Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EĞER sonunda tamamen delirmiş olduğuma kanıt olarak Washington’dan attığım bu başlığa bakıp karar verecekseniz “Yanlış yapıyorsunuz” derim.

        Deliliğimin düzeyi hakkında bir karar verebilmeniz için bu yetmez, ayrıca son günlerde gündelik yaşamımda yaptığım diğer şeylere de bakmanız lazım.

        Bu başlığı atmanın yanında ayrıca şunları da yaptım:

        - Long Island bölgesinde Allah’tan kırsal alan da var. Tabiattan prensip itibarıyla fazla hoşlanmadığım halde oralara gidip tamamen durgun, değişme umudu olmayan tarlalara uzun süre bakıyorum.

        - Arada henüz biftek haline getirilmemiş bir inek bulabilirsem (Amerika’da bunu bulabilmek hayli zor) ona da sevgiyle yaklaşıyorum. Hatta bir tanesini severken o kuyruğuyla bana vurmasına rağmen bundan da hoşlanmaya gayret ettim.

        Bu seyahatlerimin zirve noktasını eğer bir inek dışkısı bulabilirsem işte o oluşturuyor. Çünkü buna sevgiyle yaklaştığım anda kendimi (Allah onu başımızdan ebediyen esirgemesin) Yayın Yönetmenim Selçuk Tepeli’yi anlamaya, onunla ruh kardeşi olmaya en fazla yaklaşmış hissediyorum.

        Benim büyük şanssızlık olarak nitelendirdiğim olay bugün gerçekleşiyor; çünkü o bugün tekrardan Amerika’ya geliyor.

        KIRSAL YAŞAM SEVGİSİ

        Bu defa New York’ta buluşuyoruz. Buluşacağımız yer Manhattan olacağından onun sevdiği hiçbir şeyin, yani ineklerin, mandaların, rahatsızlık verici sineklerin, otların, inek dışkılarının ve gübre alanlarının bulunması pek ihtimal dahilinde görülmüyor.

        Gerçi New York’ta olacak hiçbir tuhaflık beni bunca yıldan sonra hiç şaşırtmaz, ama 5. Cadde’ye durup dururken bir ineğin gelip dışkısını bırakması pek ihtimal dahilinde değildir herhalde.

        Burada öğrenciyken, şehirde anarşi kol gezerken caddede bazı insanların tuvaletlerini herkesin gözü önünde yaptığı olurdu.

        Keşke şimdi de olsaydı, belki onların bıraktıklarını Selçuk’a inek dışkısı diye gösterip onu mutlu etme ihtimalim belki olabilirdi. Ama o bu konularda uzman olduğundan ona bile kanmazdı herhalde.

        Bütün bunları neden söylediğime gelince; Allah onu başımızdan ebediyen eksik etmesin, yayın yönetmenimiz gerçek bir kırsal yaşam ve köylü hayatı sevgisiyle doludur. İdeali köyde yaşamak, tabiatın içinde pisliğiyle her şeyiyle birlikte var olmak ister.

        Benim önemli bir ruh hastalığının göstergesi olarak değerlendirdiğim abartılı bir köylü sevgisi de var.

        DİKKATLİ KONUŞMAM LAZIM

        Onun Fransa’da öğrenciyken geçirdiği yaşamdan kalan bir hastalık bu. Onu daha iyi anlamak için başlığa adını çıkardığım Peter Mayle’nin “Provence’ta Bir Yıl” kitabını okuyorum inek gezmelerim dışında kalan vaktimde.

        Şimdi geliyor ve bu akşamüstü buluşacağız ya, benim konuştuklarıma çok dikkat etmem gerekiyor. Ne köy hayatı ne de köylüler hakkında rutin olarak söylediğim kötü sözleri ona söylememem lazım.

        Sadece bu değil, köylülerin üretmiş olabileceği hiçbir ürün hakkında da konu açmamam gerekiyor. Örneğin, son geldiğinde bir etçiye gitme teklifi yaptığıma bin defa pişman olmuştum. Çünkü onun hasta beynine göre inek de köye ait bir şey olduğu için bifteğin de onun uzmanlık alanına girmesi gerekiyor.

        Allah onu başımızdan ebediyen eksik etmesin, Selçuk Tepeli’nin bir âdeti daha var.

        Uzman olduğunu düşündüğü her konuda -ki bu hayattaki hemen her şey olabilir- çok uzun konuşuyor ve sizin katiyen istemediğiniz, talep etmediğimiz bilgileri de verebiliyor.

        Bir defasında hardal üzerine uzun konuşma rekoru bile kırmıştı. İçki konusunda ağzımı bile açamıyorum; çünkü o da köylünün ürettiği hammaddeden yapılıyor, yani bu da Selçuk’un sonsuz bilgiye sahip olduğu bir alan.

        Özetle bu pazar dahil önümüzdeki 5-6 günümün hiç iyi geçmeyeceğini düşünüyorum, bilmem anlatabiliyor muyum.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar