Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KELAYNAK gibiydim... İranlı işadamı Reza Zarrab’ın ABD’ye gidişinin tamamen planlı, programlı, hesaplı bir senaryo olduğunu düşünen tek tiptim çünkü! Neyse ki artık yalnız değilim. Başkaları da var çok şükür benim gibi düşünen.

        Dile getirmiyorlar tabii ama duyuyorum ki devlet kademesinde yetki sahibi birçok kişi de artık Zarrab meselesini başka türlü yorumlamaya başlamış.

        Birkaç gün evvel Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik’in yapmış olduğu, “İşlerin buraya varacağını daha Reza Zarrab kuzu kuzu Amerika’ya gidip kendini FETÖ’cü ABD savcılarına yakalattığı zaman anlamalıydık!” açıklamasından anlaşılıyor bu durum.

        GÜVENİLİR KAYNAKTAN ÖĞRENMİŞTİM

        Aslında, “Bonjour beyler, bayanlar! Bonjourrrrr!” demek, anamın ak sütü kadar helal oluyor bendenize ama demeyeceğim. Çünkü derdim herkesten çok önce farkına vardığım bir husus dolayısıyla kendimi yüceltmek falan değil, derdim gazeteci olarak gerçekleri sorgulamak!

        Tabii bir şeyin altını önemle çizmem gerekiyor. Benim, Zarrab’ın Türkiye’ye kurulan kumpasın en büyük malzemesi olmayı kabul ettiğini düşünmem bir tesadüf filan değil elbette. Bunun böyle olduğu güvenilir bir istihbaratçı kaynağımdan daha o zamanlar kulağıma üflenmişti.

        Ancak o tarihlerde yazı yazabileceğim bir köşem olmadığı için kullanamamıştım bu bilgileri, ama sonradan konu yeniden gündeme gelince ve Habertürk’te bir köşem olunca tarafıma aktarılan o ilk bilgileri siz okurlarımla aynen paylaştım.

        İddiaya göre, “Zarrab, İran’a olan borcundan dolayı can güvenliği korkusu yaşıyordu... Ortağının idamla yargılanmasının ardından kendisinin de başına büyük bir bela geleceğini ve Türkiye’nin de bu belayı defetmesinin çok mümkün olmadığını biliyordu.

        Onun için en sağlam, en güvenilir şey, ABD’nin gözetiminde olmaktı ve bu nedenle de kendisini ABD’ye teslim etti.

        CIA’nın organize ettiği bir ekip, Türkiye’ye gelip Zarrab’ı tutuklayacak sürecin nasıl olacağını ve yol haritasını tek tek anlattı kendisine ve çizilen plan çerçevesinde de yola çıkıldı hep beraber!

        Eşi Ebru Gündeş’in de bu olan bitenlerden haberi vardı ve o yol haritasının dört dörtlük hayata geçmesi için de ailece ABD’ye tatile gidiyormuş süsünü birlikte planlamışlardı”. (Söz konusu yazımın tamamını okumak isterseniz linki şuracıkta; http:// www.haberturk.com/yazarlar/ sevilay-yilman-2383/1626876- zarrab-davasi-koz-olarak-kullaniliyor)

        ÖYLE PİS BİR BELA Kİ

        Şimdi sıkı durun değerli okurlarım! Neredeyse bir yılı aşkın bir zaman önce Zarrab ile ilgili bu bilgileri veren istihbaratçı kaynağımla son gelişmeler çerçevesinde yeniden görüştüm. Zarrab ile ilgili yeni bir bilgi yok kendisinde ama bu konuyla ilgili konuşurken aynı dava kapsamında çok ilginç bir soru daha attı ortaya.

        Kaynağım diyor ki: “Tıpkı Zarrab gibi aynı konuyla ilgili başkaları da Amerika’ya gitmenin çok riskli olduğunu biliyordu. Hal böyleyken niçin insan risk alır ve gider ABD’ye? Türkiye öyle pis bir bela, öyle aşağılık bir şantajla karşı karşıya ki insan ister istemez her şeyi sorgulamak durumunda kalıyor. Hele de gazeteci olunca...

        *************

        BİRAZ GEÇMİŞE BAKIP GÜLÜMSEYELİM

        KADIKÖY Belediyesi bünyesinde “Karikatür Evi” diye bir oluşum varmış. Ben de bu oluşumdan çıkardıkları bir dergi sonucu haberdar oldum.

        1945 ile 1997 yılları arasındaki bir kısım politik karikatürün derlendiği bir dergi bu. Bayıldım gerçekten. Çünkü insanı eskilere götürüp güldürüyor, gülümsetiyor kullandıkları malzemeyle.

        Adnan Menderes döneminden tutun da Turgut Özal’a kadar birçok devlet adamının görev yaptığı dönemlerle ilgili kullanılan karikatürlerin basıldığı bazı dergiler bile tarihe karışmışken çok hoş buldum Kadıköy Belediyesi Karikatür Evi’nin bu çalışmasını.

        Tebrik ediyorum ve beni en çok gülümseten karikatürü izinleriyle sizlerle paylaşıyorum efendim...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar