Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD ile yaşadığımız kriz malumunuz... Hepiniz her şeyi bildiği için detaya girmeyeceğim. Benim bugün girmek, daha doğrusu irdelemek istediğim mevzu, bu noktaya nasıl geldiğimizle alakalı... FETÖ’yle mücadelenin eninde sonunda onun elebaşının ikametine izin veren ABD ile Türkiye arasında çok büyük krize neden olacağı zaten belliydi, biliniyordu... O nedenle yaşanan durumu çok şaşırtıcı bulmuyorum. Sürpriz olmadı yani benim için.

        Çünkü daha FETÖ’ye kimsenin FETÖ diyemediği, hatta tam tersine kurdukları korku imparatorluğuyla birçok gazeteciyi, yazarı sindirdikleri bir dönemde ben ve benim gibi bir avuç insan bunlara karşı mücadele verdiğimizde görmüştük bu yapının kontrolünün ABD’de birilerinde, derin ABD’lilerin elinde olduğunu... Ve dolayısıyla er ya da geç bu işin sonunda el mahkûm ABD’yle papaz olacağımızın da farkındaydık.

        Şimdi size kısa bir özet geçmek istiyorum değerli okurlarım... Çoğunuz FETÖ denilen bu yapının hain bir örgüt olduğunun ortaya çıkış tarihinin 17/25 olduğunu sanıyor. Oysa öyle değil! Tarihe “MİT krizi” olarak geçen, 7 Şubat 2011’deki olay da değil. Bu hainlerin hain olduklarını ilk belli ettikleri olay GES Komutanlığı’nın TSK’dan alınıp MİT’e devri sırasında yaşanmıştır. Esasında bu örgütün ne olduğunun ve neye hizmet ettiklerinin doğru anlaşılması için “GES Komutanlığı” konusunu doğru irdelemek lazımdır.

        İlk orada faş oldu bunlar. GES’i istedikleri şekilde ele geçiremeyince mevcut hükümeti alaşağı etme operasyonlarına start verdiler. Eğer orada GES’i ve dolayısıyla Türkiye’nin milli istihbarat merkezini ele geçirmiş olsalardı sonradan yaşanan o operasyonların hiçbirine tevessül etmeyeceklerdi. Biliyorsunuz FETÖ’nün ilk darbe girişimi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden olmuştu. Niye Hakan Fidan’dı? Çünkü o dönem “Kara kutum” dediği bu isim, Başbakan Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda FETÖ’nün teşkilata sızmasına müsaade etmemeye uğraşıyordu. Nitekim gerçek şu ki, örgütün devlet kurumları içerisinde en az sızdıkları kurum MİT’tir!

        Hülasa... Devlet içerisinde sinsice bir paralel devlet kuran FETÖ’nün, gerçek devlete kafa tutmasının en temel sebebi, milli istihbaratta istediklerini elde edemediklerindendir. 17/25 yargısal darbe girişimi ile 15 Temmuz askeri darbe girişimi de bundan müstesna değildir. Ve GES Komutanlığı mevzusu başta olmak üzere FETÖ’nün gerçekleştirdiği operasyonların talimatının da ABD’den birileri tarafından verildiği de ortadadır. Ancak maalesef bu gerçek, ABD’nin sözde stratejik ortağımız olması nedeniyle en yetkili makamlar tarafından bir türlü dile getirilememiştir... Tek istisna, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra olmuştur. O gün teşhisi doğru biçimde koyan tek siyasetçi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmuştur.

        Sözün özü... Ne yazık ki ABD ile çok ama çok kötü bir noktadayız. Ciddi bir kriz yaşıyoruz. ABD’nin vize yaptırımına karşı Türkiye’nin aldığı tavır çok yerinde ve doğru bir tavırdır. Buradan geri adım atmamalıyız. Dün Sayın Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamalarını da doğru okumak gerekiyor. “Yargı FETÖ’ye operasyon yaparken beyefendilerden mi izin alacak!” diyerek ABD’ye açıkça postayı koymuştur Başbakan! İşte bizim buradan devam etmemiz lazım. Ve en önemlisi de bizim millet olarak, ülke olarak topyekûn bu tavrın arkasında durmamız gerekmektedir. Solcusu, sağcısı, ülkücüsü, iktidarı, muhalefeti... Hepimizin ABD’nin Türkiye’nin gerçekten de Çatladıkapı Muhtarlığı olmadığını anlaması için birlik olması lazım...

        **************

        GES KOMUTANLIĞI NE İŞE YARAR?

        FETÖ’nün ele geçirmeye çalıştığı ancak muvaffak olamadığı ve sonrasındaki operasyonlara girişmesine neden olan GES, Türkiye’nin en yüksek kapasiteli elektronik istihbarat ve dinleme üssüdür. Daha önce Genelkurmay’ın bünyesindeydi, ancak sonradan çıkarılarak Milli İstihbarat Teşkilatı’na devredildi. Ankara’nın Gölbaşı İlçesi’ndeki bu merkezi ben bir istihbaratçıdan dinlemiştim. Bu merkez 1958 yılında SSCB’ye yönelik elektronik ve sinyal istihbaratı ihtiyacı kapsamında ABD tarafından kurulmuş ve sonra işleri bitince de TSK’ya devredilmiş. Tüm kara ve deniz komşularımızın şubesini bulunduran GES, bu ülkelere karşı elektronik ve sinyal istihbaratı, elektronik karıştırma ve sabotajlar yapabiliyormuş.

        Yine o istihbaratçı kaynağımın söylediğini aktarıyorum: GES’te istenirse Somali’ye kadar takip yapabilecek bir teknoloji varmış. Filmlerdeki gibi işler olabiliyormuş bu merkezde. Mesela düşmanın iletişim hatlarına sızıp tıraş makinesi sesi veya müzik dinletilebiliyormuş. Ve bu merkezden istendiğinde Türkiye’nin dört bir tarafını çeviren coğrafya saniye saniye izlenebiliyormuş.

        **************

        YENİ BİR ROMAN: İLAHİ KRİPTO

        ÇOK yeni daha... Bir hafta olmadı raflarda yerini alalı Gazeteci Ferhat Ünlü’nün “İlahi Kripto” adını verdiği kitap. İlginç ve sürükleyici bir hikâye... Dünyayı yönetme iddiasındaki küresel bir gizli örgütün faaliyetlerini anlatıyor kitap. Örgütün adı “Kronosizm Tarikatı”. “Zaman”a tapan ve dünyayı kadınların yönetmesi gerektiğini öne süren bir tarikatmış bu. Elbette hayal ürünü bir tarikat. Ama planları ve eylemleriyle bana FETÖ’yü falan anımsattı nedense... Bir anlamda sanki onu sembolize ediyor.

        Roman, başkarakter Atilla Pan’ın kardeşi Alparslan Pan’ın bir mektubuyla başlıyor. Bir romancı olan Atilla Pan, aynı zamanda Gizli İlimler Teşkilatı (GİT) adı verilen bir kozmik istihbarat teşkilatının başkanının oğlu. Bu teşkilat, yakın gelecekte, 2023’te, tek dünya devleti kurmak için ilk hedef olarak belirlediği Türkiye’ye karşı yıkıcı faaliyetlere girişen tarikatı araştıran bir teşkilat. Ve kadınların elinde... Kadınların hükümdarlığında... Neyse bundan sonrasını anlatmıyorum... Okumanızı salık veriyorum...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar