Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇENLERDE arkadaşım Nilay Örnek birkaç günlüğüne Ankara’ya gitti. O günler boyunca, bir Ankaralı olarak her zamankinden daha bir iştahla takip ettim Nilay’ın paylaşımlarını.

        Anıtkabir’den Resim Heykel Müzesi’ne, Ulucanlar Cezaevi’nden Ankara Kalesi’ne, Düveroğlu Kebap’tan Kalbur Balık’a kadar Ankara’nın pek çok tarihi, turistik ve de klasik yerini ziyaret ederek hakkını verdi Nilay, Ankara seyahatinin.

        Paylaşımlarından birinin altına “Sağda, solda ‘Piknik’ isimli yemek yerleri... Garsona ‘Niye Piknik?’ diye sordum. ‘Bilmem, büfe gibi ve küçük ya burası, büyük olsa lokanta olurdu’ dedi” diye yazmıştı Nilay.

        Ben anlatayım niye “Piknik” dendiğini.

        Eski dostlarımdan Orhan Önat’ın babası rahmetli Reşat Önat, 1940’lı yılların Ankara’sında hem okur hem de dayısının pastanesinde çalışır.

        13 yıl kadar dayısıyla çalıştıktan sonra kendi dükkânını açmaya karar verir Reşat Bey. Ancak dayısına rakip olmak da istemez. Farklı bir şeyler yapmaya yönelerek içinde hem pastanesi, hem de şarküterisi olan bir lokanta açar. Açtığı bu basit ve ayaküstü atıştırmalıkların servis edildiği dükkâna da “Piknik” adını koyar.

        O yıllar Ankara’sının en popüler semti olan Kızılay’daki “Piknik”in mönüsünü de bir benzerine rastlanmayan sosis tava, patates cips, sandviç ve greyfurt suyu gibi ürünlerden oluşturur.

        Paşabahçe’ye yine bir ilk olan özel üretim Arjantin bira bardakları yaptırır ve bu bardaklarla da Atatürk Orman Çiftliği birasını servis eder.

        Kısa sürede aralarında İsmet İnönü, Muhsin Ertuğrul, Celal Bayar, Tanju Okan ve Çetin Altan gibi ünlü isimlerin de müdavimi olduğu bir mekân haline gelir Piknik.

        1953 yılında açılan ve Ankara’nın sosyo-kültürel hayatına damga vuran, “Piknik” 1986 yılında kapanır.

        İşte o zamanlardan beri benzeri dükkânlara “piknik” denmeye başlanır. Hâlâ da Ankara pikniklerinin çoğu Kızılay ve civarında bulunur.

        ***********

        LANGIRTIN DA LÜKSÜ OLUR MU?

        LANGIRT oynayıp da üstüne başına sopalarındaki siyah yağı bulaştırmayanımız hatta langırt masasının nikelajlarında elini kesmeyenimiz yoktur sanırım...

        Ama bakın bu bahsedeceğim hiç de öyle alışık olduğumuz gibi bir langırt masası değil. Zira bu akçaağaç ahşabı ve deri kullanılarak el işçiliğiyle üretilmiş bir langırt masası.

        Oyuncuları da futbolcular değil, son derece şık giyinmiş biniciler. Fiyatı ise 70 bin dolar. “Paramı verir, alırım” derseniz, o da çok kolay değil. Çünkü özel bir servisle evinize teslim edilen masa için sipariş sırasına girmeniz gerekiyor.

        Hem bu kadar pahalı, hem de futbolcu yerine binicilerin top peşinde koştuğu bu büyük oyuncağını kim üretti derseniz... Cevap hiç de şaşırtıcı değil, elbette binicilikle özdeşleşmiş modadevi Hermes.

        Türkiye’den masaya talip olan çıkar mı dersiniz?

        ***********

        BİRAZ EMEK LÜTFEN!

        GEÇTİĞİMİZ günlerde Instagram hikâyelerimde yazmıştım “Nil Karaibrahimgil’in emek vermeden ve özen göstermeden seslendirdiği radyo reklamlarına bir son vermesi gerek” diye.

        Cevaplardan anladım benimle aynı fikirde olan ne çok kişinin olduğunu.

        Duruşunun ve yeteneğininin hayranı olduğum Nil Karaibrahimgil gibi kıymetli bir sanatçıya hiç yakıştıramıyorum bu emeksiz işleri.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar