Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EYLÜLDE CHP’nin kurultayı var, seçimler 2015 Haziran’ında. Fakat bu tarih yanıltıcı olmasın, zira haziran ayı seçmenin sandığa gitme tarihi, seçimlerden iyi bir sonuç almayı bekleyen bir partinin hazır olması gereken tarih ise çok daha öncesine tekabül ediyor. Nisana.

        Muharrem İnce’nin aday olacağı netleşti. Emine Ülker Tarhan, Metin Feyzioğlu ve Deniz Baykal’ın da sürpriz yapabileceği, adaylıklarını ilan edebilecekleri söyleniyor. CHP içinde Kılıçdaroğlu’na muhalefet edenler kendi aralarında da bütünlük arz etmiyorlar. Ancak Kılıçdaroğlu’nun partisine danışmadan “tepeden inme” bir yöntemle CHP adına destekleme kararı aldığı Ekmeleddin İhsanoğlu tercihinin başarısızlığa neden olduğu noktasında ve CHP’nin “değişmesi” gerektiği noktasında birleşiyorlar ama aslında kastetikleri bir tür “öze dönüş”.

        Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu iddia eden ve partinin değişmesi gerektiğini düşünen isimler aslında bir “sekterlik” önerisi getiriyor. Kimler var Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu ve istifa etmesi gerektiğini düşünenler arasında? Çözüm sürecini ülkeyi bölme girişimi gibi görenler, Meclis’in Cumhurbaşkanı seçeceği 2007’de kriz çıkaranlar, önce Erdoğan’a “Sen olma da kim olursa olsun” diyenler ama sonra Abdullah Gül’ün seçilmesine de 367 krizi çıkararak takoz koymaya çalışanlar, 28 Şubat döneminde başörtülü kız öğrenciler için ikna odaları kuranlar, halihazırda başörtüsünün kamu hizmeti veren kurum ve kuruluşlarda serbest olmasını kabul edilemez bulanlar vs. vs...

        Akıllarından geçen, ülkenin ileri doğru, genişletici ve kendisiyle beraber iktidarı da daha iyisini yapmaya zorlayıcı bir değişim değil. Dolayısıyla şu an var olan değişim sancıları aslında “Kazananı değiştiremiyorsan kaybedeni değiştir” mantığından, kazanamayanı cezalandırma eğiliminden öte gitmiyor. Nitekim Muharrem İnce’nin başkanlık için en iddialı vaadi tüzükte yapacağı değişiklik: İki kez üst üste CHP’yi birinci yapamayan genel başkan, otomatik olarak istifa etmiş sayılacak.

        Gelgelelim vakit yeterli değil. CHP gibi daha seçim sonuçlarını ulusal basın yayın kuruluşlarına düzgün geçemeyen, hangi ilden hangi vekili çıkardığı ile ilgili verileri derlemekte zorluk çeken hantal bir partinin hem genel başkan değiştirip nisana kadar 2015 genel seçimlerine hazır hale gelmesi çok zor. Bu tür nedenlerle CHP 2015 seçimlerine de Kılıçdaroğlu önderliğinde gitmeyi tercih edecektir diye düşünüyorum. Ama bu, Kılıçdaroğlu’na verilen son şans olacak gibi görünüyor. Bunun farkında olan Kılıçdaroğlu’nun tepkisi ne olur? Giderek otoriterleşir ve ipleri tümüyle ele geçirme girişiminde bulunur mu? Bu da olasılık dahilinde. Ancak o zaman CHP’nin, içindeki gerçek yenilikçiler için doğru adres olmaktan çıkacağını tahmin etmek güç değil. Ne dersiniz, önümüzdeki dönemde CHP’den HDP’ye geçişler olur mu?

        BARIŞ SÜRECİNDE İLK KURŞUN ANITI DİKMEK

        Öcalan, 10 Ağustos seçimleri sonrası yaptığı açıklamada bu seçimi adeta bir milat olarak gördüğünü ilan ediyor. Yeni dönemin demokratik cumhuriyet olgusunu bir ütopya olmaktan çıkarıp gerçeğe dönüştürecek olmasından söz ediyor. Bu seçimlerle HDP’nin günümüzün demokratik ve etkin muhalefeti olma bağlamında örnek teşkil ettiğinden yarınların en geniş tabanlı demokratik iktidarı olacağından bahsediyor. Ama Lice bir türlü ikna olmuyor. Bayrak provokasyonuna sahne oluyor. Kalekol yapımları mazeretiyle başlayan isyan dalgası güvenlik görevlilerine ateş açılmasıyla sonuçlanıyor (2013) ve en son da, “şehitlik” olarak ilan ettikleri ve barış süreci adına herkesin yutkunup hazmettiği yere, Türk askerine ilk kurşunu sıkan kişinin Mahsum Korkmaz’ın heykelini dikiyor. Kendisi dağda ama kalbi barıştan yana olan bir şahsiyeti saygıyla anma girişimi de değil bu, bildiğiniz ilk kurşun anıtı... HDP’li Nursel Aydoğan, DBP’li eş genel başkanlar Emine Ayna ve Kamuran Yüksek de törenin katılımcıları arasında. İnsanın aklına ilk gelen sorunun “Bu nasıl Türkiye partisi?” olması doğal değil mi? Selahattin Demirtaş’ın kendisini Türkiye’ye, hem de yer yer, bazı bazı beyaz Türklere anlattığı, üstelik de iyi de anlattığı, oy oranını artırdığı bir dönemde bu hareket kime ve neye bir sabotajdır? Diyarbakırlılar, Liceliler bu soruyu kendilerine sormalı

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar