Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -ÜYELERİNİN çoğunluğu gazeteleri Kim Kardashian’ın hayatını takip etmek için okuyan insanlardan oluşmuş bir jüri düşünün ve bunların birdenbire “Gülenist FETÖ’cü” suçlamalarının havada uçuştuğu bir davayı izlediğini hayal edin.

        Üstelik bütün bunların, davanın konusu olan Hakan Atilla ile ne alakası olduğu da belli olmasın. Mahkemenin bu aşaması aslında tam bir curcunaya döndü.

        - Firari polis, beraberinde Türkiye’den çaldığı kimi dinleme kayıtlarını, videoları, fotoğrafları FBI yardımıyla pasaportsuz geldiği ABD’ye getirmiş ve Amerikan devletine teslim etmiş. Devlet de ona çalışma izni çıkarmış, yakında vatandaş da olacaktır mutlaka. Onun keyfi yerindeyken hayatında bir defa bile kırmızı ışıkta geçme cezası olmayan benim vizem bittiğinde ne yapacağım ise belli değil.

        - Ev kirasını savcılık ödüyor, ayrıca 900 dolar harçlık vermişler, FBI ise 50 bin dolarcık destek çıkmış. O da Zarrab davasına delil oluşması için savcılıkla çalışmış. Savcılarla kendi ifadesiyle 40’tan fazla, her biri 3-4 saat süren toplantılar yapmış. Onun verdiği, avukatların ifadesiyle meşruluğu tartışmalı delillerle Zarrab sıkıştırılmış ve tanık haline dönüştürülmüş. Sonra olan bitenle alakası olmayan Hakan Atilla hakkında bir dava açılmış... Sonunda salonda Atilla’ya sempati beslemeyen kimse kalmadı gibi, bence sempati beslemeye başlayanlar arasında savcılar bile var.

        - Firari polisin sorgusunda, mahkemede ortaya dökülen ve 17-25 Aralık’la ilgili olduğu söylenen fotoğraf ve tapeleri avukatlar tek tek mahkemeye getirdiler. Ve her biri için “Buradaki para Hakan Atilla’ya mı gidecek yoksa parayı o mu verdi? Fotoğraftakiler arasında Hakan Atilla var mıdır? Onun hiç para aldığı oldu mu?” sorularını tekrar tekrar sordu Atilla’nın avukatı. Amacı hiçbir şeyin Atilla ile alakası olmadığını göstermekti. Bu sırada jüridekilerin yüzüne baktım, çoğu poker suratı yapmaya çalışsalar da olan bitenden rahatsız oldukları belliydi.

        - Sonra bazı komik şeyler oldu, ama bunlara sadece salondaki Türk izleyiciler gülebildi. Çünkü Amerikalıları aşan bir durum söz konusuydu.

        Türkiye’de “17-25 Aralık kumpası ve FETÖ’cülükten” hakkında yakalama kararı çıkarılan firari komiser yardımcısı, kendisinin “Gülenist olmadığını, polis akademisinde yapılan ‘bazı FETÖ’cülerin öne çıkarılması için belge sahtekârlığı’ndan hiç haberi olmadığını” iddia etti. Kendisine, 15 Temmuz darbe girişimi sorulunca, “Evet oldu öyle lanet olası bir şey” dedi. Avukat üsteleyince, kendisinin darbe uzmanı olmadığını, bir şey diyemeyeceğini savundu. Sanki darbenin ne olduğunu anlamak için doktora gerekiyormuş gibi. Kendisinin sadece polis olduğunu ve hiçbir örgütle bağlantısının bulunmadığını uzun uzun anlatınca hâkim kesmek zorunda kaldı. Mahkemede tanıkların yalan söylemesi de bir suçtur.

        - Dün sabahın neredeyse tamamı avukatın, firari polisin belgeleri çaldığını söylemesi ve onun da “Bunu yapmak için makul nedenim vardı” demesiyle geçti denilebilir. Avukatın bilinçli sorgusu nedeniyle, polis olduğu halde şubeden belge çıkarmış ve bunları yurtdışına taşımış bir insan imajı jüride oluştu. Zaten amaçları da böyleydi.

        Son olarak şunu söylemeliyim; bizim kolektif bilincimize kazınmış olan, “Rüşvetin belgesi olur mu p...k” sözü vardı ya, artık bu geçerli değil. Çünkü belgesi de oluyormuş; zira bu davada hem alanların bazıları hem de veren Zarrab çok detaylı belgeler oluşturmuşlar.

        - Dün New York Times da davayı izliyordu. Firari polis arada siyasi uzun konuşmalar yapıyordu. Avukat bunu kesmesini isteyince Yargıç Berman, “Bırakın ne diyecekse desin” diyerek izin verdi. Hüseyin Korkmaz, polisliğini Gençliğe Hitabe’deki ilkelere göre yaptığını bile savundu. Evrakları çalmasının nedeninin ortadan kaldırılacaklarına inanması olduğunu iddia etti. Ama bu argüman, hukuk açısından pek tatmin edici bulunmadı salonda.

        - Bugün savcılığın, kendi açısından işin tamamlandığını açıklaması ihtimali var. Anlayacağınız davada yavaş yavaş sona geliniyor. Beklenti, gelecek perşembe karar aşamasının başlayacağı yolunda.

        - Dün davada ilginç ve beklenmeyen gelişmeler de oldu. Sanık Atilla mahkemeye geldikten sonra, savcılar tarafından bir kişi avukatlara bir kâğıt verdi. Bir kopya da Atilla’ya verildi. O da bunu canı sıkkın bir ifadeyle okudu. Öğleden sonra savcılık, Atilla’nın havaalanında yakalanmasından sonra yaşananların görüldüğü ve basına daha önce sızdırılan filmi gösterdi. Savcılığın bunu, Atilla’nın baştan bu yana soruşturmanın yürütülmesinde zorluk çıkarmadığını göstermek için yaptığı sanılıyor. Sonra da bugün (cuma) Atilla’nın kendi isteğiyle ifade verebileceği söylendi ve jüri dün erkenden eve gönderildi. Amerikan sisteminde sanıklar davalarda isterlerse kendileri için ifade verebiliyor.

        - Bilmem hatırlıyor musunuz ama ben daha önce bir gün savcılık ile avukatların bir masa etrafında uzunca konuştuklarını ve bir anlaşma ihtimalinin olduğunu yazmıştım. Olan bitenler büyük ihtimalle bunun olmaya başladığını gösteriyor olabilir. Şuna dikkat edelim: Atilla bugün tanık olarak değil, kendisini savunmak, kendi ifadesiyle adını temizlemek için sorulara cevap verecek. Bugünün mahkemede ilginç bir gün olmasını bekleyebiliriz.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar