Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HÜKÜMETİN en iddialı açıklamasını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu yaptı. “Devlet memurluğu tapulu mal değil” dedi ve kamu personel kanununda düzenleme yapılacağını belirtti.

        Kamu istihdamı uzun zamandır önemli bir sorun. Müzminleşmiş bu sorun sadece kendi alanında değil, özel sektör çalışma hayatının da niteliğini bozan bir etkiye sahip.

        Devlet memurluğu sistemiyle ilgili reform çalışmalarının çok eskilere dayanan bir geçmişi var. 1950’li yıllardan beri bu sorunla baş edilmeye çalışılıyor.

        Devlet Personeli Rejimi” konulu rapor (1951), TODAİE tarafından hazırlanan “Türkiye’de Devlet Personeli Hakkında Rapor” (1958), 1963’te Başbakanlık’a sunulan ve personel rejimi konusuna yoğunlaşan MEHTAP (Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi) raporu, “İdarenin Yeniden Düzenlenmesi:İlkeler ve Öneriler” adlı rapor (1972), 1991’de yayınlanan ve ilk kez AB’ye uyumu ve vatandaş odaklı olmayı gündeme getiren KAYA (Kamu Yönetimi Araştırması) projesi ve daha birçok çalışma bu sorunu dile getirdi.

        AK Parti iktidarının en önemli reform projesi olan “Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma” kapsamında devlet personel rejiminin de değiştirilmesi öngörülmüştü.

        2003’ün ilk yarısında başlayan hazırlık çalışmaları 2 yıla yakın sürdü.

        İlk taslak metin Haziran 2004’te ortaya çıktı. Bilim adamları ve uzmanlarla yapılan görüşmeler, atölye çalışmaları, görüş ve önerilerin gözden geçirilmesi sürecinden sonra, Mayıs 2005’te taslağa son şekli verildi. Bu taslak Bakanlar Kurulu’na sunuldu ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşü için yazıldı.

        Çalışmanın özü devlet memurluğunun anlamı ve kapsamının yeniden tanımlanması, maaş ve çalışma şartlarının başarı ve verimliliğe dayandırılmasıydı. Kamu adına karar verecek ve imza atacak az sayıda personel dışında kalan kamu çalışanı memurluk kapsamından çıkarılıyordu. Şoför, sekreter, danışman, öğretmen, hemşire, doktor, diğer idari hizmetlerde çalışanlar kadrolu memur olmayacaktı.

        Kamu istihdamında ciddi bir nitelik sorunu vardı. Eğitim ve geliştirme çabaları çok sınırlıydı. Yine o günkü rakamlara göre kamu personelinin önemli bir bölümü (yaklaşık % 11) halka değil, kamu yöneticilerine hizmet ediyordu. Bu arada adalet, güvenlik, eğitim ve sağlık kadroları uluslararası ortalamalara göre yetersizdi. Ücret ve maaş sistemi ise karmakarışık hale gelmişti.

        Kamuya ait bütün işler “iş değerlemesi” yapılarak gruplandırılacak, ücret ve maaşlar bu gruplara göre kademelendirilecekti. Ayrıca performansa göre ödüllendirme yapılacaktı.

        Son taslak metin Ocak 2006’da Bakanlar Kurulu’nda tekrar tartışıldı. Kabul gören “Kamu Personeli Kanunu Tasarısı” taslağı, imzaya açıldı.

        Ancak taslak, o günkü para birimiyle 2.4 katrilyon TL maliyeti nedeniyle, Maliye Bakanlığı’nın itirazıyla karşılaştı.

        Hükümetin üzerinde de “Kamu Yönetimi Temel Kanunu” tasarısının iade edilmesinin tereddüdü vardı.

        Ayrıca memur sendikaları taslağa karşıydı. Özellikle başarı ve verimlilik esasına dayanan çalışma şartlarına itiraz ediyorlardı. Kamu hizmetlerinin etkinliğini memurun insafına terk eden anlayış devam etsin istiyorlardı.

        Ergenekon’un sosyal istikrarsızlık çabalarıyla mücadele eden hükümet, sendikalarla da karşı karşıya kalmak istemedi. Kamu personel reformunu tehir etti ve uygun zamanda taslağa geçiş yapabilecek bir uygulama stratejisi oluşturdu. Buna göre, taslakta memurluk kapsamı dışına çıkarılan görevlerde sözleşmeli personel alınacak ve kadrolu memurların azınlığa düşmesi beklenecekti.

        Sözleşmeli uygulamasının kamu yararı açısından olumlu sonuçları da vardı. Sözleşmeli görevliler sadece atandıkları illerde çalışabiliyordu. Dolayısıyla çevre illerde hizmetler daha etkin yürütülmeye başlanmıştı.

        2010 yılına kadar bu strateji başarıyla uygulandı. Sözleşmeli çalışan sayısı arttıkça, sendikaların kadro ve yer değiştirme talebiyle hükümet üzerine baskısı arttı. Halbuki diğer memurlarla ücret ve çalışma şartları bakımından hiçbir fark yoktu. Sonunda, yaklaşan seçimleri de göz önüne alan Sayın Başbakan sözleşmeli personele kadro sözü verdi.

        O günden beri çeşitli zamanlarda yaklaşık 300 bin sözleşmeliye memur kadrosu verildi.

        Şimdi, yeniden kamu personel sistemi tartışmaya açılıyor. Bu, kamu yönetiminin kalitesinin geliştirilmesi, hizmetlerde etkinlik ve verimliliğin artırılması açısından çok olumlu.

        Acaba personel reformu bu kez başarılabilir mi? Başarı şartları neler?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar