Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’i görevi devraldıktan 24 gün sonra istifaya zorlayan ABD Başkanı Donald Trump’ın hali maçın ilk dakikasında kalesinde 5 gol birden görmüş kaleciye benziyor.

        Flynn olayı Başkan Richard Nixon’un istifasıyla sonuçlanan Watergate’teki dinleme skandalına benziyor. Nixon’u nakavta götüren süreç şu meşhur soruyla başlamıştı: “Başkan skandal hakkında neyi ne zamandan beri biliyordu?”

        Watergate nedeniyle Beyaz Saray’dan kovulmuş bir yetkili, Kongre’de Nixon’un epeydir skandalın içinde olduğunu söyleyince istifa mekanizması da otomatik olarak devreye girmişti.

        Kongre şimdi Flynn’in de ifade verip Nixon’u yakan bu meşhur soruya cevap vermesi için bastırıyor. Öylesine sihirli bir soru ki bu, Flynn ne cevap verirse versin Trump’ın canını fena halde yakmak zorunda kalacak.

        Flynn, “Trump istihbarat raporuyla öğrendi” dese bu durumda Kongre “Madem raporla öğrendi, istifanı istemek için neden olayın gazetelere sızmasını bekledi?” diyecek. “Başkan meseleyi gazetelerden öğrendi” dese o vakit de Trump, istihbaratın raporundan bile bihaber, dolayısıyla devlet yönetme becerisinden muaf adam pozisyonuna düşecek. Çok daha önemlisi, bu suçlama kabul görürse saray içi darbenin yasal zemini de oluşmuş olacak.

        Hal böyleyken Trump’ın yapabileceği çok az şey var: Baskılara direnip Flynn’in Kongre’de hesaba çekilmesine izin vermeyecek. Böyle bir yetkisi de var sonuçta.

        Neylersin ki Flynn’i Kongre’nin elinden kurtarması da yakayı sıyırmasına yetmeyebilir. Yürüyen bir FBI soruşturması var. Muhtemelen süreç içinde basına yeni bilgiler de sızacak, Kongre’den yükselen çağrıların desibeli de dayanılması güç bir hal alacak.

        Newsweek’te yayımlanan bir makale işin bundan sonraki safhasını anlatıyor. Trump istifa çağrılarına direnmeye devam ederse bu durumda Kongre’nin Beyaz Saray’daki adamı olarak görülen Başkan Yardımcısı Pence devreye girecek. Pence, Kongre’yi arkasına alıp anayasanın 25’inci maddesini işleterek yasal bir saray darbesiyle “Amerikan Başkanı” olabilir. Anayasa, “Başkan’ın görevini yapacak yetenekte olmadığı durumlarda” Başkan Yardımcısı’na Başkan olma hakkı tanıyor. Tarihte örnekleri de var bunun.

        İşler bu noktaya varır mı bilinmez tabii. Lakin bu senaryonun gündeme gelmesi bile Pence’in bundan sonra sıradan bir 2 numara olarak görülemeyeceğini gözler önüne seriyor. Vaziyet, koltuğunu korumak için Trump’ın Amerikalı elitlerin adamı Pence’e teslim olması gerektiğine işaret ediyor. Bu da Pence’in şimdiden fiili Başkan pozisyonuna yükseldiği anlamına geliyor.

        YA TÜRKİYE OLSAYDI?

        İki yıl önce Atina’ya referandum izlenimlerimi yazmak için gittiğimde karşımda bulduğum Yunanistan içler acısı bir haldeydi. Bankalar çalışmıyor, elektronik finanssistemi çöktüğü için metrolar ve otobüsler de bedavaya yolcu taşıyordu. Nitekim kredi kartıyla ödeme kabul edebilecek bir yer bulamadığım için ben de bir hafta boyunca berbat ötesi bir otelde kalmıştım. Yunan halkının ruh hali devletin iflasından çok daha korkunçtu. Sokakta hasbihal ettiğim insanlar iç savaş ihtimalinden söz edip gözyaşlarına hâkim olamıyordu.

        Aradan geçen iki senede vaziyet az da olsa toparlandı. Borçlar bir şekilde ödeniyor ve daha sağlam bir ekonominin inşası adına reformlar yapılıyor. En son altı ay önce gittiğim Atina’da gördüğüm manzara, iki yıl öncesiyle kıyaslanamayacak düzeyde iyiydi.

        Ülke bugüne dek kaosa sürüklenmediyse bu her şeyden önce Yunanistan’ın AB üyesi olmasından kaynaklanıyor. AB, Yunanistan’ın çökmesini engellemek için 7 yıldır elini taşın altından çekmiyor. Aslında komşu muzdaki bu musibet bizim için de eşsiz bir ders olma potansiyeli taşıyor. “Bugün Yunanistan’ın yerinde Türkiye olsaydı yanımızda kim olurdu?” sorusunu şimdiden sormalıyız. Daha da önemlisi, dar gün senaryolarına hazırlık için bulduğumuz cevabı dış politikadaki tercihlerimize de yansıtmalıyız.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar