Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sosyal medya denen linç çukuru, ‘haters’ denen kendinden bile nefret eden memnuniyetsiz çoğu hasta ruhlu çoluk çocuğun oyun alanını ciddiye almayalım. Çünkü bu linç çukurunda 2 unsur ön plana çıkıyor:

        1- Direkt hakaret-küfür-öfke ve nefret suçları.

        2- Sarkazm ile uzaktan yakından ilgisi olmayan dozu alt düzey espri olduğu sanılan komiksi linçler.

        Şimdi sosyal medyaya özgü bu iki berbat unsurun ana akım medyaya kadar uzandığını görmek ürkütücü ve üzücü. Olay ortaya çıkmadan evvel kimsenin pek de tanımadığı bir sosyal medya fenomeninin aklınca övgü yapayım derken ırkçılık yaptığı Gomis mevzusu tüm Türkiye kamuoyunu sarmıştı. Kerameti kendinden menkul birinin söylediği şey o kadar ciddiye alındı ki G.Saray yönetimi bile topa girdi. Kimse de çıkıp “Kardeşim bunu söyleyen kimdir? Ne tür biridir? İtibarı nedir?” diye soramadı bile. Aman yeter ki Türkiye’nin adı uluslararası arenada siyahi ırkçılığı ile anılmasındı. Elbette siyahi ırkçılığı dahil her tür faşizmin karşısındayız. Gomis meselesinde olması gerektiği gibi tepkisini koyan ana akım medyacıları söz konusu Ozan Tufan oldu mu ‘yırtıcı forvet’e dönüşüyor. Ağzını açan Ozan diyor, kapatan Tufan. Sanki Fener’in de Milli Takım’ın Ukrayna maçındaki mağlubiyetinin de tek sorumlusu oymuş gibi. “Ozan Tufan bu haliyle değil Milli Takım’da, F.Bahçe’de de forma giymemeli demek” benim de katıldığım bir görüş ve eleştiridir. Ama çocuğun ne ailesi kaldı ne karakteri ne IQ’su... Bizim süper hassas sosyal medyacılarımız da çok bilen medyacılarımız da ırkçılığı sadece siyahilere karşı yapılan bir şey sandığından Ozan’a vura vura doymadılar. Eee sevgili Ozan, senin de şanssızlığın F.Bahçe’de oynaman. Bu ülkenin FENERLİ MEDYASI(!) Fenerli oyuncuları kayırır kollar! Evet, bu ülkede bir sürü konuda ırkçılık var, yaşlı ırkçılığı mesela. Ancak hakikaten siyahi ırkçılık yok. Bir gün Fenerbahçe ırkçılığı da biter umarım.

        **************

        SAHADA TÜRK OYUNCU ZORUNLULUĞUNA DOĞRU

        Yıldırım Demirören ‘atanmış’ bir TFF Başkanı olduğundan ve son 1 yıldır edilgen hale düştüğünden; ötesi gelecekte o koltukta düşünülmediğinden kendine ait bir fikri yok-olamaz. Dolayısıyla bu birden bire alevlenen ‘yabancı sayısı’ konusu belli ki yeni spor bakanına Cumhurbaşkanı tarafından tavsiye edilmiş doktrinlerden biri. Spor Bakanı da Demirören’e söylemiş belli ki bu konu yine ısıtıldı. Terim baskıya karşı direnip kararının arkasında durmuş, dönemin Kulüpler Birliği Başkanı Gümüşdağ da arkasında durmuş ve 1 yıl önceki ‘salvo’ geçiştirilmişti. Aldığı kararların arkasında duramayan Demirören, 2. salvoya karşı ikna seçeneğini tercih etmediğinden ortaya konuyu attı. Yeni Milli Takım Teknik Direktörü daha gelmeden doktrin lehine konuştu zaten. Yeni Kulüpler Birliği Başkanı Dursun Özbek şu an mevcut sistemin devamından yana olsa da Gümüşdağ kadar net açıklamalar yapmadı henüz. İstihbaratıma göre Özbek ile Demirören sahada Türk oyuncu zorunluluğu gibi bir noktada anlaşacaklar. 14 yabancı ile kontrat imzalanabilecek ama sahada 2 ya da 3 Türk oyuncu oynamak zorunluluğu getirilecek. Zaten mevcut durumda 4.5 Türk oyuncu ortalaması var ligde. Ama işte böyle bir zorunluluk getirip maksadı hasıl edecekler gibi. Benim asıl sorum ‘bayram değil seyran değil iken bu tartışma neden alevlendirildi?’ Acaba yakın gelecekte FFP dolayısıyla UEFA ile ülkece başımız belaya mı girecek? Zaten değil yeni yabancı mevcutların da sözleşmelerinin feshedileceği bir ‘Avrupa yasakları’ ile karşı karşıya mıyız?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar