Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NE zaman gelsem heyecan duyuyorum İspanya’ya karşı. Barcelona, Valencia, Sevilla ya da Madrid hiç fark etmez. İnsanlarının sıcaklığı sokaklara yansımış belki de kim bilir. Yaz üzeri şahane bir keşif için Dominik’e giderken altı saatliğine Madrid’e uğrayınca dayanamadım çıktım havaalanından. Normal şartlarda güvenlikten geçmek, geri dönüşte pasaport kontrolüne yeniden girme telaşesi gözümde büyüyen kavramlardır ama Madrid Havaalanı’nın şehir merkezine oldukça yakın olması bu sorunu dert etmemek konusunda bana güç verdi. Metroyla 15 dakika, taksiyle 20 dakika içinde şehir merkezi Puerta del Sol’de oluyorsunuz. 20 dakikalık taksi ücreti ise çok ölümcül değil: 30 Euro. Güneş Meydanı’nda inince havanın sıcaklığıyla beraber hemen ortama ısındım. İspanya’nın neredeyse her meydanında göreceğiniz canlı heykeller, müzik yapan gençler ve protestoya hazırlanan bir grup sanatçıyı izleyerek vakit geçirdim önce. Böyle geniş, böyle mutlu meydanları İstanbul’da bulamadığım için öylesine dolaştım uzun süre. Sonra yakınlardaki takıntım Mercado De San Miguel’e girdim. Çeşit çeşit sokak lezzetlerini bulabildiğiniz ünlü merkezin özellikle tatlı kısmı çok fena. Havyardan çikolataya farklı tatları satın alabileceğiniz dev bir market burası. Tatlı keşfimizi bitirip yürüme mesafesindeki 1600’lü yıllardan kalma Plaza Mayor’a gidip her turist gibi sangria ve paella keyfi yaparak havaalanına döndük. Kendini alışverişe vurmak isteyenler için aynı meydanda El Corte Ingles mağazası da hazır bulunmakta ama biz pek bulaşmadık. Kısa şeyler özel bir tat bırakır tezi bu sefer de değişmedi doğrusu.

        Taksim’e etekle çıkma iddiası

        GENELDE bu saçma iddiayı saatlerce manasız futbol konuşulan programlardaki sunuculardan duyuyoruz: “O turu geçsinler Taksim’e etekle çıkarım!” Kadınların sürekli giydiği bir kıyafeti alçaltıcı bir şeymiş gibi göstermekte üstlerine yok. Madrid sokaklarında karşılaştığım gelinlikli adamları görünce nedense direkt bu yorumcular geldi aklıma. Avrupa’nın meydanlarında rastlamışsınızdır, arkadaş grubuyla gezen gelinlikli erkekler gerçekten de eğlenceli gözükür. Öğrendiğime göre ya arkadaşlarına karşı iddia kaybedenler ya da eğlenceli bir bekârlığa veda gezisi için büyük şehre gelen gençler bu şekilde giyiniyormuş. İnsanların eğlenmek üzere yaptığı ne varsa bize batıyor zaten, ne tuhaf öyle değil mi?

        Jilet gibi davetliler

        MADRİD meydanında geçirdiğimiz 6 saat içinde bir de düğün çıkışına ratladım. Yollara pirinç dökerek geçen nedimelerden sonra dağılan düğün davetlileri sanki bir tasarımcının son kreasyonunu tanıtan mankenler gibiydi. Herkes jilet gibi, herkes sanki o gün için özel kıyafet diktirmişti. Bu güzel görüntü karşısında iç geçirirken ister istemez Türkiye’deki düğünler geldi aklıma. “Ceket benim tarzım değil, hayatta giymem” diye marifetmiş gibi beyanlarda bulunan kimse olmamış demek ki o düğünde. Önceki ay evlenen bir arkadaşım Whatsapp grubuna belki on kere şık giyinilmesi gerektiğini yazmak zorunda kaldı. Kız tarafı resmen takım elbise giyilmesi için uğraş verdi. Ama tabii yine de ceketsiz gelenler oldu düğüne. Tarzınız olsun ya da olmasın, arkadaşların mutlu günlerine saygı duyulması gerektiğini düşünen bir tek ben değilimdir sanırım. İşte bunlar hep lisede ceket giymek zorunda bırakılan çocukların günümüze yansıyan travması!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar