Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞKAN Trump ile Alman şansölyesi Angela Merkel’in basın toplantısını izlerken rezaletin eşiğinden döndüğüm o günü hatırladım.

        Dikkat ediyor musunuz bilmem ama bu hayatta nereye bakarsam bakayım orada benim ya bir rezaletin eşiğinden döndüğüm veya rezaleti bizzat çıkardığım an mutlaka oluyor. Neredeyse bende bir sorun olduğuna inanmaya başlayacağım.

        Eğer basın toplantısının haberini izlediyseniz liderler odaya girmeden önce delegelerin odaya girdiklerini görmüşünüzdür. Onların giriş yaptığı kapının hemen yanında bir çiçek aranjmanının üzerinde durduğu ahşap bir kolon vardı.

        İşte rezaletin eşiğinden döndüğüm an o kolon ile ilgiliydi.

        Hayır, çiçek almak için kolona tırmanmaya filan çalışırken yakalanmadım.

        O, Clinton döneminde yaşadığım bir başka skandaldı. O gün bir kadın muhabir hoşuma gittiğinden ona nedense çiçek vermem gerektiğine karar vermiş ve oradaki çiçekleri almak için tırmanmaya başlamıştım. O gün anladım ki gizli servis o odada böyle maymun davranışlarına benzeyen garip davranışlara karşı hiç de hoş bakmıyor. Bana müdahale ettiler ve biraz sonra yaşanabilecek bir aşk durumunu başlamadan bitirdiler.

        Tabii bu olayın yaşanmasının üzerinden yıllar geçti. Eskiden o kolon sabitlenmiş haldeydi.

        Son rezaletimi yaşamaya yaklaştığım gün ise öğrendim ki artık o kolon sabitlenmiyormuş.

        Biz gazetecileri içeriye aldılar. O zaman başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ile Başkan Obama yan yana oturuyorlar. Biraz sonra konuşmalar başlayacağından tam o kolonun yanında durdum, not almaya hazır halde.

        Konuşmalar başladı; ben ikisinin de suratını daha iyi görebilmek için hareketlenmeye başladım. Hem sakat hem de sakar olduğumdan o artık sabit olmayan kolona fazla yaslanmışım. Yeri gelmişken beni “üç S” diye de adlandırabilirsiniz (sakar, sakat ve salak).

        O gün üçüncü s de devreye girdiğinden, salak olduğumdan o sabit olmayan kolona çok abandım ve kolon düşmeye başladı. Düşünsenize odada büyük bir sessizlik var ve herkes liderlere konsantre olmuş durumda. Kolon oraya düşse herkes bana bakacak. Bir açıklama getirmem filan beklenecek. Ben de şaşı halimle bunu yapmaya çalışacaktım. Liderler gözlerinin içine bakmamı isteselerdi bu da mümkün olmayacaktı çünkü onların gözünün içi yerine sanki pencereden bahçeye bakıyormuşum gibi olacaktı. Rezalet katlanarak büyüyecekti.

        Neyse ki kolon düşmeden bir gizli servis elemanı onu yakaladı ve beni kurtardı. Kurtardıktan sonra da sabit ve gülümsemeyen br ifadeyle bana bakmaya başladı. Ben ona malum nedenden dolayı tam bakamadım. Adam gözlerimi mahsus kaçırdığımı sanarak daha da şüphelendi. Bir açıklama yapmak için doğruyu söyledim bu da benim nadiren yaptığım bir şeydir. “Liderlerin surat ifadelerini görmek istiyordum onun için hareket ediyordum, kolona o yüzden çarptım,” dedim ve Amerikan Anayasası’na güvenerek bakmayı sürdüren gizli servis elemanına “Ama görmek istediğim surat seninki değil” diye devam ettim. Daha sonra öğrendim ki o odada Amerikan Anayasası’nın basın özgürlüğünü garanti altına alan maddeleri gerekirse gizli servis tarafından yok sayılabiliyormuş ve hatta orada bir gazeteciyi vursalar dahi soruşturulmuyormuş. Kendi yaşadıklarımdan ancak bunları öğrendikten sonra korkmaya başladım.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar