Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, Kobani’yle ilgili gelişmeleri “İnce bir satranç oynuyoruz” sözleriyle açıklıyor. Evet, çok taraflı bir satranç oynanıyor. Biz faniler de kritik hamlelere bakıp oyunu okumaya çalışıyoruz.

        Kobani’de PYD’ye silah yardımının yapılması bu hamlelerden biriydi. Yaygın şekilde işlenen senaryoya göre, Türkiye Kobani’ye “her türlü” yardıma karşıydı. Hatta Kobani’nin düşmesini istiyordu. Ancak ABD Başkanı Obama, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayıp ağırlığını koydu. Obama, Erdoğan’a “Bak, havadan silah yardımını sensiz yaptık. Sınırı açmazsanız peşmergeyi de Kobani’ye havadan ulaştıracağız. Bunu size rağmen yapmamızı istemiyorsanız sınırı açacaksınız!” diyerek şah çekti. Ankara da mattan kaçmak için çaresiz tüm kalelerini kurban olarak verdi.

        Doğrusu birçoğumuz bu senaryoya harfi harfine inandık. Zira gözümüzün önünde cereyan eden gelişmeleri başka şekilde okumak da imkânsızdı.

        Gelgelelim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın art arda yaptığı iki açıklama, kazın ayağının öyle göründüğü gibi olmadığını gösterdi. Erdoğan önceki gün, “Koridor açılmasını ben Obama’ya teklif ettim” dedi. Dün Letonya’dayken de ABD’nin PYD’ye silah yardımını Türkiye’ye rağmen yaptığını anlattı. Yaptığı her açıklamayla manşetleri yıkarken, bizleri de biraz daha afallattı.

        HDP Lideri Selahattin Demirtaş’ın son açıklaması da Erdoğan’ın sözleriyle örtüşüyor. Demirtaş, dün Cumhuriyet Gazetesi’nden okuduğum açıklamasında, “Peşmergenin PYD’ye silah yardımı yapması ve Kobani’ye koridorla ulaşması konusunda ben ve heyetimiz hükümet için aracılık yaptık, ne derler diye. Hükümet istedi bizden. PYD ve ‘diğer yetkililerle’ temas kurup olumlu bakıldığını belirttik, aracılık yaptık” diyor.

        Sözleri gayet açık. Demirtaş’ın izahatı, koridorun açılmasının ve silah yardımının gecikmesinin sorumlusunun kim olduğunu da gözler önüne seriyor. Hatırlarsanız, daha önce PYD’nin kendisinin dışındaki bir silahlı Kürt grubu Kobani’de görmek istemediği, peşmergenin yardım teklifine de bu sebeple karşı çıktığı rivayet ediliyordu. PYD’nin talep ettiği şey, Rojava’nın diğer 2 kantonundaki askeri güçlerin ve ağır silahların Kobani’ye Türkiye üzerinden gönderilmesine izin verilmesiydi.

        Buna karşılık Ankara ise peşmergenin ağır silahlarla Kobani’ye karadan geçmesi alternatifini sunuyordu.

        ABD de Kobani’nin kurtarılmasını öncelikli hedef olarak seçtiğinden, taraflar arasında ortak bir yol bulmaya çalışıyordu. PYD’ye havadan yapılan silah yardımı, ABD’nin bu stratejisinin eseriydi. PYD bu jesti karşılıksız bırakamazdı, bırakmadı da... Türkiye’nin sunduğu plana, yani peşmergenin ağır silahlarla Kobani’ye gelmesine onay vermek zorunda bırakıldı. Sonuçta da kimseyi yüzde 100 memnun etmeyecek bir çıkış yolu bulunmuş oldu.

        Irak Kürdistan Parlamentosu’nun peşmergeye Kobani tezkeresini onayladığı gün, PYD bir taviz daha verdi. Rojava’daki diğer siyasi oluşumlarla ortak yönetim, askeri güç ve siyasi birliği öngören Duhok Anlaşması’nı Barzani’nin nezaretinde imzalamak zorunda kaldı. Duhok Anlaşması, PYD’nin diğer Kürt oluşumları dışlayan tavrı nedeniyle imzalanamıyordu. Ankara da PYD’yi bu dışlayıcı otoriter tavrı nedeniyle eleştiriyordu.

        Manzara gayet net aslında. Ankara stratejik ilişkiye sahip olduğu Barzani’yle birlikte PYD’nin inadını kırmaya çalıştı. Görünen o ki Ankara-Erbil merkezli bu strateji kısmen işlemeye de başladı. Kuvvetle muhtemel, Başbakan Davutoğlu “İnce bir satranç oynuyoruz” derken de bu stratejiyi kastediyordu. Ankara, PYD-Esad arasındaki gizli ittifakı yıkmak istiyor. Hatanın bedelinin ağır olduğunu bildiği için de hamlelerini büyük bir sabır ve dikkatle yapıyor. Zor, sıkıcı ve arada insanlar ölmeye devam ettiği için de son derece sinir bozucu bir satranç oynanıyor!..

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar