Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AMERİKA’nın eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın dünyadaki otoriterleşme tehlikesine dikkat çeken “Fascism: A Warning” kitabı bu hafta yayımlanacak. Önceki gün NRP’de “Fresh Air” programında konuştu.

        Kitapta Türkiye’den de bahsediyor, özellikle 2003 yılında konferans vermek için geldiği İstanbul’da başından geçen bir olayı anlatıyor.

        Eski bakan konuşmasını yapıyor, daha sonra soru-cevap faslı başlıyor. İzleyicilerden biri, kadınların başörtüsü hakkında ne düşündüğünü soruyor. Salonda hem başörtülü hem de başı açık kadınlar var.

        “Yanıtı çok basit, kadının kendi tercihidir” diyor eski bakan.

        Ancak salonda hiç kimsenin bu yanıttan memnun olmadığını, hatta başörtülülerin de başı açıkların da kendisinden nefret ettiğini anlatıyor.

        ABD-TÜRKİYE FARKI

        “Herkesin bizim gibi yaşamak istemediğini fark etmemiz lazım” diyor. “Siyasete atılmak isteyen, dışarıdan destek bekleyen kadınlara, evde şiddetin önlenmesine yardımcı olmamız gerektiğine inanıyorum. Ama beni asıl şaşırtan çok tipik bir Amerikan yanıtı vermemdi. Biz kadınlar için her zaman doğru kelimenin tercih olduğunu düşünüyorum. Kadınlar olarak bedenlerimizle ne yapmamız, nasıl yaşamamız gerektiğini kendimiz seçmeliyiz. Verdiğim yanıtın hiç kimseye uymamasına şaşırdım. Hâlâ da kafamı kurcalıyor.”

        2003’te Türkiye’deki büyük kafa karışıklığı henüz çözülmemişti. AK Parti iktidarının ilk zamanları, laik-İslamcı çatışması hâlâ büyük bir tehlike olarak medyada sunuluyor, başörtüsü ise hâlâ toplumsal bir gerginlik sebebiydi. Batılılar, devlet yetkilileri de dahil olmak üzere, o dönem de tam olarak Türkiye’yi anlamıyorlardı. Zaten Türkiye’ye dış müdahaleler hep bu kafa karışıklığı yüzünden çarpık sonuçlara neden oluyor.

        Albright’ın kafa karışıklığı demokrasinin, kadın-erkek eşitliğinin, toplumsal özgürlüklerin tarih boyunca bizim ülkemizde hep “Türk işi” yorumlanıp uygulanması. Türk toplumu ABD’nin aksine bireyi her şeyin üstünde tutmuyor.

        ONAY MERCİİ

        2003 yılında başörtüsü takanlar da başı açıklar da “Kendi tercihiniz” lafından dolayı Albright’tan nefret etti; çünkü o dönem her iki kesim de bir “onay mercii” arıyordu. Türkiye, tek başına bırakılsa ve özgüveni yerine gelse birçok meseleyi aslında kendi kendine, dış müdahale ya da tavsiye olmadan çözüyor. Afrin Operasyonu ya da başörtüsünün sorun olmaktan çıkarılması gibi. Ama tarihi alışkanlık olarak “Başkaları ne der?” refleksinden kurtulamıyoruz çoğu kez. Gündelik hayatta olduğu gibi devlet politikalarında da aynı. Çocuklarımızı “Aman o ne der?” diye yetiştirdiğimiz gibi devlet politikaları da hep bir üst makamın (çoğu zaman ABD) gözünün içine bakarak belirlendi yıllarca.

        Belki Albright tipik bir Amerikan yanıtı vermek yerine net bir yargı belirtseydi salonda büyük alkış kopacak, tuttuğu tarafın kahramanı olacaktı. Sosyal medyada, basında sadece duymak istediğimizi söyleyenleri sanal madalyalara boğmuyor muyuz?

        ***********

        CAN DÜNDAR MOSMOR OLMUŞ

        EKSİK alıntı yanlış alıntıdır. Oysa tık peşindeki internet sitelerinde bu basit kural her gün ihlal ediliyor. Can Dündar’ın BBC’deki “Hard Talk” programında mosmor olduğu bir eksik alıntı efsanesi.

        Programda sunucudan “devlet sırrı” sorusu geliyor. “MİT TIR’ları haberini yayınlarken devletin sırlarını ifşa ettiğinizi biliyordunuz, bu konuda İngiltere’de de devleti koruyan yasalar var” diyor Dündar’a.

        YANIT HAZIR

        Bu soru üzerine internette “Can Dündar mosmor oldu, sunucu ders verdi, haddini bildirdi” gibi başlıklar...

        25 dakikalık programı izledim. BBC serinkanlılığında ilerliyor, bir had bildirme falan yok. Can Dündar da mosmor olmuyor, belli ki bu sorunun geleceğini biliyor ve ona göre hazırlanmış. “The Post filmini izlediniz mi? Aslında aynı hikâye ama sonu farklı” diyor ve geçiyor.

        Ben Cumhuriyet’in haberinin sızdırılmış ve sunuş açısından sorunlu olduğunu düşünenlerdenim. Ama hepimiz adil olmak zorundayız.

        ***********

        SANAL DÜNYAYA SPIELBERG AYARI

        STEVEN Spielberg’in “Ready Player One” filmi çok eğlenceli, 80’ler ve 90’lar popüler kültürüne göndermelerle dolu. Ama en önemli kısmı distopik bir geleceğe karşı önerdiği çözüm.

        İnsanların VR başlıklarıyla alternatif bir evrende yaşadığı bir geleceğin karanlık resmini çiziyor film. Konusu kitlelerin bağımlı haline geldiği bir sanal gerçeklik evrenini kimin kontrol edeceğine dair bir mücadele. Bin yıldır bildiğimiz bir hikâye aslında: Kahraman bakkal süpermarkete karşı misali yönetim dev bir şirketin eline mi geçecek, yoksa insanlar mı kazanacak?

        DENETİM Mİ?

        Ama sonunu açıklamadan Spielberg’in internet denetimi ve bu distopik geleceğe yönelik beklenmedik bir öneri getirdiğini söyleyebilirim. Beklenmedik, çünkü Hollywood filmlerinin sonu gibi değil. Aslında daha ayakları yere basan, daha somut bir son. Ama herkesi memnun etmeyen bir çözüm. Sınırsız ve sonuna kadar açık sanal dünya mı, denetim ve belli bir regülasyon mu? “Ready Player One” dünya tarihi açısından bakıldığında daha kısacık bir geçmişi olan internetle ilgili en büyük tartışmada çok net bir tavır alıyor. Ben tam ikna olmadım, ama tartışılması gerekiyor.

        ***********

        DUYGUSAL ERKEKLER

        MİLENYUM gençlerinin hayran olduğu iki şarkıcı var bu aralar. İkisi de erkek, ikisi de Kanadalı. Biri Drake, diğeri The Weeknd. İkisinin de ortak özelliği “duygusal erkek” olmaları. Şarkılarında uyuşturucu, seks, arabalar, lüks hayat, kadınlar var ama aynı zamanda ağlıyorlar, hisleniyorlar, üzülüyorlar, kalpleri kırılıyor.

        İkisinin de ciddi bir erkek hayran kitlesi var.

        The Weeknd’in yeni bir EP’si çıktı geçenlerde. Şarkılar derinde epey hüzünlü mesela...

        ÖZKÖK İNCELESİN

        Anti-Kadirizm de diyebiliriz bu geçişe. Genç erkekler duygularını sahiplenip gizlememeyi öğreniyor. “Erkekler ağlamaz” ezberi yerle bir oluyor. Daha fazlasını, The Weeknd hayranı olan ve “pop sosyolog” unvanını severek sahiplenen Ertuğrul Özkök’e havale ediyorum.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar