Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YÖK’ün yardımcı doçentlik kadrosunu kaldırılarak yerine ‘Doktor Öğretim Görevlisi’ unvanı getirildiği düzenleme akademi dünyasında tartışılmaya devam ediyor. Sayıları yaklaşık 37 bini bulan yardımcı doçentler bu düzenlemenin yasalaşmasıyla birlikte “Doktor Öğretim Görevlisi” adıyla oluşturulan yeni bir kadroya geçecek.

        Mevcut sistemde doçentlik başvuruları 3 aşamalı gerçekleşiyordu. Birincisi yabancı dil barajı, ikincisi eser inceleme, üçüncüsü de sözlü sınavdı. Hazırlanan değişikliğe göre Üniversitelerarası Kurul sadece kâğıt üzerinde eser incelemesi yapacak ve başarılı bulduklarına “Doçentlik Yeterlilik Belgesi” verecek. Bu belge ile doktorasını bitiren ‘Doktor Öğretim Görevlisi” kadrosu için üniversitelere doğrudan başvuru yapacak. Bu kadronun da doçentliğe geçişte “kısa süreli” olması planlanıyor.

        Bu düzenlemede merkezi sözlü sınav yok. Birçok akademisyen bu değişikliği onaylıyor.

        Gelelim asıl tartışma noktasına; o da asgari 65 puan olan “dil barajı”nın düşürülmesi. Üniversiteler doktora için gereken 55 puanla da yetinebilecek. İşte bu düzenleme “Dil bilmeyen bir doçent nasıl bilimsel yayın yapacak? Bu doçent ardından profesör olacak, o zaman da yayını sadece Türkçe mi yapacak?” sorularına neden oldu. Üstelik de dünyada bilimsel yayınların yüzde 99’u İngilizce basılıyor. Dil bilmeyen akademisyenler hangi prestijli dergilerde yayınını bastırabilecek, hangi buluşunu hangi dilde anlatabilecek?

        Daha geçen yıl YÖK, British Council ile işbirliği ile yapılan “Türkiye’de Yükseköğretim Kurumlarında İngilizce Eğitimi” başlıklı raporu yayımladı. 38 üniversitede akademisyen ve öğrencilerle yapılan görüşmelere dayanılarak hazırlanan rapor “dil yetersizliğinin bilim hayatı önünde bir bariyer oluşturduğuna” dikkat çekiyordu.

        YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç akademideki yabancı dil ile ilgili yaptığımız bir röportajda ise şöyle diyordu: “Bu raporla yabancı dille eğitimin, özellikle lisans eğitiminde akademik ve mesleki yeterliliklerin kazanılmasını güçleştirdiği, bilim hayatı önünde ‘bariyer’ halini aldığı belirtiliyor. Rapor akademinin konuya ilişkin durumunun vahametini göstermekte. Biz bu raporu önemsedik ve çalışma başlattık. “

        Bu raporun ardından YÖK akademisyenlerin dil konusunda becerilerini geliştirmek için online hizmet veren bir sistemi yaşama geçirdi. Ardından “Akademinin dil sorununa çözüm bulmak için” yabancı dille eğitim yapan Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Sabancı, Bilkent, Gebze, Hacettepe üniversiteleri rektörlerinin de aralarında bulunduğu bir çalışma grubu oluşturuldu. Geçtiğimiz aylarda da 5 üniversitede pilot olarak öğretim üyelerinin yabancı dilde ders verebilmeleri için bir başka proje başlatıldı.

        Tüm bu gelişmelere karşın YÖK şimdi doçentlik için gereken “asgari dil barajı” düşürme kararı aldı. Lisans programlarına girişte öğrencilere kalite gerekçesiyle “baraj” getiren YÖK, ona ders verecek akademisyene “baraj” düşürüyor.

        Bu düzenleme ile doçent sayısının yükseltilmesi mi hedefleniyor? Peki doçent sayısı artınca “kalite” mi yükselecek?

        Eski ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut ABD’de doktora almak için iki yabancı dilden geçme şartı olduğunu hatırlatıyor: “Biz birine razıyız, onda da baraj düşürülüyor. Doktora yapmış birinin dil öğrenmesi gerekiyor. Dil bilmiyorsa nasıl makale yazacak, yaptığı buluşu anlatamayınca nasıl yayını kabul edilip, basılacak?”

        MEF Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin ise dünyada akademik yayınların yüzde 99’unun İngilizce olduğu bir dünyada İngilizce bilmeyen ya da az bilen akademisyenlerle Türkiye’nin 2023 hedeflerine nasıl ulaşılacağını soruyor.

        Bu değişikliğin nedeni acaba bazı akademisyenlerin vurguladığı gibi bir türlü dil sınavını geçemeyen “dili az, yayın sayısı zayıf” bir baskı grubunun başarısı mı?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar