Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DEMİREL, Ecevit, bir parça Özal ve tabii ki Erdoğan’dan sonra toplumsal bir rüzgâr yakalayan son siyasetçi Selahattin Demirtaş’tı. Geçmiş zaman, çünkü Selo’nun ateşi meğerse saman aleviymiş. Eğer şu anda tutuklu olmasaydı hâlâ kuvvetli bir muhalif lider, belli bir kitleyi arkasına alabilecek kadar potansiyel taşır mıydı? “Erdoğan’la çatır çatır mücadele ederdi” diye düşünenler yok değil. Zeki esprileri, alaycı üslubu, açık sözlülüğü ve kendisine güveni elbette siyasette bir alan kazanmasına yardımcı olurdu ama yine de sınırlı kalırdı.

        Nedeni HDP’nin Eren Bülbül açıklamasında gizli.

        Hâlâ cılız, hâlâ ürkek, hâlâ PKK’yla bağlarını koparmaktan korkan bir sözde kınama. Ortada 15 yaşında öldürülen bir genç var; toplum sarsılmış ve en büyük Kürt siyasi partisi hâlâ 90’lardan kalma söyleme takılmış. “Çatışma ortamı” diyor, katlini kınayacağına gencin neden orada olduğunu sorguluyor. Bütün bunlar da tartışılabilir, ama önce bir lanetle. Hiçbir dava 15 yaşındaki masum bir gencin öldürülmesini meşru kılmaz.

        HÂLÂ SİLAH

        Gencecik çocukların eline silah veren Arafat nasıl yıllarca uluslararası kamuoyunda destek bulamadıysa PKK da Türkiye’nin hafızasındaki “bebek katili” algısını yıkamadı. Doğrusu yıkmak için herhangi bir çaba sarf ettikleri de söylenemez. Artık insan öldürerek, vahşi ve kaba terörle kendine alan açmanın devri kapandı, ama geri kalmış PKK hâlâ tek bildiği yönteme başvuruyor: Silahtan bir adım yol alamadılar.

        HDP de daha kısa süre önce kendisine sunulan altın fırsatı PKK baskısı yüzünden tepti, eski ezberlerin esiri oldu. PKK’yla arasına bir türlü mesafeyi koyamadı, Kandil’in baskısınaboyun eğdi. Bunu yapabilecek tek kişi Selahattin Demirtaş’tı, o da sistemin içinde eridi gitti. O yüzden bugün serbest olsaydı bile PKK’da kendini tam olarak ayrıştıramadığı sürece marjinal bir siyasi hareketin temsilcisi olabilirdi.

        Kürt hareketinin yüzyıllardır süren özgürlük hareketinde bugün bile tek çözümü silah olarak görmesi örgütün geri kalmışlığının da kanıtı. Özgürlük hareketleri artık hak almak için silahın ötesinde taktiklerle yol alıyor.

        Dahası sırf silahlar dursun diye ne altın fırsatlar verildi PKK’ya. İki dilli yaşama hazırlanırken, pazarlık masası kurulmuşken, HDP tek başına barajı aşıp güç kazanmışken bütün bu fırsatlar tepildi. Liberal yazarlar gazı verdi, pazarlık masasından kalkıldı. PKK meşru siyasetten rahatsız oldu, HDP birkaç ay içinde bir seçimden diğerine eridi.

        İSTİFA ETMELİYDİ

        Bütün bunlar olurken HDP’nin herkesi kapsayıcı, kendisini PKK’dan ayrıştıran Türkiye partisi projesinin de bir yalan olduğu ortaya çıktı. En azından Kandil memnun değilmiş,bunu anladık.

        Bütün bu süreçte de Selahattin Demirtaş hep arada kaldı.

        Halbuki yapması gereken çok basitti, uygulaması imkânsız olduğu için de hayata geçmedi: Hemen ama hemen HDP’den ayrılması, kendisini bambaşka bir yere konumlandırması, sırtındaki PKK yükünü atması gerekiyordu. Belki bir-iki kere ortadan kaybolup yeniden ortaya çıkabilirdi. Sonuçta birey olarak yıldızı parlamıştı. Üstelik biraz öngörülü olsaydı partinin değil adayın önemli olduğu yeni sistemde, ilk olarak da 2019 seçimlerinde muhalefet cephesinin üzerinde uzlaşacağı bir lider olabilirdi.

        Onun yerine şimdi hâlâ silahta direten bir terör örgütü, arasına mesafeyi koyamayan bir parti, ölen 15 yaşında bir genç ve hapisteki siyasetçi var.

        ************

        KULLANIŞLI SÖZCÜ

        KİMSENİN dikkatini çekmedi, bir tek Salih Tuna yakaladı. CHP’nin “Adalet Yürüyüşü” kitapçığında herkes var, bir tek o yok... O dediği Mehmet Bekaroğlu. Haklı olarak soruyor, zamanında Atatürk’e kâfir dediği için mi yer almıyor kitapçıkta, yoksa CHP tam olarak sildi mi eski İslamcıyı?

        HDP’nin ittifak çağrısına CHP adına Mehmet Bekaroğlu önceki gün yanıt verdiğine göre silmedi... Ama kitapçıkta yer almadığı da kesin. Demek ki parti onu kendi çıkarına göre kullanıyor: Atatürkçülerin önüne sürmüyor, HDP’ye kötü polis olarak sunuyor ama.

        Daha da ironik olan, daha birkaç sene öncesine kadar Saadet Partisi’nden aday olan, Fazilet Partisi’nde siyaset yapan birinin CHP adına hem de genel başkan yardımcısı olarak söz alabilmesi. Rozet takılan türbanlılar gibi basit bir vitrin değil, basbayağı partiyi yönetiyor. CHP’liler de bu duruma itiraz etmiyor.

        Eskiden bir “Fırıldak Kubi” vardı, herkes dalga geçerdi. Yanlış zamanda siyaset yapmış, şimdi CHP’de çok yükselebilirdi.

        ************

        #SibelCan

        PRODÜKSİYON İCABI

        ÇEŞME’deki Alavya Otel’i biliyor musunuz?

        Alaçatı’nın o meşhur caddesinde bir cephesi olan, uzunlamasına aşağı sokağa kadar inen, dev duvarlarla çevrili bir otel.

        Daha evvel daha makul bir butik oteldi, yatırım yapıldı ve ultra lüks oldu.

        En büyük özelliği odaların hemen hemen hepsinin dışarıya, yani sokağa bakmamaları. Hemen hepsi havuzun da bulunduğu avluya ya da dev bahçeye bakıyor. Odaların etrafı birçok ağaçla çevrili olduğundan içeriyi dikizlemek falan da mümkün değil... Otelin öyle dışarıdan gözükecek odası var mı, emin değilim. Varsa bile bir ünlü orada kalmaz zaten...

        Hele hele öyle bikiniyle yakalanmak, paparazziye yem olmak olacak iş değil. Ancak prodüksiyonlar mümkün...

        YAKALANMADI

        Kısacası Sibel Can da yakalanmadı, Hürriyet’e poz verdi. Ama Kelebek eki düpedüz yalan haber yaparak “yakalanmış gibi” yazdı.

        Hepimizin zekâsıyla alay etmeleri bir yana, bari oteli belirtmeselerdi...

        Dün gördüğüm en tuhaf mantıkla Cengiz Semercioğlu pişkin pişkin üste çıkmaya çalışıyordu. “Diyelim ki yakalanmadı, ne olmuş yani” diyor...

        Fotoğraflarla ilgili bir detayı da Hıncal Uluç anlatıyor: “Sibel Can bayramdan sonra Kanal D’de diziye başlıyor, Kanal D’yle Hürriyet de aynı grupta...”

        Çekimler Alaçatı’da başlamış demek ki.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar