Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KITAPLIĞIMDA müstesna bir yere sahip rahmetli Bülent Ecevit’in “Elele Büyüttük Sevgiyi” kitabında benim en çok dikkatimi çeken ‘radar’ ile ‘ışıldak’ arasındaki farkı anlatmasıydı. Zaman zaman bu farkı yazılarımda da kullanırım.

        Türk sporunun Olimpiyat sürecini analiz ederken, sıklıkla federasyonların performanslarının gelişmesi konusunu ele alıyordum. Bu kez federasyonların performanslarının geliştirilmesi değil olimpiyatlara doğru sporcularımızın bu rekabete nasıl hazırlanması gerektiği konusunu ele alacağım.

        Sporcu yetiştirme konusunda burada kullanacağımız yöntem radar ile ışıldak arasındaki farkı ve sporun tüm bileşenlerinin Spor Bakanlığı, Federasyonlar, Spor Bilimciler, Spor Medyasının vizyonunu ortaya koyacak. Işıldağın görebildiği, gösterebildiği çok azdır. Kör noktaları sonsuzdur. Radarın ise kör noktaları azdır. Işıldak arar durur. Radar ise aramadan bulur. Işıldak bir anda bir yana yönelebilir. Radarsa bir anda her yana açıktır.

        Ya ışıldak gibi olacağız ya da radar gibi. Olimpiyatlarda elde ettiğimiz sonuçlara baktığımızda bugüne kadar ne yazık ki radar gibi bir anda her yana açılan projeksiyon çizemediğimiz ortada.

        Bir yerlerde eksiklik olduğu ortada. Bize düşen görev bu eksiklikleri belirleyerek ülkemizin en azından 2020 ve 2024 Olimpiyatları’nda başarıya ulaşmasını sağlamak. Sporda dünyanın saygın ülkesi olmak istiyorsak hükümetin spor planı ile, tesislerimizle, federasyonumuzla, özellikle bilim ve teknolojiyi devreye sokarak üst düzey sporcular yetiştirmeliyiz. Yani bir bakıma Paulo Coelho’nun dediği gibi bahçıvanlık yapmalıyız. “Töre metinlerinden birine göre, her insan yaşamda iki yoldan birini seçebilir: İnşa etmek ya da toprağa ekmek. İnşa etmeyi seçenlerin işi yıllarca sürebilir, ama günün birinde yaptıkları inşaat biter. O zaman kendilerini kendi ördükleri duvarların içine hapsettiklerini görürler. İnşaat durunca yaşam anlamını yitirir. Diğerleri ise toprağı ekerler. Fırtınalara, mevsimlerin getirdiği bütün çetin koşullara göğüs gererler ve hemen hemen hiç dinlenmezler. Ama yapının tersine bahçenin gelişip büyümesi hiç bitmez. Bahçe, bahçıvanın sürekli ilgisini, dikkatini, bakımını gerektirirken, bir yandan da yaşamını büyük bir serüvene dönüştürür.”

        Coelho’nun ‘inşa etmek’ sözünü spor tesisi yapmak, ‘toprağı ekmek’ sözünü de sporcu yetiştirmek olarak bir kez daha okuyalım! Ülkemiz özellikle son 12 yılda tesis yapımına Avrupa’nın en çok para harcayan ülkesi. Yani inşaat işinde mükemmel işler çıkardık. Ancak gelinen noktada Türk sporu Avrupa’nın çok ama çok gerisinde. Üst düzey seviyede sporcumuz bir elin parmakları kadar az. Coelho’nun dediği gibi; sadece inşaata yoğunlaştığımız için kendi ördüğümüz duvarların içine hapsolduk.

        Şimdi sıra, sporumuza bir radar gibi bir çok yöne çevirerek üst düzey sporcular yetiştirmekte.

        Her türlü fırtınaya, çetin koşullara göğüs gererek, hiç dinlenmeden, tıpkı bir çiftçi gibi yol almalıyız. Bir düşünürün dediği gibi; “tohumlar yola düşerse, kuşlar onları yer. Tohumlar iyi toprağa düşerse ürün verirler. Tohumlar sadece iyi topraklarda verimlidir.”

        En güzel tesisleri yaptık. Artık, tohumları iyi toprağa serpiştirmeliyiz.

        Spor Bakanlığı’nın başlattığı ve geçtiğimiz günlerde yönetmeliği Resmi Gazete’de yayınlanan “yetenekli sporculara” büyük destek sağlayan TOHM projesini -nedense kamuoyuna iyi duyuramadığını düşünüyorum- çok önemsiyorum.

        Gelecek hafta TOHM projesini ve “Spora Bilimsel Destek” sağlamak amacıyla Prof. Dr. İbrahim Yanmış’ın vizyonu ve Voleybol Federasyonu eski Genel Sekreteri Sinem Mavili’nin hem akademik tecrübesi, hem de sahada yaptığı çalışmalar sonucu oluşturdukları “Sportofit Performans Akademi”den bahsedeceğim.

        Bakalım ışıldak gibi mi, yoksa radar gibi mi olacağız!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar