Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu, son 1 yıldır kıdem tazminatı meselesiyle ilgileniyor. Konuya ilk temas ettiği günlerde, hükümetin bir politikası olduğunu düşünmüş ve sorunun çözüleceğine inanmaya başlamıştım. Son açıklamasında ise sendikaların görüşlerine başvurduklarını, 13 Temmuz’a kadar süre verdiklerini ifade etti.

        Bu sorun sendikaların görüşüne kalırsa hiçbir zaman çözülemez. Çünkü hem işçi hem de işveren sendikaları anlaşılmaz bir şekilde fon kurulmasına karşı.

        GENEL ÇIKARLAR ÖZEL ÇIKARLARIN ÜSTÜNDEDİR

        Hukuken bütün işçilerin hakkı olan kıdem tazminatı fiilen uygulanmıyor. SGK verilerine göre kıdem tazminatını alabilen işçi sayısı oldukça sınırlı. İşinden ayrılan kayıtlı işçilerin, 2010 yılında yüzde 92’si, 2015 yılında ise yüzde 84’ü kıdem tazminatından fiilen yararlanamadı. Kayıt dışı istihdam oranının yüzde 32 olduğunu düşünürsek tüm işçilerin kıdem tazminatından yararlanma oranları muhtemelen daha düşük.

        Gerçekte fon kurulması için mutabakat aramak da gerekmez. Çünkü bu sorunun çözümü, hem işçi haklarının korunması hem çalışma hayatının kalitesi hem de genel ekonomi açısından zorunludur.

        SENDİKALAR FON KURULMASINA NİÇİN KARŞI?

        Kıdem tazminatını alabilen şanslı işçiler daha çok kamu çalışanı. Bir kısmı da sendikal örgütlenmesi olan büyük işletmeler. Büyük işletmelerin toplam işletmeler içindeki oranının yüzde 1’in altında olduğu göz önünde tutulursa, durum daha iyi anlaşılır.

        Maalesef işçi sendikaları kendi üyeleri dışında milyonlarca mağdur işçinin bu sorunuyla ilgilenmiyor. Dahası kendi üyelerinin mevcut hakkını koruyacağım diye milyonlarca işçinin hakkını alabileceği bir modelin tartışılmasını bile istemiyor.

        Konfederasyonun genel kurulunda alınmış genel grev kararını hatırlatan TÜRK-İŞ Genel Başkanı, bunun genel grev sebebi olacağını söyleyerek tehdit ediyor. Diğer sendikaların tavrı da farklı değil. Halbuki, bildiğim kadarıyla İşsizlik Fonu kurulurken, hükümetle sendikalar arasında ikinci adımda bu meselenin çözüme kavuşturulması için mutabakat sağlanmıştı.

        İşçi sendikalarına karşı çıkmalarının en önemli sebebi tazminatın düşürülecek olma ihtimali. Halbuki, şu anda tazminat miktarı yüksek gibi görünüyor olmasına rağmen, hem işçilerin büyük bir bölümü yararlanamıyor hem de yıllarca işverenin cebinde kalıyor. Çok küçük bir oranda çalışan, tazminatını paranın bugünkü değeri üzerinden alabiliyor. Kriz ortamlarında veya iflas durumunda işçinin tazminat alma şansı hiç yok. Yani sendikanın korumaya çalıştığı uygulanmayan veya uygulandığında işletmenin rekabet gücünü olumsuz etkileyen bir durum. Ortada yapısal bir sorunla karşı karşıyayız.

        İlk bakışta fonun kurulmasına işverenin karşı çıkması beklenir. Çünkü mevcut durumda işveren kıdem tazminatını maliyetsiz bir fon olarak kullanıyor. Fonun kurulması halinde her ay bu bedeli çalışanın adına yatıracak. Yeni durumda tazminat muhtemel bir maliyet olmaktan çıkacak, reel bir gider olacak.

        Ancak işçi sendikalarının şiddetle karşı çıktığını gören TİSK, hükümet karşısında muhalefet eden konuma düşmemek için ses çıkarmıyor. İşverenler de unutmamalı ki bu durum işletmenin esnekliğini yok eden bir sonuç doğurmakta. Fon kurulursa, çalışma hayatı ve işyeri ortamı daha nitelikli hale gelecek.

        HEM ULUSAL TASARRUF ARTAR HEM İŞÇİLER HAKKINI ALIR

        Konu “İşçi veya işveren sendikalarının lehine mi yoksa aleyhine mi olacak?” sorusuyla halledilemez. Meseleye bir bütünlük içinde ve genel ekonomik çıkarlar da gözetilerek bakılmalıdır.

        Fonun kurulması, ulusal tasarrufu artıracağı için ülkemizin toplam finans maliyetlerinin düşmesine olumlu etki yapacak. Ayrıca çalışma hayatının esnekliğinin artması nedeniyle de istihdam artışı sağlanacak.

        Dünya Bankası’nın 2010 yılı İş Yapma Kolaylığı Raporu’nda,Türkiye en yüksek kıdem tazminatına sahip ilk 20 ülke arasında. İstihdam Koruma Mevzuatı Endeksi’nin verilerine göre, Türkiye OECD ülkeleri arasında Portekiz ile beraber kıdem tazminatı en yüksek olan ülke.

        Bireysel fonun kurulması halinde tazminat miktarı düşürülse bile, aylık olarak yatırılan ücretler fonda değerlendirileceği için işçilerin korkulacak bir kaybı olmayacaktır. Bunun açık bir örneği İşsizlik Fonu’ndaki artıştır. Ama yaklaşık 27 milyon çalışanın hepsi tazminatını alabilecek. Hangi durum işçinin hakkını daha çok koruyor?

        Diğer yandan, fon, kıdem tazminatı nedeniyle sınırlanan işgücü hareketliliğini de artıracak. Yani, kıdem tazminatı hakkı kaybolmayacağı için çalışanlar daha iyi imkânları olan iş fırsatlarını değerlendirebilecek

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar