Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MURAT Belge’nin kapağı Oxford’a atmasına şaşıranlardan değilim. Bir zamanlar en yakın arkadaşı Can Yücel’in bir şiirinde bahsettiği gibi “Belgeli Murat, iyi İngilizce bilir” ne de olsa. Şaşırdığım, Oxford’un çevirmenliğiyle ünlü Belge’den nasıl faydalanacağı. Zira akademik kariyerinde Belge’nin düşünce hayatına katkısı Batı’da gördüğünü alıp aynen Doğu’ya uyarlamaktan ibaretti.

        Orijinal bir teori üretmektense dünya solundaki kimi tartışmaların Türkiye’ye “çevrilmesinden” ibaret olan bu sosyalist hareket bu yüzden belki de hep yanıldı, hep yanılttı.

        Murat Belge’nin bu topraklarda kendiyle özdeşleşen sivil toplumculuk kavramı onu kısa sürede FETÖ’nün kucağına itti. Sivil toplumculuğun tam zıddı, şeffaflıktan uzak karanlık bir yapının toplumsal diyalog için bir taraf olabileceğinde ısrar edildi. İlginçtir, Atatürk karşıtı Murat Belge’yle bir zamanların ekran Atatürkçüsü Toktamış Ateş’i aynı eksende buluşturan da bu Cemaat deseni oldu. 90’larda Bilgi Üniversitesi çatısı altında buluşan bu iki popüler akademisyenden biri Fethullah Gülen’in elini tutarak kameraların karşısına geçti, diğeri kuş sütünün eksik olduğu mumbar dolmalı ramazan sofrasına oturdu.

        AYNI TAKTİK

        15 Temmuz’dan sonra darmadağın olan Türk liberal ideolojisinin bir çıkış yolu araması kaçınılmazdı. Ahmet Altan bir kahramanlık masalı peşinde sisteme meydan okuyor ve bundan keyif alıyor. Murat Belge ise bu liberal tiyatroda “sürgündeki aydın” rolünü oynamaya hazırlanıyor.

        Belge’nin yurtdışına taşınma ihtimaline karşı liberal çevrelerden gelen savunmalar “Risk Altındaki Akademisyenler” programının teknik bir ayrıntı olduğu yönünde. Oxford ona iş teklif etmiş, ama işe alabilmek için de bu programı kolaylık olsun diye önermiş.

        Elif Şafak da yurtdışına zamanında Murat Belge’nin referansıyla kapağı atmıştı. FETÖ operasyonlarının doruk noktasında, 2011 yılında Mehmet Altan’a New York Üniversitesi’nde bir “burs” ayarlamaya çalıştığını bana bizzat söyleyen de CHP’nin ve Hürriyet’in çoktandır yere göğe koyamadığı Selçuk Şirin’di. (Sahi özellikle arayıp mı buluyorlar parlatılacak isimleri? Neyse.)

        Kısacası bu bir taktik ve Türk liberalleri nasıl faydalanması gerektiğini çok iyi biliyor. Yavuz Baydar kapağı Harvard’a, Cengiz Çandar da Stockholm’e atarken Murat Belge mi geri kalacak? Bir TED konuşması yapmazsa gönlüm kalır.

        Öte yandan, bürokratik süreci hafifletmek için bulunan bu çözümle birlikte Belge’nin gerçekten de risk altında olduğunu iddia eden müritleri var. Birikim’de hemen Belge’yi savunan bir yazı çıktı mesela. Bir başkası “Belge’nin aldığı ölüm tehditleri nedeniyle kendi isteği hilafına 2006’dan beri ve halen koruma ile dolaşmak zorunda olduğunu belirtelim” diyor. Türkiye geleneksel olarak aydınına iyi davranan bir ülke değil; bir Orhan Pamuk kadar tanınır olmayan Belge’nin de kendi isteğiyle korumayla dolaşması elbette hakkıdır.

        HEP MAĞDUR

        Ama şaşırdığım liberal ideologların her dönem kendilerinden mağdur yaratma ustalıkları.

        Ben mi yanlış hatırlıyorum? Belge’nin koruma talep ettiği 2006’dan beri gerçekten mağdur olanlar, abartılı sürelerle zindanlara tıkılanlar Belge ve arkadaşları değil...

        Belge bütün bu süreçleri alkışlıyor, Altanlar’la birlikte FETÖ kumpaslarının ideolojik altyapısını hazırlıyordu. Belge’yi koruyan da sadece FETÖ’nün polisi değildi.

        Murat Belge’nin şimdi tepki görmesi yıllardır süre gelen bu mağduriyet tiyatrosunun artık seyirci bulamamasından kaynaklanıyor. Aynı temsil farklı oyuncular tarafından defalarca sergilenince izleyicide kabak tadı bıraktı, inandırıcılığını yitirdi.

        Merak ettiğim Murat Belge’nin Oxford’a gidince ne yapacağı değil, bir gün Türkiye’ye geri döndüğünde bu sefer hangi yeni “çeviri” fikirleri bize pazarlamaya çalışacağı, mayanın bir kez daha tutup tutmayacağı.

        ***********

        BİR MİLYON DOLAR NASIL HARCANIR?

        BAZEN Noel Baba’ya ihtiyaç vardır ve Drake bu rolü oynamaya niyetli. Geçen hafta Miami’de ortalığa para saçtığı haberleri geliyordu. Süpermarkette herkesin alışverişini ödemiş, üniversiteye bağışta bulunmuş, alışveriş merkezinde insanların poşetlerini doldurmuş...

        Meğerse “God’s Plan” isimli yeni şarkısının video klibiymiş.

        Yaklaşık bir milyon dolara abartılı bir video çekmek yerine parayı böyle harcadı hip-hop çağının RobinHood’u.

        ÇOK SAMİMİ

        Drake’te onu karikatüre dönüştüren ama aynı zamanda samimi kılan bir şeytan tüyü var. Ne olur, bu videoyu izleyin. Bu samimiyet insanların kısa süre de olsa hayatını değiştirecek bir muziplik. Keşke bütün promosyonlar bu kadar güzel olsa. Ne yalan söyleyeyim, bir anne-oğula para destesini verirken duygulandım.

        ***********

        YABANCI SERMAYE VE DEMOKRASİ

        ÇOKTANDIR muhalif çevrelerin diline doladığı bir iddia var: Türkiye’de demokrasi ve insan hakları olmadığı için yabancı sermaye gelmiyormuş. Çin’de, Rusya’da da demokrasi yok ama dünyanın bütün devleri o pazarı fethetmek için elinden gelen ne varsa yapıyor.

        Boeing yıllardır Rus pazarında ve 27 milyar dolarlık yatırım yaptı. Ford ise tam 13 yıldır faaliyet gösteriyor. PepsiCo, Procter&Gamble, McDonald’s, GM, Johnson&Johnson, General Electric, Morgan Stanley ülkede yatırımı olan başka devler.

        2014 yılında teknoloji firmaları Çin’e girmek için yarış halindeydi. Tesla marka arabalar satılmaya başlanmıştı mesela.

        ÇİN’DEN KAÇIŞ

        Geçen sene ise yabancı sermaye Çin’den çıkmaya başladı. Best Buy, Marks&Spencer, L’Oreal, Microsoft gibi firmalar yavaş yavaş bu pazarı terk etti.

        Nedeni insan hakları ve demokrasiye olan duyarlılıkları mı? Hayır, Çin’de vergilerin artması, işgücünün pahalanması, başka ülkelerde rekabetin artması.

        Sermayenin konuştuğu tek dil para. İnsan hakları ihlalleri veya demokrasi dev şirketlerin hiç umurunda olmadı, olmaz. Para kazanacaklarsa girerler, çıkarları bittiği anda da ülkeyi terk ederler. Türk pazarına girmeyi düşünen firmaları da tereddüde sürükleyen demokrasimiz değil, yüksek faiz oranları.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar