giderek daha negatif bir noktaya doğru sürükleniyor ittifak oluşumu.

        Tabii sonuçta ittifakın devam edip etmeyeceği veya nasıl devam ettirileceği tarafların kendi bileceği iştir ama bir üçüncü göz olarak söylüyorum; bu gidişat yerel seçimlerde ne AK Parti ne de MHP açısından kesinlikle olumlu sonuç doğurmaz.

        Gerçek olan şu ki; her iki taraf açısından hayırlı olacak şey, ittifakın yerel seçimlerde de devam etmesidir.

        Aksi iki partiye de büyük kayıp verdirir.

        Ve inanın değerli okurlarım; bu sadece benim gördüğüm, görebildiğim bir durum da değil.

        Dün kesinlikle kanaatim bu olmasına rağmen yazıya başlamadan biraz yoklama çektim. Yani bu öngörümün doğru olup olmadığını test etmek için hem AK Parti’de ki hem de MHP’de ki bazı mühim isimlerle Cumhur İttifakı’nda gelinen son durum ve yerel seçimler üzerine görüşmeler yaptım.

        Enteresan ama görüştüğüm isimlerin tamamı ittifakın bu noktaya evrilmiş olmasından dolayı çok mutsuzlar.

        İlişkilerin bu hale gelmesinin hiçbir tarafa getirisi olmayacağı gibi götürüsü olacağı görüşü, yüzde yüz hakim görüş.

        Mesela bu görüştüklerimden biri, AK Parti’nin hemen her seçiminde son derece aktif rol oynayan bir isim.

        Sayıları iyi bilen ve bu sayılar üzerinden tahminlerinde de pek yanılmayan bu isme göre 30 Mart seçimlerine MHP ile ittifaksız gitmek AK parti açısından büyük risk taşıyor. O yüzden de; “Taraflar bir an evvel yeniden bir araya gelmeli ve ilişkilerini tamir etmeli!” diyor.

        Ve bu isim özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde MHP’siz bir yerel seçimin AK Parti'yi çok zorlayacağına inanıyor.

        Buna mukabil MHP’deki kaynaklarım da pek farklı düşünmüyor.

        Onlara göre de ittifakın geldiği bu nokta MHP’ye de büyük kayıplar getirebilirmiş. Şu anda elde olan başta Adana, Mersin olmak üzere önemli büyükşehirlerin elden çıkması sürpriz olmazmış.

        Tabii hem AK Parti hem de MHP kanadında bu öngörüye sebep olan neden muhalif partiler arasında resmi olarak yapılmasa bile seçmeninin sandıkta ittifaka gitme olasılığından kaynaklı.

        Diyor ki mesela MHP’li siyasetçi; “Adana, Mersin gibi şehirlerde HDP’ye oy veren seçmen oyu çok yüksek. Eğer bu seçmen kendi partisinin bu illerde kazanma şansı olmadığını görüp CHP adaylarına oy verirse MHP’nin bu şehirleri kazanması imkan dahilinde bile değil!”

        Tabii tersi durum İstanbul, Ankara ve Antalya için de geçerli.

        Eğer gerçekten MHP’li kaynağımın endişe ettiği gibi HDP’li seçmen sandığa gittiğinde tercihini CHP’li adaylardan yana kullanırsa bu durum hem AK Parti’yi, hem de MHP’yi çok zorlar.

        ***

        MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI BU KİTABI NEDEN GÖRMÜYOR?

        Adını Mustafa Kemal Atatürk’ten alan, Atatürk’ün son 12 yılını yanı başında geçiren kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun oğlu Mustafa Kemal Ulusu…

        Daha önceden e-posta üzerinden yazışmalarımız olmuştu, ama bir türlü yüz yüze görüşememiştik.

        Kısmet oldu sonunda ve eski futbol federasyonu başkanı da olan Kemal Ulusu ile bir araya geldik.

        Uzun ve çok doyurucu bir sohbet gerçekleştirdik.

        Tabii bu arada babası Nuri Ulusu’nun günlüğünden ve ona anlattığı anılarından oluşturduğu kitabı; “Atatürk’ün Yanında Olmak” adlı eseri üzerine de epeyce konuştuk.

        Zaten biliyorsunuzdur, ama eğer okumadı iseniz muhakkak edinin bu kitabı ve kütüphanenizin bir köşesinde bulundurun.

        Gerçekten de çok kıymetli bir eser.

        Ben şahsen daha önce Atatürk ve yakın çevresi ile ilgili onlarca kitap okumuş biri olarak Sayın Ulusu’nun bu kitabına geç kavuşmuş olmaktan dolayı kendime çok kızdım.

        Keşke daha önce okusaymışım ve gerçekten de Atatürk’ün son 12 yılına neredeyse anbean şahitlik eden ve öldüğü anda da yanı başında olan Nuri Bey’in anlattıklarından da Atatürk’ü bilseymişim.

        Bu arada bir şeyi öğrendim. Ve açıkçasıbu bilgi üzerine de hem şaşırdım hem de üzüldüm. Çünkü bir insan olarak Atatürk’ün tanınmasına büyük katkı sunan bu kitabın Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda öğrencilere tavsiye ettiği 100 eser arasında alınması yönünde defalarca başvuruda bulunulmasına rağmen, bu taleplere cevap verilmemiş.

        Diğer kitaplara baktım. Onlar niye var filan demiyorum ama; o kadar kitap arasında, Atatürk’ün son nefesine kadar yanında olan Nuri Ulusu’nun gözünden aktarılan ve oğlunun kaleme aldığı; “Atatürk’ün Yanı Başında” adlı eser neden yok?

        Acaba Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk ve ekibi Atatürk’ün vaktinin büyük bir kısmını geçirdiği kütüphanesindeki dünyasına, o meşhur sofrasına, esprilerine, gezilerine, dostluklarına, kırgınlıklarına, rüyalarına, ideallerine ortak eden bu eseri de o 100 kitap arasına almak için bir girişimde bulunabilir mi?

        ***

        DOKTOR ENDER SARAÇ’TAN BAZ İSTASYONUNA DAİR AÇIKLAMA VAR!

        Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın son derece canını sıkan baz istasyonu yazımla ilgili ben hariç birçok ortak dostumuzu arayıp kendine göre açıklamalar yapmasını gayriresmi gördüğüm için açıklama, izahat saymıyorum.

        Ve yeşillikler içerisindeki çocuk parkının tam dibine konuşlandırılan ancak vatandaşların tepkisini çekmesin diye kule süsü verilip, cicili bicili renk ve resimlerle kamufle edilen o istasyonla ilgili ısrarlı sorularıma devam edeceğimi de belirtiyorum.

        Alır mıyım bir gün, almaz mıyım bilmiyorum ama neden o istasyonun orada olduğundan çok, neden vatandaşa yutturmak için böyle sinsi bir yöntemle o baz istasyonunun kamufle edildiğinin cevabını çok merak ediyorum.

        Tabii ortak arkadaşlar, eş, dost aracılığı ile değil, resmi bir dille… Resmi bir açıklama ile…

        Bu arada Maltepe Belediyesi’ndeki bu skandalı yazmanın akabinde tarafıma iletilen diğer şikayetlerden biri de sağlıklı yaşam konusunda insanlara yol gösterici olarak bilinen Doktor Ender Saraç’ın kliniğinin çatısındaki baz istasyonu ile ilgili açıklama geldi.

        Bu açıklamayı yasal bir zorunluluktan filan değil, Saraç’ın bu medeni tavrına saygımdan dolayı aynen paylaşıyorum…

        “Sayın Sevilay Yılman…

        İnternet sayfanızda hakkımda yapılan ve doğru olmayan bir haberi üzülerek okudum. Sizi doğru bilgilendirmek isterim. Kliniğimiz içinde tahlil ve tedavilerini yapmak için internet kullanımında sıkıntılarımız mevcut. Bunun üzerine kullandığımız GSM operatörüne başvurduk. Klinik için yükseltici istedik. İlgili kuruluşta baz istasyonu olmayan ancak bina içi yükseltici olduğu söylenen bu cihazı bize detaylı bilgilendirme yapmadan ve benim seyahatte olduğum bir gün takmış.

        Sağlıklı yaşam ve elektromanyetik etkiye hassas bir doktor olarak bundan rahatsız oldum ve hemen sökülmesi talimatını verdim. Ayrıca zaten aktif halde değildi, elektrik bağlantısı yoktu yani çalışmıyordu ve derhal en kısa sürede söktürüldü.

        Kendini toplumun doğal ve sağlıklı yaşamına adamış bir hekim olarak hakkımda böyle tamamen asılsız bir haber yapılmış olması beni üzmüştür. Sizin bu açıklamamı ve olayın doğru olmadığını en kısa sürede internet sayfanızda düzeltme yaparak paylaşacağınıza, kendimde bir basın mensubu olduğumdan inancım tamdır! Ayrıca size tavsiyem, bu bilgiyi gönderen kaynaklarınızın psikolojik olarak dengeli olup olmadıklarını araştırmanız.

        Sevgilerimle..."

        Uzm. Dr. M. Ender Saraç

        Sayın Ender Saraç’a açıklaması için teşekkür ediyorum ama iki noktada kendisine itirazım var.

        Birincisi bana bu bilgiyi kimin ya da kimlerin gönderdiğini düşünüyor bilmiyorum ama psikolojilerinin bozuk olmadığından eminim. Zira kliniğine komşusu olan hanımefendinin bizzat oğlu tarafından bana iletildi o bilgiler. Ve o oğul da meslektaşımız yani bir basın mensubu ve sektörün de tanıdığı bildiği bir isim…

        İkincisi ise yazımda kullandığım o resimler yazının yayımlandığı günün bir gün evveli çekilmişti. Tekrar yayınlıyorum o resimleri ve dikkatlice baktığınızda kliniğin çatısında baz istasyonu olduğu iddia edilen görüntüye dikkatinizi çekmek istiyorum…

        Bilemiyorum belki çalıştığı GSM Operatörü Ender Bey’i bunun bir istasyon değil, basit bir yükseltici filan olduğuna inandırmıştır, ama komşuları, etraftaki insanlar buna inanmıyor. Ve çatının tam tepesindeki o aleti sağlığı tehdit eden bir ürün olarak görüyorlar ve mümkünse bir an evvel oradan sökülüp kaldırılmasını rica ediyorlar…

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar