Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖZELLİKLE büyük şehirlerdeki otel ve restoranlar sıkça gerçekleştirir oldular yöresel mutfaklara yer veren yeme-içme etkinliklerini.

        İyi ki de yapıyorlar aslında… Yolumuzun düşmediği coğrafyaların hiç de bilmediğimiz kültürlerine ait lezzetleri denemiş oluyoruz sayelerinde.

        Geçen hafta yine bunlardan biri vardı Four Seasons Hotel Sultanahmet’te. Bu sefer yer verilen mutfak ise Kastamonu’ydu.

        Açıkçası aralarında mantar turşusu, pastırma ve tereyağı gibi iştah açıcılar ile ot kavurma ve müsellim sarma gibi ara sıcaklar dışında çok da bayılmadığım, hatta epeyce vasat bulduğum tavuklu banduma, cevizli erişte ve kel simitli tirit kebabı gibi ana yemeklerden oluşan yemek deneyiminin lezzetinden çok hikâyesi etkiledi beni.

        Yemeğin gerçekleşmesini sağlayan İksir Aydın adında emekli bir matematik öğretmeni.

        “Her şey babaannemin çöreklerinin kokusuna çektiğim özlemle başladı” diyor İksir Hanım.

        Emekli olunca doğup büyüdüğü, doğasına, tarihine, gastronomisine ve kültürüne âşık olduğu memleketi Kastamonu’nun Daday İlçesi’ne geri dönmüş.

        O topraklar ve doğa ona ne verdiyse ekip biçmiş, yetiştirip beslemiş. Şimdi ise kendini Kastamonu’ya ait nimetleri, onları hiç tanımayanlarla tanıştırmaya adamış.

        Allah herkese gönlünden geçen emekliliği versin. Ne mutlu İksir Hanım’a…

        ***********

        KEBABA İNOVATİF YAKLAŞIM

        GEÇEN hafta 1912 yılında kurulan ve şimdi ise dördüncü nesilden Nuri Develi’nin başında bulunduğu Develi Kebap’ın adeta fine-dining bir restoranı aratmayacak kadar şık döşeli Nişantaşı şubesine kebap yemeye gittim.

        Bu kez her zamanki gibi değildi oturduğum kebap sofrası. Zira Nuri bilimle kebabı buluşturmaya karar vermiş ve nörogastronomi adlı bir araştırmanın destekçisi olmuştu.

        Ben de denekleri oldum.

        Araştırmanın akademik bir yönü de yok değil. Gazi Üniversitesi’nde okuyan bir öğrencinin de doktora tezi aynı zamanda.

        Kafamdan, gözümden, bileğimden ve elimden onlarca kabloya bağlandım. O kablolarla da bilgisayarlara. Görme, işitme, tatma, koklama ve dokunma gibi duyularımın yemekler ve yemeklerin sunulduğu farklı ortamlarda ne tip nörolojik ve fizyolojik tepkiler verdiği ölçüldü yemek boyunca.

        YEMEK BOYUNCA OLAN BİTEN

        Henüz neticeler elime ulaşmadı. Ama birkaç tüyo aldım deneyi yapan doktorlardan…

        İşte onlardan bazıları:

        Mesela aynı yemeklerden oluşan ama farklı formatlarda hazırlanmış iki mönü kartından seçim yapmam istendiğinde, şık olanından havalı bir başlangıç, alelade olanından ise ev usulü bir çorba seçmişim.

        Bir diğeri ise, fonda yüksek ritimli bir deep house çalarken hızlı, yumuşak bir slow parça çalarken gayet aheste bir şekilde yemişim yemeğimi. Bakalım sonuçlardan daha neler çıkacak?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar