Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen yaz gitmiştim en son Ankara’ya...

        Ankara’da yaşadığım zamanlarda bile yolumun düşmediği Ulus’taki eski Stat, şimdiki Radisson Blu otelinde kalmıştım.

        Bu semtte yaşadığım konaklama deneyimimden sonra “Ankara’ya gidince Çankaya ya da Gaziosmanpaşa’da kalmak yerine, Ulus’ta kalmak lazım. Zira şehrin tarihi ve turistik zenginliklerinin neredeyse hepsi burada” konulu bir de bir yazı yazmıştım.

        En azı 30 senelik arkadaşlar toplantısı için yine Ankara’daydım geçen hafta sonu.

        Bu Ulus fikrimin arkasında durarak, Ulus’taki Ankara Kalesi’nde kaldım bu sefer.

        Hem de o çok methini duyduğum Divan Çukurhan’da.

        16. yüzyıldan kalma bir kervansarayın, her detayında hissedilen “A la Koç” dokunuşlarla butik otele dönüşmüş hali Çukurhan Divan. Koç Ailesi fertleri, özellikle de Rahmi Bey hemen her ayrıntıyla bizzat ilgilenmiş bu 19 odalı otelin yapımında.

        Dediğim gibi bu dokunuşlar müthiş hissediliyor. Hatta tüm Divan’larda olduğundan çok daha fazla...

        Otelin fuayesinde bulunan, kütüphane ve bar olarak kullanılan bölümler özellikle Ankara’da düzenlenen küçük ve butik davetlerin en gözde mekânları. Keza Ankara’ya kuşbakışı bakan, Safranhan Brasserie adındaki restoranı da.

        Öğle yemeği yediğim bu restorandaki kitleyle karşılaşınca, ortalıklarda gözükmeyen aydın ve güngörmüş Ankara ailelerinin de nereye saklanmış olduklarını görmüş oldum. Giyim kuşamlarıyla, tevazularıyla ve sohbetleriyle beni resmen çocukluğumun Ankara’sına götürdüler diyebilirim.

        Neyse, Safranhan Brasserie’nin başında deneyimli şef Güngör Taş var. Taş’ın Divan’ın geleneksel lezzetleriyle harmanladığı hafif füzyon bir mutfağı var. Tereyağı, sarımsak ve jalapeno biberiyle hazırladığı işkembe tavası, bir Ankara klasiği olarak yorumladığı Ankara tavası, çiçekler ve orman meyveleriyle sunduğu balkabaklı creme brulee’si, başkente gitmek için resmen bir sebep.

        ***********

        ANADOLU KAHVALTISI

        BÜYÜK şehir otellerinde karşılaştığımız sabah 10.00 ile öğleden sonra 15.00 arasında düzenlenen pazar brunch’larının aksine, saat 11.00 ile 13.00 arasında düzenlenen “Anadolu Kahvaltısı” adında bir pazar kahvaltısı var Divan Çukurhan’ın.

        Adından da anlaşılacağı gibi, tamamen Anadolu topraklarında yetişen ve üretilen malzemeler kullanılarak hazırlanan net ve rafine bir kahvaltı bu. Peynirin, yumurtanın, sebzenin, meyvenin en doğalı ve tazesiyle kuruyorlar büfeyi.

        Natürel ve organik hazırlandığı için özellikle çocuklu ailelerin favorisi olmuş bu kahvaltılar.

        Gözlemlediğim kadarıyla pek çoğu, bu kahvaltıyı, otelin bünyesinde yer alan Rahmi Koç Müzesi’ne yaptıkları bir ziyaretle birleştirerek daha da keyifli hale getiriyorlar.

        ***********

        ULUS’A GİTMİŞKEN...

        - Dünya tarihine bile şahitlik eden Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne uzun bir vakit ayırın.

        - MÖ 3. yüzyılda Galyalılar tarafından yapılan Ankara Kalesi’ne çıkın.

        - Bir tren hangarından çağdaş sanat müzesine dönüştürülen CerModern’e gidin.

        - Endüstriyel mirasın aynası olan Rahmi Koç Müzesi’ni ziyaret edin.

        - Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’ni keşfedin.

        - Ankara Kalesi’nin daracık sokaklarında gezin ve her biri ayrı renkte tarihi hikâyeler anlatan esnafla sohbet edin.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar