Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” gibi 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün de hem hüzünlendiren hem gururlandıran bir hikayesi var.

        O güzel insanlar, canı pahasına mücadele verdiği için dünyanın dört bir yanında alın teriyle ekmeğini kazanan bizler, bugün birçok kanuni hakka sahibiz. Önce biz, emeğin en yüce değer olduğunu idrak edeceğiz. Özümseyeceğiz. Bizi, farklı amaçlarla birbirinden kirli pazarlıkların konusu yapmaya niyetlenenlerin, işçiyi işçiyle karşı karşıya getirmeye çalışanların karşısına tarih bilinci olan örgütlü işçiler olarak çıkacağız.

        “Kanlı 1 Mayıs” olarak bilinen 1977 Mayıs’ının afişini mutlaka görmüşsünüzdür. 1 Mayıs törenleri için İstanbul-Taksim’e gelen kitlelerin üzerine hiç beklenmedik bir anda açılan ateşte 34 kişi ölmüş, 136 kişi yaralanmıştı. Bu alçak saldırıda kaybettiklerimiz, sonraki nesillere çok büyük sorumluluk da yükledi.

        Daha geriye gittiğimizde süreç 1886 yılının 1 Mayıs’ına kadar uzanır. Günde 12 saat haftada 6 gün çalışan işçiler, 8 saatlik çalışma talebiyle örgütlenirler. Şikago’da yarım milyondan fazla işçi iş bırakır. Üstelik faşizmin tırmandığı bir dönemde siyah ve beyaz işçiler, el ele kol kola yürüyerek en renkli fotoğrafı verdi tüm dünyaya...

        MÜCADELE HEP VAR

        Parkların siyah işçilere yasak olduğu yıllarda önyargılara en büyük darbe, ortak talepler ve sorunlar karşısında birleşen eller ve yüreklerden gelir. Kanlı olaylar, trajik ölümler ve sakatlanmaların yanı sıra ancak siyah ve beyazın birlikteliğiyle gerçek bir güç olunacağına tanık olur insanlık tarihi.

        Uzun soluklu mücadeleler ve görüşmeler neticesinde 1889 yılında 1 Mayıs’ın bundan sonra tüm dünyada “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü “ olarak kutlanması kararlaştırılır ve 1 Mayıs 1890’da işçiler yeniden alanlara iner.

        Peki ya ülkemizde? Hala önemli bir bölümümüz 8 saatten fazla üstelik çok zor koşullarda çalışmıyor muyuz? Çalışma ve yaşam koşulları, kıdem tazminatları, taşeron ve mevsimlik işçi sorunları, çocuk işçiler, sigortasız iş gücü, iş kazaları ve ölümler...

        Derinlere indikçe daha derinde bekleyen sorunlarla yüzleşmiyor muyuz? 1800’lü yıllardan bu yana insanlık bunun ortak mücadelesinde değil mi?

        Ya sen, bu mücadelenin neresindesin? 1 Mayıs’a sahip çıkmak, kanuni hak ve hukuk çerçevesinde alanlara inmek inan çok önemli. Doktor, öğretmen, polis, mühendis ya da kağıt toplayıcı, temizlik işçisi, çaycı, oto tamircisi hiç fark etmiyor. İnsani koşullarda yaşamak ve çalışmak hepimizin en temel hakkı.

        Bu sene 1 Mayıs’ta alanlar bu sorumlulukla hareket eden insanlarla dolup taşmalı. Kutlu olsun bir kez daha.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar