Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TANIDIĞIM kadarıyla Başbakan Davutoğlu yumuşak üsluplu bir insandı.

        Bazen söylediklerinin içeriği ne kadar antipatik olursa olsun o bunu yine de yumuşak üslupla anlatırdı.

        Bu, büyük ihtimalle kendisinin aynı zamanda bir bilim adamı olmasından da kaynaklanıyordu.

        Ancak son zamanlarda Davutoğlu’nun üslubunda bir değişim başladı.

        İçerikte ve söyleyiş biçiminde artan bir sertlik görülüyor.

        Belki bu onun Cumhurbaşkanı’nın Başbakanlık dönemine hayranlıkla bakmasından kaynaklanıyordur. “Usta böyle yaptı, ben de yapmalıyım” diyor olabilir.

        Ama aralarında önemli bir fark var.

        Erdoğan toplumu arkasından sürükleyen bir liderdi. Herhalde onun yeminli düşmanları bile son derece etkin, karizmatik bir lider olduğunu kabul edeceklerdir.

        Davutoğlu bilim adamı yönüyle, geçmişiyle, üslubuyla farklı bir insan.

        Hemen söyleyeyim bu tespiti bir eleştiri olarak yapmıyorum.

        Bir toplumda liderlerin çıkmasının çok zor olduğunu bilirim. Kırk yılda bir çıkar. Bazen de insan rüzgâra kapılır, kendini hazırlıksız olduğu mevkilerde bulabilir.

        Liderlik ayrıca öğrenilebilir bir şeydir. İnsan liderliği öğrenebilir, ama bunun olabilmesinin önşartı, öğrenecek insanın o ateşi içinde biraz taşımasıdır ki öğrenmeye de başlayabilsin.

        Türkiye maalesef bu öğrenme sürecine imkân veren bir ülke değil.

        Süleyman Demirel bir zamanlar, “Türkiye’yi yönetmek pek mümkün değil, o sadece idare edilir” gibi bir cümle söylemişti.

        Liderlik fonksiyonları epey fazla olan Demirel’in bu sözü Türkiye hakkında derin bir tespit içeriyor. Bu ülke iyidir güzeldir, ama son derece de karmaşıktır. İçinde birbirine zıt hatta birbirine düşman olan duyguları yoğun olarak yaşar. Aslında çözümsüz olarak nitelenmesi gereken birçok sorun bu ülkenin içsel özelliği haline gelmiştir. Birbirleriyle uzlaşmaz çelişkileri olan birçok sosyal sınıf ve grup sadece kendisine en uyan çözümü beklemektedir.

        Bu durum bu ülkeyi yönetmek için başa gelen insanın hayatını cehenneme çevirebilir.

        Nitekim çeviriyor da. Lider kalibresi yüksek olanlar bu karmaşık olguyu idare etmek için karizmalarını ortaya koyarlar ama o da aslında hiçbir sorunu gerçekten çözmez, sadece şimdi çözülmüş gibi yapılmasını ve her çözümün ertelenmesini sağlar.

        Benim gördüğüm, Davutoğlu’nun birdenbire karşı karşıya kaldığı Türkiye gerçeğinin büyük uzlaşmaz çelişki kümesi altında kitleleri arkasından sürüklemek yerine, kitle ile birlikte akıntıya kapıldığı izlenimi verdiğidir.

        Son zamanlarda görülen sert üslup da bunun yarattığı sorun ve tatminsizlikten kaynaklanıyor olabilir. O bazı şeylerin eksik kaldığını görüp sanki bunları sert üslup kullanarak örtmek istiyor gibi. Bu, onun karakterinin bir parçası olmadığı için de gerçeklik duygusu vermiyor. Bu sert üslubun, bugün yönetilemez gibi duran toplumu kısa sürede daha da yönetilemez hale getirebileceğini ve bu yüzden kendisinin ileride daha da zorlanabileceğini görmeye başlamalı.

        Sakin ve güleryüzlü bir üslup, söyleyeceğiniz şeyin içeriği ne kadar antipatik olursa olsun bu ülkede başarılı yönetim için önkoşul olabilir. Tabii ki işin ideali söyleyeceğiniz şeyin içeriğinin de antipatik olmamasına çalışmaktır. Ama bugünkü şartlarda bunun olabileceğini sanmadığımdan, bari Davutoğlu boşuna yıpranmasın diye yazdım bunları.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar