Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pazar akşamından beri hezimet yaşayan, büyük bir yenilginin altında kaldığını hisseden kesimler kendi kendilerine nasıl bir Türkiye istediklerinin hesabını yaptılar mı?

        Doğrusu referandumun sonucu Cumhurbaşkanı Erdoğan ani bir şekilde “Hayır” çadırını ziyaret ettiğinde belli olmuştu. Cumhurbaşkanı muhalif seçmene nelerden memnun olmadıklarını sorduğunda tek bir somut yanıt alamadı. Aksine bu fırsat, beyni Fox TV falan tarafından uyuşturulmuş seçmenin attığı ucuz sloganlarla kaçtı.

        Yıllardır Türkiye’de muhalefet yapmak isteyenlerin anlamadığı da bu.

        Seçmenin zihninde Erdoğan’ın bir karşılığı var. Kişisel karizmasının ötesinde alınan hizmet, yapılan yollar, havalimanları, her şey bir yana sağlık reformu ve büyük Türkiye algısı onu vazgeçilmez kılıyor. Siz önemsemeyebilirsiniz, hatta klişe de bulabilirsiniz. Doğruya doğru, benim de beklentilerim farklı.

        Ama Erdoğan’ı destekleyenler için somut gelişme göstergeleri bunlar. Seçmen yer yer şikâyet etse de, kızsa da en azından bildiği mutsuzluğu bilinmezliğe tercih ediyor.

        Kıl payıyla “Hayır” bile çıksaydı Türkiye’nin yönetiminde veya olası bir genel seçimde iktidar tablosunda çok da büyük bir değişiklik olmayacaktı.

        CHP’NİN VAADİ

        Muhalefetin açmazı da burada işte: Tıpkı “Hayır” çadırındaki seçmen gibi ne dediğini, ne önerdiğini bilmiyor. Dahası yarattığı algı da temelde ciddi bir demokrasi reform vaadi değil. Bunca yıldır CHP’nin tam olarak ne istediğini veya ne önerdiğini öğrenemedim mesela. Bildiğim, yeni bir ufuk açmak yerine gündemin peşine takılıp laf yetiştirmekte başarılı oldukları.

        Sınırlı oya sahip anamuhalefet partisinin genel olarak yarattığı algı, mevcut sistemden besleneceği, büyük ihtimalle birtakım hizmetlerin aksayacağı ve bir de başörtüsüne karışacağı yönünde. Bu ezberleri yıkmak için de çok ciddi çaba sarf ettikleri söylenemez; parti yönetiminde birtakım çabalar olsa da zemine yansıması sınırlı.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun üslubu falan sakin olabilir, ama sırf koltuğunu korumak için partinin delege yapısını değiştirmesi bile korkutucu. Diğerlerinden daha iyi olmasını beklediğimiz bir siyasetçi bu gibi ucuz kurnazlıklara, kötü taktiklere başvuruyorsa üzerinde düşünmemiz gerekiyor.

        UMUT VAR

        Hayır oylarının oranı yeni bir muhalefet inşası için de ciddi bir umut taşıyor. En azından bir potansiyel olduğunu gösteriyor. Geçmişte bu dinamizm Ekmeleddin İhsanoğlu gibi yetersiz dayatmalarla harcanmıştı.

        Bir yanda kurşun geçirmez karizması ve seçmendeki büyüleyici etkisiyle Erdoğan var. Ona alternatifin Ekmel Bey gibi “light” bir taklit olması gerekmiyor. Aksine dünya siyasetindeki örnekler de gösterdi ki karizmatik liderlerin en büyük rakipleri, onlardan daha kuvvetli içerik sağlayan siyasetçiler oluyor. “KarizmatikHillary Clinton yerine Bernie Sanders yarışa girseydi bugün Beyaz Saray’ın geçici sahibi de farklı olurdu.

        Şu anda Türkiye muhalefetinin açmazı içerik siyaseti. Ne seçmen ne de muhalefet tam olarak nasıl bir Türkiye istediğini, nelerden şikâyet ettiğini ya da karşılığında ne önerdiğini biliyor. Dün sabahtan itibaren bunun çalışmasına başlamak gerekiyordu halbuki, en basitinden bir kâğıt alıp teker teker bir liste yapmak bile bir adım.

        Anayasa değil kültür

        Anayasa tekbaşına önemli değildir. Bir ülkeyi anayasasız yönetmek mümkün olduğu gibi, en mükemmel anayasaya rağ- men sistem kilitlenebilir. Dünyanın en eski anayasasına sahip ve denetim mekanizmalarının çok iyi işlediği ABD’de bile Donald Trump’ın başkanlığıyla birlikte bu sınav veriliyor. ABD örneği bir kez daha gösterdi ki demokrasiyi asıl besleyen teamüllerdir, demokrasi de bir kültürdür.

        Niyet kötü oldu mu anayasanın açıklarını bulmak da hiç ama hiç zor değil. Nitekim Türkiye geçmişte devletin yönetimini “Anayasa’yı bir kez delmekle bir şey olmaz” diyen siyasetçilere emanet etti.

        Önemli olan yazılı kurallara ne denli inandığımız, kendimizi ne kadar bu kurallara bağlı hissettiğimiz.

        Bu eğilim aile içindeki demokrasi anlayışından trafikteki davranışımıza kadar pek çok alanda kendini belli eder.

        #Kazananlar

        Eski tip gazeteciliğin önemi

        Muharrem Sarıkaya:

        Sokağa çıktı, Anadolu’yu gezdi, hem seçmenle hem de siyasetçilerle konuştu. Bir gün bile bırakmadığı muhabirlik dürtüsünü bu referandumda da canlı tuttu, bitmek bilmez enerjisiyle her yere yetişti. En önemli gözlemi “Evet”çi seçmenin Erdoğan’a bağlılığı ve yeni sisteme değil, Erdoğan’a oy vereceğiydi. Haklı çıktı.

        Murat Yetkin:

        Her partiye mesafesini korudu, sadece gördüğünü aktardı ve gelişmeleri teker teker analiz etti. Bir gün önce yaşanan sıradan siyasi gelişmelerin ne anlama geldiğini yazdı; neyin olduğunu değil, neden olduğunu açıkladı. Referandum propagandasındaki değişen taktikleri, şartların ne gibi stratejik manevralar gerektirdiğini net bir şekilde ortaya koydu.

        Abdülkadir Selvi:

        Doğruya doğru, “Hayır” için çaktırmadan çok çalıştı. Kemal Kılıçdaroğlu’yla onun kadar sık konuşan bir başka köşe yazarı yoktu... İktidardan itiraz gelince dengelemek için abartılı “Evet” yazıları da yazdı, ama özellikle satır aralarından Ankara’da neler olduğunu anlamak mümkündü. Bu üç yazarı toplu halde okuyunca resmin tamamı da ortaya çıktı.

        İyi ikili

        Ertuğrul Özkök ve Akif Beki ekranda çok iyi duruyor. Bir ara CNN Türk’te birlikte program yapmayı düşünmüşler ama Taha Akyol ve yaveri Ferhat Boratav tarafından engellenmişti bu proje. Seçim gecesi iyi bir ekran ikilisi olduklarını gösterdiler.

        Adeta sabotaj

        ADİL Gür’ün artık evine çekilme zamanı gelmedi mi? Referandumdan önce açıkladığı abartılı anketle sadece yüzde 10’luk bir sapma yaşayıp inandırıcılığına zarar vermedi...

        Evet cephesini atalete sürükledi, ne de olsa ciddi bir oy oranı cepte diye son günlerde seçmenin rehavete kapılmasına yol açtı.

        Bu yüzden de Erdoğan’ın ilk günden beri ısrarla üzerinde durduğu “anlamlı bir evet” oranının çıkmasına belki de tek başına mâni oldu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar