Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        7 HAZİRAN’dan sonra artan PKK terörünün sadece ülkenin pek çok yerinde olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt oylarında da AK Parti’ye akışı sağladığı malum. İnsanların evlerinin başına yıkılmasına neden olan hendek terörü de daha önce AK Parti’ye oy veren Kürtlerin HDP’ye destek vermesini sağlamadı. Bilakis Kürtler, büyük ölçekte bu rezaletin sebebinin PKK ve PKK ile yolunu ayıramayan HDP olduğunu düşündüler.

        HDP’li belediyelere kayyum atanması bile Kürt oylarının AK Parti’den kopmasıyla sonuçlanmadı. Bilakis Kürtler, “Nihayet hizmet alıyoruz” dediler. Hatta dindar Kürtler nezdinde bir karşılığı olan HÜDA PAR, cumhur ittifakına uzun süre yeşil ışık yaktı. Ancak AK Parti çatısı altında tahkim olmuş gibi görünen muhafazakâr Kürtler, AK Parti, MHP ile ittifak yaptığını açıkladığında sessizleşti.

        Her ne kadar MHP’liler, “MHP’yi Kürt düşmanı gibi göstermek şerefsizliktir” deseler de, şerefinden emin olan ve evveli ezelden beri PKK’dan nefret eden muhafazakar Kürtler, MHP’den sâdır olan milliyetçi tutum ve söylemleri hatırlıyordu, burukluk yaşıyorlardı.

        Barzani’nin IKBY referandumu sırasında AK Parti ve Devlet Bahçeli’den gelen yorum ve tehditler ise bu burukluğun dozunu yükseltti. O günlerde çok sayıda Kürt, “Elbette referandum kararı hatalı, ama devletimizin bu referanduma verdiği tepkinin üslubu ve tonlaması bu kadar rencide edici olmak zorunda değildi” diyerek sitem ediyordu. Afrin’e müdahale konusuna ise olumsuz bakanlar kadar olumlu bakanlar da vardı.

        Özetle 24 Haziran seçimleri bakımından en kararsız ya da nasıl bir tercih yapacağı en tahmin edilemeyen kitlenin muhafazakâr Kürtler olduğu yorumu yanlış olmaz.

        İTTİFAK ARAYIŞLARI VE İYİ PARTİ

        Seçimlerin 24 Haziran’a alınması, partiler arası görüşme ve beklenmeyen kararlar alma trafiğini de hareketlendirdi. Malum, belirlenen 24 Haziran tarihi özellikle İYİ Parti’nin seçimlere girip giremeyeceği konusunu hayli tartışmalı hale getirmişti. Bazı İYİ Parti kurmayları, partilerinin seçime girebileceğini söylese de gözler YSK’nın vereceği karara kilitlenmişti.

        YSK’nın olumsuz karar verme ihtimaline karşı CHP bir karar aldı ve CHP’den 15 milletvekilinin istifa ederek İYİ Parti’ye geçmesiyle İYİ Parti’nin Meclis’te grup kurması sağlandı. Ancak Meral Akşener milletvekili olmadığı için Meclis’te kurulan grubun başkanı olamıyor. Şimdi hemen herkesin üzerinde durduğu soru, CHP’nin söz konusu demokratik jestinin aynı zamanda bir CHP-İYİ Parti ittifakının habercisi olup olmadığı sorusu.

        İYİ Parti’yi bu kadar önemli kılan mesele, 24 Haziran’daki tablonun 16 Nisan seçimleriyle benzer bir aksta şekilleneceği beklentisi. Elbette halka teknik bir soru sorma ve “Evet” ya da “Hayır” şeklinde tek bir cevap alma olarak özetlenebilecek referandum mantığı ile birden çok adayın ve birden çok meselenin tartılmasını gerektiren Cumhurbaşkanı ve parlamento seçimi arasında fark var.

        Ama benzerlikler de var. Birincisi tıpkı 16 Nisan’da olduğu gibi 24 Haziran’da da tarafların % 51-% 49 oranlarını büyük ölçüde koruduğu görünüyor. İkincisi 16 Nisan’da sorulan soru ile 24 Haziran’da sorulacak soru birbirine benziyor. Cumhur ittifakının (Recep Tayyip Erdoğan+Devlet Bahçeli) belirlediği sistem değişikliğinin, temsil ettiği ve savunduğu politikaların Türkiye’ye faydalı olduğu, gelecekte de faydalı olacağı, Türkiye’yi güçlü kıldığı ve kılmaya devam edeceği fikrinde misin, değil misin? 24 Haziran seçimi bu sorunun ve cevabının etrafında şekilleniyor.

        Araştırmalar 16 Nisan’da “Evet” ya da “Hayır” diye ayrışan blokların sahip olduğu oranları üç aşağı beş yukarı koruduğunu gösteriyor demiştik. Tabii kritik ifade “üç aşağı beş yukarı” ifadesi; her anket şirketinin farklı bir oranda gösterdiği İYİ Parti bu cihetten önem kazanmakta.

        Cumhur ittifakının dışında kalan ve bugünlerde ittifak değil ama prensip ya da hedef ortaklığı tarzı bir işbirliği için görüşme trafiğini sıklaştırmış olan partilerin gündemini şu iki sorunun belirlediğini tahmin etmek zor değil: 1) Bazı araştırma şirketlerinin % 3 gördüğü, bazılarının “% 9’un altında görmüyoruz” dediği İYİ Parti, Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisini hangi partinin yanında konumlandırırsa, % 49 oranını koruyan tarafa birkaç puan daha gelmesini sağlar? 2) Hangi formül Saadet Partisi gibi İYİ Parti’nin de Meclis’e daha fazla milletvekili sokmasını mümkün kılar?

        Bu soruların cevabının Abdullah Gül’ün aday olup olmamasına göre şekilleneceği de malum.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar