Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VE beklenen oldu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yeni Türkiye’nin ilk başbakanlığına ve AK Parti Genel Başkanlığı’na aday gösterildi.

        Sayın Davutoğlu’nun Başbakan Erdoğan’ın halefi olmasının yüksek bir ihtimal olduğu epeydir kulaklarımıza çalınıyordu aslında. İki yıl önce bir sohbetimizde bu söylentileri bir gazeteci refleksiyle kendisine de sormuştum. Lakin herkes tarafından mütevazılığıyla bilinen Davutoğlu, beni şaşırtmamış, bu konudaki ketumluğunu korumuş ve sorumu yanıtsız bırakmıştı.

        Dışişleri Bakanı olması nedeniyle bugüne kadar Davutoğlu ismini genellikle harici meselelerde duyduk. Türkiye’nin ilk bağımsız dış politikasını inşa ederek 100 yıllık bir parantezi kapatışını hep birlikte izledik.

        İnşa ettiği dış politikayla Türkiye’yi, denklemler kurulurken ne yapacağı muhakkak hesap edilmesi gereken bir bölgesel güç haline getirdi. Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası dünyada etkin bir oyuncu haline gelmesi maksadıyla yaptıkları, demokrasiden ekonomiye kadar geniş bir yelpazede hepimizin hayatını doğrudan etkileyen dönüşümlerin tetikleyicisi oldu.

        Açtığı büyükelçilikler ve bugüne kadar doğru dürüst temas bile kurulmamış ülkelerle geliştirdiği ilişkiler sayesinde, Türk iş dünyası Irak’tan, Etiyopya’ya kadar geniş bir coğrafyada ticaret yapıp para kazanma fırsatı yakaladı.

        Dış ticaretimiz, dış politikanın desteğiyle 3’e katlandı. 2008 ekonomik krizi dıştaki bu atılımın getirileri sayesinde hafif sıyrıklarla atlatıldı.

        Irak Kürdistan Bölgesi’ne dostluk elini uzatarak geniş ticari olanakların kapısını aralamakla da kalmadı. Uzatılan bu tarihi dostluk eli sayesinde geliştirilen stratejik ilişkiyle Kürtler, düşman kategorisinden çıkarıldı. Bu ilişkinin en önemli getirisiyse ‘Çözüm Süreci’ oldu. 30 yıl boyunca oluk oluk akan kardeş kanı, dış politikada atılan bu barışçıl adımın içteki yansımaları neticesinde durdu. Ülke bu süreçte yapılanlarla birlikte demokrasi çıtasını yükseltti.

        Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturduğu müddetçe, Türkiye’nin tarihdaş ve akraba diğer halklarını hiçbir zaman yalnız bırakmadı. Bir ayağı Filistin’deyse bir ayağı da Saraybosna’da, Tunus’ta, Astana’da, Bişkek’te veya Bakü’de oldu. Myanmar’daki Müslüman’ın yardım çığlığını bile duyabilecek hassasiyetle, yorulmak bilmez bir gayretle, şevkle çalıştı.

        Çalışıp ülkenin profilini yükselttikçe de Türkiye’yi kendi menfaatlerini kollamaktan aciz bir piyondan ibaret gören küresel güçleri rahatsız etti.

        Neden olduğu bu rahatsızlık tahammül edilemez bir hal alınca da hedef tahtasına oturtuldu. Daha birkaç yıl önce kendisinden “Türkiye’nin Kissenger’ı’’ diye söz ederek “Dünyanın en etkili 100 isminden biri” olarak gösterenler düdük sesiyle hizaya gelmiş gibi Davutoğlu’na en acımasız ithamlar ve hakaretlerle saldırmaya başladılar. Küresel ve yerel ölçekteki bu saldırıların boyutları her geçen gün biraz daha arttı.

        Lakin, hiçbir saldırı 17 Aralık sonrası yaşananlar kadar şiddetli ve de kalleşçe olmadı. Önce Bosna Hersek’te soykırım sonrasında açılan yaraları sarmak için Boşnak kardeşlerimize uzatılan dostluk elinin simgesi niteliğindeki bir yardım projesi, yolsuzluk iddiasıyla yaftalanmaya çalışıldı.

        Sonra Türkiye’nin ulusal güvenliğini ilgilendiren bir konuda MİT Müsteşarı ve TSK’dan yetkili isimlerle Dışişleri Bakanlığı’nda yaptığı toplantının ses kayıtları internete sızdırıldı. Bu saldırı Türkiye’nin ulusal güvenliğine saldıracak kadar haddini aşanların Davutoğlu’ndan duydukları rahatsızlığın boyutunu da gözler önüne sermiş oldu.

        Hasılıkelam; AK Parti, genel başkanlığa ve başbakanlığa Davutoğlu’nu aday göstererek yapabileceği en iyi tercihlerden birini yapmakla kalmadı; yeni Türkiye düşmanlarına da hak ettikleri mesajı göndermiş oldu. .

        Sayın Ahmet Davutoğlu’nu kutluyor, tekrardan vatana, millete hayırlı olmasını temenni ediyorum.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar