Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE’nin en başarısız olduğu alanlardan biri eğitim sistemi. Uluslararası eğitim değerlendirme testlerinde epey gerilerde kalıyoruz. Bunun en somut örneği, üç yılda bir yapılan ve sonuncusu 2016’da gerçekleştirilen PISA testinin sonuçlarıydı.

        Araştırmanın sonuçlarına göre, Singapurlu öğrenciler matematik, bilim ve okumada en yüksek notları alarak en başarılı öğrenciler oldu. OECD ülkesi 35 ülke arasında en iyi puanları alan ülkeler ise Japonya, Estonya, Finlandiya ve Kanada idi. Türkiye ise 70 ülke arasında bilimde 52., matematikte 49., okumada 50. sırada kalmıştı.

        Dikkatinizi çekerim, şunun şurasında daha dün AB ülkesi olan Estonya’nın hatta Vietnam’ın bile fersah fersah gerisinde kalmıştık. Bu sonuçlar, aynı testte daha önce aldığımız puanların da gerisindeydi.

        SÜRDÜRÜLEBİLİR BAŞARI

        Allah var, çocuklarımız aptal filan değildi. Lakin, başarı kaydedebilmeleri için eğitim sistemi bizimki kadar sık değişen ülkelerle yarışmaları gerekirdi.

        Tabii öyle ülke ya da ülkeler varsa... Latife değil. Eğitimde sürdürülebilir başarı, okullara akıllı tablet dağıtmaktan çok seçtiğiniz modelde sebat gösterebilmenizle ve iyi öğretmenle; iyi eğitimciyle ilgili.

        Maalesef her iki konuda da karnemiz parlak değil. Bu şartlarda TEOG’un tartışmaya bile açılmadan bir talimatla ortadan kaldırılması yoluna gidilmesi, son derece sakıncalı.

        Evet, TEOG çocukları zorluyor, onları ve ebeveynlerini strese sokuyor olabilir. Ama birbiriyle yarışan yüz binlerce çocuktan iyi bileni iyi okullara, daha az bileni daha ortalama okullara sokabilmenin bilinen tek yolu. Köklü okulların başarı standartlarını devam ettirebilmesinin, daha ortalama okulları standartlarını yükseltmeye teşvik etmenin tek yolu.

        TEOG’u aradan çıkardığınızda çocuklara iyi bir üniversiteye girebilmek için daha erken yaşlarda terlemeye başlamaları gerektiğini nasıl anlatırsınız? Hadi anlattınız diyelim, hazırlanmaları için gereken fedakârlığı yapmaya nasıl ikna edersiniz?

        İyi okullara girmenin objektif değerlendirme yapmayı sağlayan bir sınavdan bağımsızlaştırıldığı, ilköğretim notlarına endekslendiği bir vasatta avantajlı velilerin okul yönetimlerine yapacakları ahlaksız tekliflerle çocuklarının notlarını şişirmelerinin önüne nasıl geçersiniz?

        TEOG acıdır, çünkü her ilaç biraz acıdır.

        YOK DAHA NELER...

        Cumhurbaşkanı’nın “Ben TEOG olayını istemiyorum. Bunu artık yanlış buluyorum. Kaldırılması lazım” açıklamasının hemen arkasından gelen eğitimci önerilerinin bazıları da TEOG’un kaldırılması olasılığında nelerin teklif edileceğini gözler önüne seriyor.

        Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, TEOG modelinin misyonunu yitirdiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşüne katıldığını ifade ettikten sonra şunları söylemiş: “Benim önerim; her okul kendi öğrencisini seçebilmelidir. Okullar kendi kültürüne, hedeflerine göre öğrenci seçebilmelidir. Eğer okulların bunu yapmasına izin verilirse her okulun kültürü, kimliği ve tarzı olacaktır.”

        Yücel’in iyi niyetinden kuşkum yok. Ama okul öğrencisini kendi seçsin, böylece liselerin kendi tarzı ve kimliği olsun demek, liseleri belirli dünya görüşleri ve politik duruşlarda hizalama sonucunu doğurur. Zira önerilen modele göre muhafazakâr çevrede yetişen ama TEOG gibi bir sınavda gayet iyi bir puan alabilecek bir öğrenci, okulun “kimliği ve tarzı” bahane edilerek istediği köklü bir lise tarafından geri çevrilebilir. Tam tersi de söz konusu.

        Bu yolun eşitlikle, adaletle, giderek toplum sosyolojisiyle olumsuz bir etkileşimi olacağını görmemek sadece eğitimle mümkün.

        **************

        ÖĞRETİM ÜYESİNİN CELLATLIĞA SOYUNDUĞU YERDE...

        ANNESİNİ kaybeden insan şuna inanır: “Bugün bundan daha acı bir şey olamaz.” Sorgulanarak, tartışılarak varılacak bir sonuç değildir bu. Anneni kaybettiğin gün bundan daha kötüsü olamaz diye düşünürsün.

        HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un günü öyle olmadı. Özel izinle defin törenine katılan Aysel Tuğluk, annesini kaybetmenin idrakinin yanı sıra bir de “Buraya gömdürmezük” diyen çılgın bir topluluğunun hezeyanına göğüs germek zorunda kaldı. Hatun Tuğluk’un naaşını mezardan geri çıkardılar.

        Aysel Tuğluk’u sevmeyebilir, ondan nefret edebilirdiniz. Partisine de PKK’nın kuyruğu olmaktan vazgeçemediği için öfkelenebilirdiniz. Ama bu öfkeyi, HDP’li vekilin annesinin çoktan soğumuş naaşına kadar taşımak akıl alır gibi değil. Neyse ki, merhameti parti aidiyetiyle sakatlanmamış olan sahici insanlar var. Neyse ki, İçişleri Bakanlığı devreye girdi, sorumlular için acilen soruşturma başlatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan olayı sert bir dille kınadı. Ama kendimizi tebrik etme havasına girip şunu unutmayalım: Bunlar olduğunda cenaze çoktan Tunceli’ye götürülmüştü. Olan olmuştu.

        Vatanı sevmeyi, kızı rahat ziyaret etsin diye Ankara İncek’e gömülmeyi vasiyet etmiş sıradan bir annenin cansız bedeni üzerinde tepinmek zanneden kafaya okkalı bir “orada dur” çağrısı yapılmazsa Türkiye karşıtı provokasyonların önünü almak ciddi derecede zorlaşır.

        Ayrıca görülmektedir ki, “bu kafa” yüksek profilli sayılabilecek insanlar arasında da var. Ankara’dan İstanbul’a uçakla yolculuk eden CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun arkasına oturup “Uçakta Sezgin Tanrıkulu’nun arkasına oturdum. Boğma teliyle işini bitir, biz sana hapiste bakarız diyenler fav” paylaşımını yapan adam “trol” değil, Gazi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan biri çıktı.

        Bu olaylar bize bir şey anlatmalı. Anlamazdan gelirsek, bu devletin teröre karşı giriştiği her haklı mücadele tartışmaya açılır ve bu tartışmadan galip çıkan “daha çok barış”, “daha güvenli bir ülke” filan olmaz.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar