Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İNGİLTERE, Türkiye-Rusya arasındaki yakınlaşmayı dikkatle izleyen, sürecin nereye varacağını merak eden ülkelerden. Çünkü Londra’da çift taraflı Rus ajan Sergey Skripal’a yapılan kimyasal suikast teşebbüsü, Moskova ile Londra’nın arasını son 1 ayda fazlasıyla germiş bulunuyor. Bu krizde pek çok NATO ülkesi İngiltere’yle birlikte hareket edip çok sayıda Rus diplomatını sınırdışı etti. Türkiye ise krizde tarafsız kalmaya özen gösterdi.

        Elbette ki bu Ankara’nın Londra’yla ilişkisine önem vermediği anlamına gelmiyor. Ankara’nın, Brexit kararıyla Avrupa Birliği’nden ayrılış sürecine giren ve 15 Temmuz’dan sonra da yanında en fazla duran İngiltere’yle ilişkisine değer verdiği gayet iyi biliniyor. Bununla birlikte İngiltere, NATO’daki Rus karşıtlığının adeta bayraktarlığını üstlenirken, Ankara’nın ise Moskova’yla ilişkilerini stratejik seviyeye ilerletmesinin bu dostluk ve müttefiklik ilişkisine nasıl yansıyacağı da çok merak ediliyor açıkçası.

        Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi’nin davetlisi olarak (Bosphorus Global) Türkiye’yi ziyaret eden İngiltere Lordlar Kamarası üyesi Alex Carlile ile önceki gün krizlerin gölgesindeki bu önemli ilişkiyi konuştuk. İngiltere’nin terör yasalarının düzenlenmesinde mühim görevler üstlenmiş, halizahırda Güvenlik Enstitüsü’nün direktörlüğü görevini yürütmeye de devam eden Carlile, sorularımıza şöyle yanıt verdi:

        RUSYA İŞGAL EDERSE: Türkiye çok güzel bir ülke ama buraya gelen İngiliz turistlerin sayısı azaldı. Çünkü Türkiye’nin daha otoriter bir sisteme evrildiğine dair bir algı var İngiliz halkında... Size İngilizleri kaygılandıran bir güncel örnek verebilirim. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ve Rusya Devlet Başkanı birlikte ortak çağrılarda bulundular. Ben bunu anlıyorum, Türkiye’nin Rusya’yla ilişkisinin enerji ticareti nedeniyle önemli olduğunun farkındayım. Ama Türkiye’nin çoğu İngiliz tarafından sevilmesinin bir sebebi de bu ülkenin NATO üyeliğidir. Şimdi İngiliz kamuoyu Estonya senaryosunun peşinde. Mesela Rusya, Kırım’da yaptığı gibi Estonya’yı da işgal ederse ne olacak? İngiltere’nin cevabı belli, savaşmayı da göze alır, Estonya’yı kurtarmaya gider, diğer NATO üyelerinden de aynısını bekler. Peki Türkiye’nin askerleri de böyle bir senaryoda Estonya’da olurlar mı? Bu gayet meşru bir soru ve şimdi yanıtını arıyoruz açıkçası. Türkiye’nin hangi tarafta olduğunu bilmemiz gerekiyor.

        TÜRKİYE PKK’YLA MÜCADELESİNDE HAKLI: Türkiye’nin PKK’ya yönelik operasyonları uluslararası hukuka uygun olduğu sürece meşrudur. Eğer mücadele sınır dışında yürütülüyorsa bu topraklarına girdiği ülkeyi ilgilendirir. Türkiye’nin buna hakkının olmadığı söylenemez. PKK, İngiltere’ye göre de terörist bir örgüt. PYD/YPG ise terörist örgütler listesinde değil. İngiliz bir hukukçu ve politikacı olarak ben de terörist bir örgüt olduğunun kanıtlanmadığı görüşündeyim. İngiltere’de İç Güvenlik Bakanı bir grubun terörist olduğunu iddia ediyorsa ve listeye alınmasını istiyorsa bu konuda kanıtlar sunmalı.

        KAYGILAR VAR: Başkanlık sisteminin otoriterliğe yol açtığı, çoğulculuğa zarar verdiği, Kürt meselesinde yeterince hassas davranılmadığı, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutuklananların sayısının çok yüksek olduğu, dolayısıyla suçsuzların da mağdur olduğu, Türkiye’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesine aykırı hareket ettiği yönünde kaygılar var İngiltere’de. Bunlar benim görüşlerim değil, size genel algıyı aktarıyorum.

        KÜRTLER TERÖRE KARŞI: Birçok İngiliz politikacı PKK’ya yönelik saldırıları Kürtlere yönelik saldırılar olarak algılıyor. Ben burada bunun böyle olmadığını, Kürtlerin çoğunun şiddete ve bölünmeye karşı olduğunu öğrendim. Ayrılıkçılık Avrupa’da çok önemli bir konu. İskoçya’da, Katalonya’da benzeri tartışmalar yaşandı. Ayrılıkçılık meselesinde her yerde eşit standartlar olmalı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar