Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HAYRET kapıları sonuna kadar açılmış da çok şaşırmışız gibi davranmaya lüzum yok. Her şey tam da beklendiği gibi, yani Post-DEAŞ döneminde yaşanacağı öngörülen şekilde gelişiyor.

        TSK’nın zaferiyle sonuçlanan Fırat Kalkanı Harekâtı, herkes için bir işaret fişeğiydi. Temelde DEAŞ’a karşı yapılmakla birlikte, Fırat Kalkanı’na karar veren iradenin zihinsel arka planında bunun ileride PYD/PKK’ya karşı başlatılacak mücadeleye hazırlık hesabının olduğu aşikârdı. İdlib’de bir çatışmasızlık bölgesi kurulmasına dair anlaşmadan sonra TSK’nın Afrin sınırında gözlem noktaları kurmayı öncelemesi de belli ki aynı hazırlığın son aşamasıydı.

        Meseleye bu yönüyle bakınca PKK/ PYD ve DEAŞ arasında Kobani’de yaşanan savaşın da Türkiye açısından bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz. Kobani kuşatması ve hendek hadiseleri sonrasında Ankara’nın dış politikasında keskin bir kırılma yaşandı ve eski formata dönüldü diyebiliriz.

        Ankara, ulusal güvenliğinin tehlikeye girmekte olduğunu gördükten sonra bölgede tümüyle anti-PKK temelli bir strateji izleme kararı alırken, DEAŞ’la mücadeleyi de aynı maksada manevra kabiliyeti kazandıracak bir payanda olarak benimsedi. Kısa sürede pratiğe yansıyan bu zihinsel dönüşüm, Suriye’de rejimi destekleyen Rusya ve İran’ın Türkiye karşısındaki yaklaşımlarında olumlu bir kırılmaya yol açtı. Bu ülkelerle ilişkilerimizde de böylece artıları eksileriyle bambaşka bir sayfa açılmış oldu.

        Sırf Türkiye’yi zorda bırakma hesabıyla daha 2011’den itibaren Afrin gibi nice yerleşim birimini PKK’ya vermiş, bununla birlikte örgüte askeri desteğini de eksik etmemiş Esad’cı cenahın penceresinden bakıldığında, Ankara’nın Suriye’ye ilişkin yeni tehdit sıralamasında rejimin devrilmesinin önceliğini yitirmiş olması, temel maksadın hasıl olmaya başlaması anlamına geldiği için sevindiriciydi. Ancak bu sevincin başka sebepleri de vardı. Ankara’daki bu dönüşümün öngörülmesi zor olmayan bir sonucu da Suriye’de PYD’ye yatırım yapmış ABD’yi NATO’daki en hayati müttefiki Türkiye’yle ilişkilerinde hayli zor durumda bırakacak olmasıydı.

        Nitekim ABD de Türkiye’nin PYD konusundaki hassasiyetlerini anladığını gösterecek bir hamle geliştirmedi veya geliştiremedi. Hesabının tam olarak ne olduğunu henüz bilmesek de Washington’un bu tavrıyla Ankara’yı rakip olarak gördüğü Rusya ve düşman bellediği İran’la “koordineli” hareket edip “kendi göbeğini kendi başına keseceği bir sürece” mecbur ettiğini de söyleyebiliriz.

        Afrin operasyonunun başlamasıyla birlikte Suriye’de müdahil pozisyondaki tüm aktörlerin takındıkları ikircikli tutumları da bu manzara ışığında değerlendirmek durumundayız. ABD operasyonla ilgili açıklamalarında Afrin’i DEAŞ’la mücadele kapsamına girmeyen bir bölge olarak tanımlıyor. Bu Türkiye’yle ilişkileri en azından bu aşamada daha fazla germek istemediğini gösteriyor. Bununla birlikte Washington’un ve diğer Batılı devletlerin operasyonun kısıtlı tutulmasına yönelik yaptıkları çağrılarsa PYD’nin diğer cephelerde kollanmasına yönelik tavrın korunacağı anlamına geliyor.

        Rusya, İran ve Suriye’nin açıklamalarındaki dile bakılırsa bu cephe de Türkiye’den sonra PYD’yi de ABD’den uzaklaştırıp kendisine yaklaştırma yönünde bir strateji izliyor. Rusya’nın PYD’yle bağlantılı grupları Soçi’ye davet etmekteki ısrarı, İran ve Suriye’nin sözde kalan çıkışlarla da olsa Afrin operasyonunu eleştirmeleri, Post-IŞİD döneminde Türkiye gibi oyuncuların oyun planlarını değiştirme kapasitesine sahip oldukları intibaı veren piyonlardan kolay kolay vazgeçilmeyeceği ihtimalini güçlendiriyor.

        Afrin operasyonunun ilk üç gününde ortaya çıkan bu manzara, rüzgârgülü gibi yön değiştirmeye teşne aktör enflasyonunun tavan yaptığı bir süreçten geçtiğimizi gözler önüne seriyor. Ankara’nın da bu manzarayı görüp, hayret kapılarını kırdırmamak için esnekliği de elden bırakmayan bir siyasi, diplomatik, askeri sağduyu ve kararlılıkla hareket etmesi büyük önem taşıyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar