Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER hastalığın toplumsal/ sosyolojik kodları, anlamları vardır. Bunu en iyi anlayıp üzerinde düşünmüş olan yazar SUSAN SONTAG’dır. Onun bu konuda yazmış olduğu ILLNESS AS METAPHOR (Bir Metafor Olarak Hastalık) kitabı bir klasiktir.

        Yaşadığımız günlerin vebası olma eğilimi gösteren “EBOLA”yı da teorik düzeyde anlayıp anlamlandırma çabaları var gayet tabii ki. Bu hastalığın toplumsal/ sosyolojik kodlarını anlayıp anlamlandırma çabaları hayli fazla Batı âleminde. Benim bu konuda şu ana kadar gördüğüm en güzel yaklaşımı, ebolayı günümüzde “FAKİRLİĞİN TERÖRÜ” olarak kavramlaştıran teorik model oluşturuyor.

        Gerçekten de bu hastalığın gelişip yayıldığı noktalara bakarsanız, orada gayri insani yaşam koşullarının ve inanılmaz bir fakirliğin hüküm sürmekte olduğunu görürsünüz. Denilebilir ki, “Bu koşullar, bu derecede fakirlik olmasaydı bu hastalık bu kadar yayılmayacaktı”. Peki fakirliğin bu terörü, Batı’yı neden vurmaya başladı? En son olarak New York’ ta bir ebola vakası neden görüldü?

        Hastalığı Batı’ya taşıyanlara baktığınızda, bunların daima salgının başladığı yerlerde fakirlik terörünün göbeğinde mücadele eden doktor ve hemşireler olduğunu görürsünüz. Bu insanlar oralara mücadeleye gönderilirken çok komplike olan koruyucu kıyafetler giyiyorlar ve çok sıkı, mutlaka uyulması gereken davranış kuralları var. Peki bütün bunlara rağmen bu hastalık onlara ve onlar aracılığıyla dünyaya nasıl bulaşıp yayılabiliyor?

        Bu konuyu merak edip konunun peşine düştüm ve karşıma çok ilginç bir sonuç çıktı. Meselenin temelinde, “fakirlik” ve “berbat koşullar” olduğundan oralarda mücadele veren sağlık pesoneli de çok zor ve ağır koşullarda çalışmak zorunda. Oralarda hava çok sıcak ve hemen hiçbir yerde soğutma sistemi yok. O kıyafetler ise dışarıda var olan ısıyı birkaç misli daha artırarak giyeni çok bunaltabiliyor.

        Doktorlar ve hemşireler bu yüzden her 45 dakikada bir kıyafetlerini çıkarıp biraz nefes almak zorundalar; eğer bunu yapmazlarsa bunaltıcı sıcağa dayanabilmeleri mümkün değil. Ve her kıyafet çıkarıldığında kişinin ebolayı bir şekilde kapma ihtimali çok yüksek ve bu da oluyor.

        Obama hemen her gün Beyaz Saray’da saatler süren ebola zirvesi yapıyor ve bu konu da gündeme geldi toplantılardan bir tanesinde. Sıcak noktalarda (HOT ZONE filmini de hatırlayın) doktor ve hemşirelerin kıyafetlerini arada çıkarmaya ihtiyaç duymayacak şekilde çalıştırılmaları gerekiyor. Bunu sağlamak için de NASA’nın devreye sokulması kararlaştırıldı. Yani fakirlik terörüne karşı artık NASA da devrede.

        Malum NASA yıllardır uzayda astronotların dış hava koşullarından etkilenmeden istikrarlı vücut sıcaklığıyla çalışmasını sağlayan kıyafet sistemleri geliştirmiş durumda.

        Şimdi NASA’nın da yardımıyla “hot zone”larla mücadele etmekte olan doktor ve hemşirelerin kıyafetlerinin de bu şekilde olması sağlanacak ve onlar saatler boyunca kıyafet değiştirmeye ve arada nefeslenmeye ihtiyaç duymadan çalışabilecekler. Böylece hastalığın doktorlar ve hemşireler tarafından Batı’ya yayılmasının da önü alınmış olacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar