Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti adına açıklama yapıldı. Denildi ki: “Ayhan Ogan’ın devlet yeniden kuruluyor ve bu yeni devletin kurucusu da Recep Tayyip Erdoğan’dır, sözleri Ogan’ın kişisel görüşüdür ve partimizi bağlamaz!” Sonrasında da Başbakan Binali Yıldırım girdi devreye ve “Şaka mı bu?” diye sorduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihinin 1923, kurucu liderinin de Mustafa Kemal Atatürk olduğunu üzerine basa basa belirtti; çok sert bir tavırla Ogan’ın resmen zırvaladığını açıkladı. Ve en nihayetinde de, herkesin, hepimizin; “Acaba o ne diyecek? Ne düşünüyor?” diye merak ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan değindi meseleye ve noktayı koydu: “Türkiye Cumhuriyeti’nden başka bir devletimiz yok. Kim ne derse desin, hikâye!”

        Özetle, devletin bir numaralı yöneticisi dahil, Ogan’ın “Yeni bir devlet kuruluyor” sözleri tüm çevresinden, etrafından tepkiyle karşılandı. Şimdi bunlar olmasaydı, yani bu tepkiler dile getirilmemiş olsaydı ben de belki başka bakardım Ayhan Ogan meselesine. “Bu sözlerin karşısında susuluyor ise bu sözlere tepkisiz kalınıyor ise bir anlamda onaylanıyor demek ki” diye düşünürdüm. Çünkü klişe ve çok tuttuğum bir söz vardır: “Susmak onaylamaktır!”

        Neyse ki kimse susmadı. Bilakis en yüksek perdeden Ogan’ın açıklamaları reddedildi. Ama... Diyorum ki bu yeterli mi acaba? Bence değil, çünkü Ogan’ın açıklamalarını dayandırdığı bir zemin yok.

        Mesela daha evvel Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anayasa referandumu öncesi; “Halk gümbür gümbür devrim yapıyor. Kendi devletini kurmak için adım atıyor” diye bir tweet atmış ve Ertuğrul Özkök tarafından korkunç bir yazıyla karakter suikastına maruz kalmıştı. Hatırlarsanız ben de bu suikasta çok sert bir yazıyla karşı çıkmıştım. Neden?

        Çünkü Uçum’un açıklamaları mevcut devletin değerleri ve ilkeleri üzerinden halkın demokrasiyi yeniden inşasını anlatıyordu. İkinci bir devlet, yeni bir devlet veyahut yeni bir kurucudan bahsetmiyordu. Bu olayda durum farklı. Ogan ne söylediğini bilmez bir fotoğraf sergiledi maalesef. Ne demek yani; “Kabul edin, etmeyin ama yeni bir devlet kuruluyor”?

        Hülasa... Sonuçta kişisel, şaka maka, zırvalık bilmem ne! Yaptığı açıklamalar günlerdir Türkiye’nin gündeminde ve bu gündem çok sarsıcı tartışmalara neden oldu. Ve bu sarsıcı tartışmaların neticesinde de zannımca AK Parti büyük yara aldı. Umarım partinin yetkili kurulları yok yere aldıkları bu yaraya neden olan Ayhan Ogan ile ilgili bir yaptırım uygulamaya gidecektir. Yani en azından benim beklentim bu yönde...

        *************************************************************

        NE YANİ TUNCAY DA MI O TİYATRONUN BİR PARÇASIYDI?

        EMİNİM çoğunuzun haberi olmamıştır. O nedenle bir özet geçeyim en önce... Eski Antalya Belediye Başkanı, bu dönemin CHP Milletvekili Profesör Mustafa Akaydın, bir grup gazeteciyle sohbetinde demiş ki 15 Temmuz’da yaşananlarla ilgili: “Evde olanı biteni komedi filmi gibi izledim. Adeta evcilik oyunu gibiydi olanlar. Polisler değil de neden sivil insanlar tankların önüne yatırıldı. O ölen 250 vatandaşımızın katili devlettir. Bunu açık açık bir vekil olarak söylüyorum.”

        Anneannem, ninem yani, Allah gani gani rahmet eylesin, çok güzel deyimler, atasözleri kullanırdı ve bir anda kimsenin noktayı koyamadığı bir olayı tek bir cümleyle özetlerdi. İşte dün Sabah’ın manşetinde Mustafa Akaydın’la ilgili haberi görünce aklıma ninemin böyle durumlarda kullandığı bir atasözü geldi...

        Ama hocayla durduk yerde “Bana hakaret etti” falan diye mahkemelik olmak istemiyorum, yine de tüm CHP’lilere bu konuda bir şeyler yazmak istiyorum...

        Değerli CHP’liler... CHP’ye gönül verenler... Zaman zaman bir araya geliyoruz bazılarınızla ve o anlarda da 15 Temmuz gecesiyle ilgili soruyorsunuz, “O gece için bazıları tiyatro diyor, sen ne düşünüyorsun?” diye. Yüz yüzeyken söylediğimi Mustafa Akaydın’ın saçmalıkları üzerinden bir daha tekrarlayayım...

        Kim ki, “O gece tiyatroydu, hesaplı kitaplıydı” diyor, biliniz ki o insanlar, o alçak terör örgütü FETÖ’ye hizmet ediyor. Çünkü o alçaklar sürüsü de dünya kamuoyu nezdinde kendilerini temize çekmek için aynen bunu söylüyor. Bakın CHP’li dostlar; seversiniz, sevmezsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama gerçekten de o gece Cumhurbaşkanı Erdoğan ölümden döndü. Ve o ölümden dönme anlarına tesadüfen şahitlik eden de ulusalcı, solcu kimliğiyle bilinen gazeteci arkadaşımız Tuncay Mollaveisoğlu’dur.

        Tuncay, eşi ve çocuklarıyla o gece tesadüfen Marmaris’te Cumhurbaşkanı’yla aynı otelde kalıyormuş. Diyor ki: “Sadece Erdoğan değil, biz de ölümden döndük. Zira adamların gözü dönmüş gibi saldırıyorlardı silahlarla. Ben ve ailem canımızı zor kurtardık!”

        Şimdi sormak istiyorum... Hadi diyelim ki Akaydın’ın dediği gibi o gece bir tiyatro oynandı filan! Peki o zaman Tuncay’ın ailesiyle yaşadıkları ne oluyor? Yoksa, bugün bile o anları anlatırken gözleri fal taşı gibi açılan bildiğimiz en azgın ulusalcı, Erdoğan ve AK Parti karşıtı Tuncay da mı o oynanan tiyatronun bir parçası?

        *************************************************************

        FATİH TERİM NE YAPACAK?

        ÇOK bomba bir kulis aldım dün Türk Futbol Federasyonu’na yakın bir kaynağımdan. İddiaya göre önümüzdeki günlerde TFF Başkanı Yıldırım Demirören, Milli Takım’la ilişiği kesilen Fatih Terim’le bir araya gelecekmiş ve sözleşme gereği alacağı tazminat ve işsizliği durumunda ödenecek maaşından feragat etmesini isteyecekmiş.

        “Hocam, kamuoyu baskısı bizi çok zorluyor... Lütfen bu sözleşmeyi yok sayın!” diyecekmiş. Hoca ne der bilmiyorum. Nasıl bir karşılık verir emin değilim, ama yine öğrendiğim bir bilgiyi daha aktarayım. TFF’nin Fatih Terim’le yaptığı sözleşme çok ama çok ağır şartlar içeriyormuş TFF açısından. Sözleşmeyi bizzat gözleriyle gören kaynağım diyor ki: “Fatih Hoca öyle bir sözleşmeye imza attırmış ki, TFF’nin kıpırdama şansı yok! Elleri mahkûm ödemek zorunda bu parayı. Zira Terim mahkemeye giderse bugün verilmek istenmeyen miktarın 10 katını alabilir!”

        Kaynağımın doğru söylediğinden en ufacık bir şüphem olmadığı için rahatlıkla yazıyorum bu kulisi ve ardından da şu soruyu sormak istiyorum: “Pardon da tüm şartları Fatih Terim’i kollayan, koruyan o sözleşmeye imza atarken ileride böyle bir olumsuzluk yaşanabileceğini hiç hesap etmediniz mi eyy TFF yönetimi? Normal bir insanın yaptığı iş sözleşmesinde bile çalışacağı şirketin itibarına zarar vermemesi şart olarak, kırmızı çizgi olarak yazılırken sizin aklınıza gelmedi mi böyle bir madde? Hiç değilse ‘Milli Takım’ın teknik direktörü olarak Milli Takım’ın saygınlığına zarar verecek hal ve davranışlar gösterilmesi durumunda bu sözleşme tek taraflı iptal edilir’ diyemediniz mi?”

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar