Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sıla’yı ağır darp eden Ahmet Kural’ın, “Basına ve Kamuoyuna saygılarımla…” diye başlayan açıklamasını okur okumaz anladım meselenin ne tarafa evrileceğini…

        Ve dayanamayıp, “Her şeye rağmen bana o gece anlattıklarını itidalli karşılamalı ve herkesin ayıbı kendine diye düşünmeliydim…” ifadeleri üzerine de Twiter’da şu yorumu yaptım:

        “Büyük bir ihtimalle kısa zaman içerisinde Sıla’nın o gece Ahmet Kural’a anlattığı ve Kural’ın da 'İtidalli karşılayayım' dediği o ayıp şeyleri duyarız ve her zaman olduğu gibi mesele, 'Sıla hak etmiş o zaman!' durumuna dönüşüp öyle kapanacaktır!”

        Nitekim aynen bu dediğim oldu değerli okurlarım…

        Kural’ın açıklamasının ikinci paragrafında magandalığına, şiddetine gerekçe yaratmak için yazdıkları çok çabuk kabul gördü ve bir süre sonra mesele, “Eee canım adama onu aldattığını, başkasıyla ilişkisi olduğunu söylemiş! O da öfkelenmiş” mealinde yorumlar üzerinden tartışılmaya başlandı.

        Sıla’nın o gece ne söylediğini tam olarak bilmiyorum ama Kural’ın yaptığı imanın da kesinlikle doğru olduğuna inanmıyorum.

        Yani o gece ona kendisinin başka biriyle ilişkisi olduğunu, onu aldattığını söylemiş olduğunu düşünmüyorum.

        Niye?

        Çünkü Sıla aptal değil!

        O, bu topraklarda doğmuş büyümüş ve bu toprakların geleneklerini, göreneklerini, yargılarını, değerlerini iyi bilen bir kadın.

        Eğer gerçekten o gece yaşadıklarına kendisinin, Kural’ın ima ettiği gibi, birtakım itirafları sebep olmuş olsa idi, Sıla bu olayı kamuoyuyla asla paylaşmazdı.

        Adamdan ayrılırdı, bitirirdi ilişkisini ama bunu saklı tutardı.

        Neden?

        Çünkü olayın özü buyken bunu paylaşması halinde her ne olursa olsun Türk toplumunun genel değerleri açısından nihayetinde kendisinin kabahatli, kusurlu sayılacağını bilirdi.

        Hülasa… Ben katiyen inanmıyorum Kural ve ona sahip çıkan avanenin, “Sıla onu aldattığını itiraf ettiği için yaşanmış olay” saçmalıklarına.

        Kaldı ki umurumda da değil o gece Sıla ne demiş de, ne söylemiş de o iğrenç muameleile karşı karşıya kalmış filan…

        Çünkü benim için bu olayda aslolan Sıla’nın ne söylemiş olduğu değil, bir kadının adam sandığımız biri tarafından tekme tokat dövülüp, yerlerde sürüklenip, darp edilmiş ve canını kurtarmak için de gecenin bir yarısı sokağa fırlamış olmasıdır.

        Ayrıca… Velev ki Sıla o gece ona, “Ahmet kusura bakma ben bir başkasına aşık oldum veya ben filanca şahısla birlikte oldum!” demiş olsun. (İnanmamakla beraber) bunu kabul edeyim.

        Yine de benim gözümde Ahmet Kural ağır bir psikopat, boş beleş bir adamdır!

        Çünkü bunun karşılığı şiddet olamaz. Medeni bir adamın yapacağı, bu söylenenler üzerine öfke krizine girip 45 dakika karşısındaki kadına şiddet uygulamak filan değil, kapıyı açıp, “O zaman bana eyvallah!” deyip ev kendi evi bile olsa çekip gitmektir!

        Bir şey daha var… Onu da yazayım öyle kapatayım bu konuyu…

        Ahmet Kural, Sıla’ya uyguladığı şiddet dolayısıyla zaten gözümde bitmişti. Bu açıklama ile iyice sıfırlandı nazarımda.

        Çünkü rezilliğini unutturmak, paçasını kurtarmak için erkeklik raconuna hiç uymayan bir şey yapıyor ve yalan söylüyor!

        Eğer racona uysaydı yutardı, yutkunurdu, içinde yaşardı o acıyı ölene kadar ama en azından toplumda bundan sonra, “Aldatılmış erkek” olarak anılmamak, erkekliğine halel gelmemesi adına bunu asla kamuoyuyla paylaşmazdı!

        Yanılıyor muyum?

        ***

        Doktor da bunu yaparsa…

        Bir önceki yazımda İstanbul’un Maltepe ilçesinde bir çocuk parkının dibinde kurulan baz istasyonunun çevre halkına yutturmak için belediye tarafından nasıl cicili bicili renklerle, resimlerle kamufle edildiğini yazmıştım.

        Yazıdaki muhataptan tek bir cümle açıklama dahi gelmedi.

        Yani Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’tan.

        Lüzum görmediğine göre herhangi bir izahata, sanıyorum vatandaşları adına yaptığımız bu kamu sorgulaması çok umurunda değil Sayın Kılıç’ın.

        Ondan gelmedi ama tabii bu arada, Türkiye’nin dört bir yanında baz istasyonları ile şikayet e-mailleri yağdı.

        Takdir edersiniz ki tamamını yazmam mümkün değil bu şikayetlerin.

        Yazmaya kalksam iş çığrından çıkar, adım da, “BAZSAVAR SEVİLAY” olur ve başka bir şey yazamaz olurum.

        Onun için beni affetsin tarafıma çevrelerindeki baz istasyonları ile ilgili mektuplar yollayan okurlarım.

        Ama gelen şikayetlerden birini paylaşacağım bugün.

        Çünkü bu baz istasyonu da en az Maltepe Belediyesi’ndeki gibi büyük bir skandal.

        Hatta daha da büyük diyebilirim.

        Ender Saraç’ı bilirsiniz…

        Hani insanların ömrünün uzaması için, sağlıklı beslenmeleri için, nasıl yaşamaları, ne yapmaları gerektiğini anlatan şu meşhur doktor.

        Dünya paralara insanlara yaşam standartlarını yükseltmeleri için sözüm ona yol gösteren bilim insanı.

        Benim gözümde kendisinin zerre-i miskal bir güvenirliliği kalmadı, bilmesini isterim.

        Çünkü komşuları tarafından tarafıma yollanan bilgiler, fotoğraflar karşısında şoka girdim.

        Hani, “Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı” derler ya!

        Ender Saraç’ın yaptığının tam karşılığı da işte o!

        Şaka gibi biliyorum ama televizyonlara çıkıp milletin özellikle kanserden korunması, uzun yaşaması için büyük bütçelere ahkam kesen Saraç, Levent’teki kliniğinin çatısına kocaman bir baz istasyonu kurdurmuş.

        Çevredekilerin itirazlarına, komşularının ricalarına rağmen de maalesef o bazı çatısında tutmaya devam ediyormuş.

        Fotoğraflarını paylaşıyorum.

        Gördüğünüz gibi tabelasında, “Aile Hekimi Uzmanı” yazan Uzman Doktor Ender Saraç Bey’in kliniğinin tepesinde kocaman bir baz istasyonu…

        Kendisine tavsiyem derhal kaldırması o istasyonu.

        Çünkü aksi halde başta mahalledeki komşuları olmak üzere, bundan böyle hiç kimseyi sağlıklı yaşamın yol anahtarını bilen bir bilim insanı olduğuna inandıramaz.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar