Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta magazin basının tüm gündeminde ünlü bir futbolcu ile ünlü bir şarkıcı arasında geçen olaylar zinciri vardı.

        Futbolcuyu şahsen tanımam ama dünyanın önemli futbol takımlarında top koşturmuş, önemli başarılara imza atmış bir sporcu olduğunu bilirim. Şarkıcıyı da tanımam, iyi bir ses sanatçısı olduğunu bilirim.

        Aslında futbolcuyla şarkıcı arasında geçen olayın ne olduğu da beni ilgilendirmiyor.

        Ama bu olayın gözden kaçan öyle bir yanı var ki çok önemli. Futbolcu, şarkıcıyı darp ediyor; şarkıcı yaralanıyor ve hastaneye kaldırılıyor. Ertesi gün futbolcu silahını beline takıp hastaneye gidiyor.

        Silahıyla hastanın odasına kadar giriyor. Aralarında bir konuşma geçiyor, hastanede silahını ateşliyor. Sonra silahını beline takıyor ve hastaneden çıkıp gidiyor.

        Belli ki hastanede doğru dürüst güvenlik sistemi yok, girerken kontrol eden yok, olaya müdahale eden yok, çıkarken engel olan yok.

        Diyeceksiniz ki, bunda ne var, yaralanan yok, ölen yok, alt tarafı adli bir vaka.

        Ama konu bu kadar basit değil.

        Bu olaydan tam bir hafta önce bir başka özel hastanede bu olayın tıpa tıp benzeri bir olay oldu.

        Bir başka genç doktoruna kızıyor, eve gidip babasının silahını alıyor, hastaneye gidiyor, doktorun odasına giriyor ve silahını çıkartıp ateş ediyor, doktoru ağır yaralıyor. Sonra geldiği gibi elini kolunu sallayarak hastaneden çıkıp gidiyor.

        Belli ki bu hastanede de doğru dürüst güvenlik sistemi yok, girerken kontrol eden yok, olaya müdahale eden yok, çıkarken engel olan yok.

        Birkaç gün sonra ünlü psikiyatri uzmanı Dr. Fikret Hacıosman kurtarılamayarak öldü.

        Sonuçta bu iki olaydan çıkarılacak çok önemli dersler var.

        Birincisi hastanelerin güvenlik sistemleri delik deşik. Daha doğrusu yok. İsteyen istediği zaman beline silahını takıp hastanın odasına, doktorun odasına kolaylıkla girebiliyor.

        Hastanelerde hastanın da, doktorun da, sağlık personelinin de can güvenliği yok.

        Şimdi soruyorum, herhangi bir kişi Meclis binasına, bakanlığa ya da devlet dairesine... Bırakın onları bir AVM'ye silahıyla elini kolunu sallayarak girebilir mi? Giremez. Bunu insanlar da bilir, denemeye cesaret bile edemezler. Çünkü güvenlik önlemleri, yasalar caydırıcıdır.

        İkincisi, bu ülkede sağlık personelinin değeri... 30 yıldan fazla süre kendini hastalarına adamış, binlerce insanı tedavi etmiş bir hekimin canı, bir milletvekilinin, bir kaymakamın, bakanlıkta bir memurun, AVM'deki müdürün canından daha mı az değerlidir?

        Medyadan izliyorsunuz, doktorlar günlerden beri sağlıkta şiddet yasasının çıkarılması için nöbet tutuyorlar, çabalıyorlar, uğraşıyorlar. Sonuç yok.

        Bütün siyasi partilerin milletvekillerinden talep ediyorum, lütfen hekimlerin, sağlık personelinin can güvenliğini sağlayacak bu yasayı bir an önce gündeme alıp, çıkartın.

        Bu insanlar her an darp edilme, saldırıya uğrama ya da hayatını kaybetme tehlikesi olmadan görevlerini rahat yapsın, hayatlar kurtarsın.

        SAHTE ÇAKAR LAMBA KULLANANLARA CEZA GELİYOR

        Bir süre önce “Ambulanslar, geçiş üstünlüğüne sahip araçlar ve çakarlı arabalar” diye bir yazı yazmıştım.

        Yazıda trafiğin yoğun saatlerinde gereksiz yere çakarlı lamba kullananlarla, yetkili olmadığı halde arabasına çakar lamba taktıran kişileri anlatmış, bunların trafikte tıkalı yollarda bekleyen vatandaşla alay edercesine emniyet şeridinden çakarlı lambalarını açarak basıp gitmesinin kamu vicdanını yaraladığını söylemiştim.

        Yetkililerden de zaman zaman ambulans ya da itfaiye gibi geçiş üstünlüğü olan araçların da geçişini tıkayan, insanların hayatlarını tehlikeye atan bu araçları nasıl engellemeyi düşündüklerini sormuştum.

        Bu yazıdan sonra konuyla ilişkili olaydan rahatsız olan birçok vatandaştan e-mail aldım.

        Sonunda konuyla ilgili olumlu bir gelişme oldu. TBMM Genel Kurulu’nda, trafik cezalarını artıran düzenlemelerin de yer aldığı “Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapan Kanun Teklifi” kabul edildi.

        Kabul edilen bu kanun teklifine göre; çakar lamba, siren ve benzeri ışıklı veya sesli cihazlar, mevzuatta belirlenen araçların dışında kullanılamayacak.

        Buna uymayanlara bin 2 lira idari para cezası uygulanacak.

        Sürücü, araç sahibi değilse ayrıca tescil plakasına da ceza kesilecek. Bir yıl içinde 3 defa ihlal halinde araçlar, 15 gün trafikten men edilecek.

        Bu çok önemli bir gelişme. Ancak bu ülkede "Çakarlı arabayı polis nasıl olsa durduramaz" deyip yasaya çok da aldırmayacak insan sayısı hiç de az değil.

        Yasanın uygulanması için daha çok kontrol gerekli.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar