Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        - SONUÇTA ABD’de de derin devlet var, bir gece yarısı operasyonuyla paketleyip Fethullah Gülen’i kolaylıkla Türkiye’ye teslim eder ve uygun bir kılıf bulur.

        - Hadi iade etmedi, hakkında bir suç uydurup Türkiye’yi de memnun edecek bir ara çözüm bulur. Amerika hukukun üstünlüğünü her defasında vurguluyor ama 16 yaşında bir genci sırt çantası çaldı yalanıyla hapse atıp üç yıl içeride tutmayı da biliyor. Gerektiğinde suç icat etmek konusunda da usta ABD hukuku.

        - Fethullah Gülen baklava çalan bir çocuk değil, uluslararası bir terörist. Sadece Türkiye’de rejimi değiştirecek bir darbe girişiminin baş sorumlusu değil, aynı zamanda uluslararası bir şebekenin de başı. Darbe girişiminden çok önce de ABD’nin yakın denetimi altında, hatta FBI’ın Gülen okulları hakkında açtığı ve para trafiğini incelediği çok ayrıntılı bir soruşturma da var. Enselenmesi için suç icat edilmesi de gerekmiyor. Tarihin en büyük gangsterlerinden Al Capone’u bile vergi borcuyla enseleyen ABD kolaylıkla FBI soruşturmasını bahane ederek Gülen problemini ortadan kaldırabilir.

        - Türkiye’yle kriz ardına kriz yaşamak, inatla Gülen’i sahipleniyor görünmek ABD’nin de işine gelen bir durum değil aslında. Sonuçta Türkiye’nin müttefiki olduğunu biliyor Beyaz Saray yönetimi, özellikle bölgede bir baş ağrısı istemiyor. Gülen sorununu çözmesi aslında kendi çıkarlarına uygun.

        PEKİ NEDEN DİRENİYOR?

        - İş bitirici Başkan Trump’a kalsa paketleyip Gülen’i gönderir. Öyle sahip çıkılası, Amerika için değerli bir figür değil Gülen. Ama Amerikan Başkanı da uzaktan göründüğü gibi tek başına güçlü bir figür değil. Elini kolunu bağlayan birçok kurum var.

        - Beyaz Saray’da daha bir yılı dolmadan sağcısından solcusuna Trump’ı devirmek için bahane arayanların sayısı hiç de az değil. Nixon döneminde bir tane “derin gırtlak” vardı ve Başkan’ın sonu oldu, Trump döneminde ise Beyaz Saray kevgir gibi, sızıntı üzerine sızıntı yaşanıyor. Trump yönetimi her adımlarının kolaylıkla aleyhine kullanılacağını biliyor. Gülen’i iade etse, biri bunu sızdırır ve belki Trump bu yüzden hapsi bile boylar.

        - Trump’ı devirmek isteyenler her yolu deniyor. Reza Zarrab davasını bile Michael Flynn üzerinden Trump’a bağlama derdinde muhalif basın. Olmadık tesadüfi bağlantıları manşette büyütüp haberin içinde çok da ilgisi olmadığını itiraf ediyorlar. Gülen’le ilgili resmi kayıtların dışındaki bir girişim ihtimali Trump’ı devirmek için bulunmaz bir fırsat olur.

        - Başkanlar değişse de Amerikan devletinin kimi politikaları hep aynı kalır. Fethullah Gülen de yıllardır Türkiye’ye karşı bir koz olarak tutuluyor, bu kesin. Ama bu dönem Trump’ın önceliği sadece kendi koltuğunu korumak, kriz üstüne kriz yaşarken Gülen’i düşünmeye sıra geldiğini bile sanmıyorum. Türkiye tarafının ise Trump’tan birçok beklentisi var, hatta bütün umutlar şahsi ilişkilere bağlanmış durumda. Ama onun gidici olduğu da kuvvetli bir ihtimal. Yarın öbür gün değişebilecek dengelere karşı Türkiye’nin daha kalıcı bir hamle yapıp kartlarını ona göre oynaması şart.

        *************

        NETFLİX DİZİSİ DEĞİL

        TÜRKİYE’de taşıyıcı platformu olabilir ama tepkilere yol açan “Designated Survivor” bir Netflix dizisi değil. ABD’de ABC kanalında yayınlanıyor, dizinin geleceğine de ABC karar veriyor. Netflix sadece dizinin uluslararası haklarını satın alıp Türkiye gibi ülkelerde gösteriyor. Yoksa ABD’de yeni bölümler her hafta ABC’de. Bir gün sonra da online olarak Hulu’dan izleniyor.

        Sırf içerik zenginleştirmek için uluslararası pazarlara kendi yapımları olmayan dizileri de gösteren Netflix’in bu dizi yüzünden Türkiye’de başı yanmasın diye hatırlatayım istedim.

        *************

        UÇAK YOLCULUĞU GEÇMİŞE Mİ DÖNÜYOR?

        BİR zamanlar uçakla seyahat etmenin törensel bir tarafı vardı. Uçak sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir lüks sembolüydü. Havayolu dergilerinin nostalji sayfalarında o görkemli yılların fotoğrafları var. Koltukların geniş, her yolcunun ayrıcalıklı muamele gördüğü, havada muazzam yemeklerin ve içkilerin satıldığı bir dönemdi.

        Giderek türlü bahanelerle havayolları seyahat etmeyi eziyete döndürdü. Yükselen yakıt fiyatları biletlere ekstra ücret olarak yansıtıldı. Her şeyden kısıp vahşi bir kârlılığı ön plana çıkarmaya başladılar. Koltuklar daraldı, aralıklar kısaldı. 10-12 saatlik yolculuklardaki aralık 45 dakikalık uçuşlardakinden daha kısa oluyor şimdi.

        Epeydir yemek servisi kalktı, valizlerden para alınmaya başlandı ve bütün bunlara alıştırıldık. En önemlisi uçuş görevlileri kendi aralarında “düşman” diye bahsettikleri yolcuya bu hislerini de yansıtmaktan çekinmez oldu...

        UFAK BİR DEĞİŞİM

        Bir gün bu hoyratlığın ters tepeceği belliydi... O gün bugün mü acaba?

        Yakın zamanda Delta CEO’su o görevde olduğu sürece koltuk aralıklarının kısalmayacağının garantisini verdi. Bir süredir ABD için kıtanın bir ucundan diğerine uçulan hatlarda (JFK-LAX gibi) yemek servisi de başladı. Küçük ama simgesel bir jest.

        Bir değişimin işareti olabilir mi?

        “Düşman” olarak umut etmekten başka seçeneğimiz yok. Keşke havacılık kültürü değişse ve yolcuyu ön planda tutan bir anlayışa geçilse... Ama zor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar