Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dört büyükler transferde yine milyonlarca euroyu yabancı futbolculara saçıp duruyorlar.

        Hepsi batık durumdalar, sözüm ona transfer yasakları da bulunuyor, ama savurganlıkları hala tam gaz gidiyor.

        Bu konuda, dünkü gazetemizin ekonomi sayfasında Rahim Ak’ın çok çarpıcı saptamaları vardı.

        Ak, Beşiktaş’ın Real Madrid’den yaptığı yeni transferi Pepe’yi örnek göstererek, o ve onun gibi ünlü futbolcuların niye Türkiye’yi tercih ettiklerini gayet net açıklıyordu.

        Şöyle ki..

        Türkiye’de futbolcuların vergisi yüzde 15, yani asgari ücretli ile aynı düzeyde.

        Onu da futbolcular değil kulüp ödüyor.

        Oysa, Avrupa ülkelerinde gelir vergisi yüzde 40-50 arasında.

        Hatta Fransa’da yüzde 59.6’ya kadar çıkıyor.

        Vegiyi ödemekle de futbolcu bizzat yükümlü.

        Şimdi dönelim yine Pepe’ye..

        3 milyon euro imza parası ve yıllık maaş olarak da 3 milyon 250 bin euro maaş alacak olan futbolcu, Türkiye’de 5 kuruş bile vergi ödemeyecek.

        Eğer Fransa’ya ya da Avrupa’nın herhangi bir kulübüne gitseydi, aynı ücretle iki yılda 5.7 milyon euro vergi verecekti.

        Yani burası çöpsüz üzüm..

        Türkiye’yi, Türk takımlarını işte bu inanılmaz vergi avantajı yüzünden tercih ediyorlar.

        Asıl acı olan..

        Futbolcunun ödemediği

        vergisini bizler ödüyoruz

        Yılda milyonlarca eurolar kazanıp lüks içinde yaşayan futbolcular, kazandıkları büyük ücretler karşılığında tek kuruş vergi ödemezlerken, biz garibanlar onların vergilerini de üstleniyoruz.

        Devlet, futbolculardan almadığı vergiyi, benzin, sigara, makarna, yoğurt, ekmek alırken bize ödetiyor.

        Çünkü, devletin bütçesinin tutması gerekiyormuş, belirli bir gelire ihtiyacı oluyormuş.

        Eğer birisinden alamıyorsa, diğerinden almak zorundaymış.

        İyi de..

        O diğeri niye asıl yükümlü değil de, konuyla hiç bağlantısı bulunmayan sıradan vatandaş oluyor?

        Transferleri niye millet cebinden ödüyor?

        Diğer ülkeler tam tersini yapıp, esasen vatandaşlarını kollarken, bizimkiler niye milyarlık futbolcuları koruyor?

        Normalde aksi olması gerekmiyor mu?

        Çok kazananın daha çok vergi vermesi gerekmez mi?

        Gel de anla bu sistemi..

        Kent Kitaplığı uçtu gidiyor

        Pek çok kişi bilmiyordur belki, ama bilinmesinde fayda var.

        İzmir Büyükşehir Belediyesi çok özel bir işe imza atıyor.

        Belediye olarak “Kent Kitaplığı” adı altında oldukça kıymetli eserler çıkarıyor.

        Hepsi de İzmir’in tarihine, kültürüne, ticaretine, sosyal hayatına ilişkin birbirinden değerli çalışmalar.

        Şu anda tam 114’üncü kitabı bastılar.

        Dün bana da yolladıkları bir seçkide 5 kitap vardı.

        “İzmir Depremleri”, “Eşrefpaşa Hastanesi’nin 107 yılı”, “1923-1938 arası İzmir Ekonomisi”, “1923-1938 arası İzmir Basınından Seçmeler” ve “1923-1938 arası 9 Eylül Kutlamaları” kentin geçmişini belgelerle ortaya koyuyor.

        Yapanların eline sağlık..

        Çağımızda erkek

        ile kadının tanımı

        Erkek bluetooth gibidir.

        Yanında iken bağlıdır.

        Uzaklaşınca yeni aygıt arar.

        Kadın wireless gibidir.

        Hepsini görür.

        Ama en güçlüsüne bağlanır.

        Bize her

        gün yarış

        Büyük ödüllü “Çığlık Atma Yarışması” düzenlenecekmiş, katılımın yüksek olması için çalışılıyormuş.

        Türkiye avaz avaz bağırırken, her yerden çığlık sesleri gelirken, yarışma yapmaya gerek var mı ki!..

        Çözümü kolay

        Deprem araştırmacılarına futbolculardan az para veriliyormuş.

        O halde, futbolcuları deprem araştırmacısı yapalım!..

        Zolan’ı yalnız

        bırakma Denizli

        Yurt dışına çıktığımızda hemen hemen bütün kentlerin “eski şehir” diye niteledikleri tarihi bölgeler var.

        Bu bölgelerdeki tarihi binalar çok iyi korunuyorlar ve turizme hizmet ediyorlar.

        Restoranlar, kafeteryalar, alışveriş dükkanları, yöresel mağazalar hep buralarda toplanıyor.

        Bizde ise sıkıntı büyük..

        Tarihimize de gerekli saygıyı göstermediğimizden, eski binalarımızı da koruyamıyoruz.

        Çoğu çürüyüp yıkılıyor.

        Bazı belediyeler kendi güçleriyle birazını ayakta tutmaya çalışıyorlar.

        Onlardan biri de Denizli Büyükşehir Belediyesi..

        Başkan Osman Zolan sağolsun, kentin mimarisini yansıtan tarihi evleri yıkılmaktan kurtarmak ve onları şehir yaşamına kazandırmak için epey uğraşıyor.

        Bugüne kadar çok sayıda önemli binayı kamulaştırıp onardı ve yeniden canlandırdı.

        Bu çalışma, bana göre kutsal bir çalışmadır.

        Başkan Zolan’ın gayretlerine tüm Denizli destek vermeli, onu yalnız bırakmamalıdır.

        Ki..

        Geçmiş ile günümüz daha yoğun şekilde birbirine bağlanabilsin.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar