Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Suriye halkı yine kimyasal silah kullanımına maruz kaldı. İdlib’de siviller çoluk çocuk denmeden zehirlendiler. Esad rejiminin son 10 gün içinde sivillere yönelik 4 ayrı saldırı gerçekleştirdiği biliniyor. En son İdlib’in Han Şeyhun beldesinde yapılan saldırıda çoğu çocuk 100’den fazla sivil klor gazı nedeniyle öldü, 500 kişi gazdan etkilendi.

        Hatırlanacağı gibi Halep, rejim güçlerine teslim edilirken boşaltılmış, kentte yaşayan siviller İdlib’e gönderilmişti. O günlerde bazı uzmanların yaptığı uyarılar ne yazık ki haklı çıktı. Beşar Esad kendi diktatörlüğüne karşı olduklarına hükmettiği sivil halkı önce Halep’ten çıkardı, daha sonra toplama kampına dönüştürdüğü İdlib’de topladı, şimdi de katlediyor.

        Bunu tek başına yapmıyor, Rusya’nın desteğiyle yapıyor, ABD’nin göz yumacağını bildiği için yapıyor. Esad, birbiriyle daha yakın ilişkiler kurma niyetini izhar etmiş Rusya-ABD ikilisinin kararlılığını test ediyor.

        TRUMP’IN FİKRİ NE?

        Nitekim Beyaz Saray sözcüsü Sean Spicer, “Beşar Esad rejiminin haince yaptığı eylemler, bir önceki yönetimin zayıflığının ve çözüm üretememesinin bir sonucudur” diye kestirip attı. Peki Trump’ın bu konuda bir fikri yok muydu? PYD’ye yeşil ışık yakmayı biliyordu, Kudüs’le ilgili tasarım yapmayı, İsrail’i yeniden Ortadoğu’nun jandarması haline getirmekle ilgili planını anlatmayı biliyordu.

        Kimyasal silah kullanmaya Obama döneminde başlamış ve hâlâ devam eden Esad rejimi hakkında fikri yok muydu? Spicer cevap verdi: “Trump yönetimi bu konu hakkında ne yapacağını söylemedi fakat güvenlik konusu bugün görüşülecek.”

        Güvenlikten kasıt tahmin edileceği gibi, sadece ABD halkının güvenliği ve orada da mevzu dönüp dolaşıp IŞİD’e geliyor, gelecek. Çünkü taze başkanın ekibi her ne kadar, “Bütün bunlar hep Obama’nın pisliği” yaklaşımını kabullenmiş olsa da o pisliği temizlemekle ilgili bir niyete, plana, herhangi bir ajandaya sahip değiller. Aynı sözcü geçen hafta, “Esad konusunda, şu an bulunduğumuz nokta itibarıyla kabul etmek zorunda olduğumuz bir siyasi gerçeklik var” demişti.

        Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da Suriye halkına seslenerek “kendi geleceklerine kendilerinin karar verecekleri” yönünde sözler sarf etmişti. Bunun anlamı şu: Halk kendi geleceğine karar verecek ama Esad’ın tahkim ettiği şartlarda farklı bir siyasi kompozisyon olasılığı belirmesine imkân olmadığı için bu belirleme Esad’ın sunduğu çerçeveyle sınırlı olacak. O çerçevenin içinde ise Esad’ın kendisi ve kendi gen havuzunun dışında herhangi bir profil alternatifi yok. ABD, “Suriye’nin geleceğine halk karar versin” derken, aslında “Esad karar versin” demiş oluyor.

        Her zamanki gibi olan biten dehşet karşısında Rusya’nın kılı bile kıpırdamıyor. Rusya sözcüsü Peskov, “Rusya, ABD ile ilişkilerine zarar verme riskine rağmen, İdlib’deki kimyasal saldırıdan sonra Esad’a destek vermeyi sürdürecek mi?” sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Rusya ve Rus ordusu, Suriye ordusu tarafından düzenlenen terörle mücadele operasyonlarını desteklemeye devam edecek.”

        Taze bir nefes alabilmek için gözlerinden yaş gelene kadar havaya bakmış ve sonra boğularak can vermiş o melek gibi çocuklar, Rusya’nın teşhisine göre terörist, yapılan işlem de terörle mücadele. Söyledikleri yalanın inandırıcı olması için bile gayret sarf etmiyorlar artık.

        REKLAM EŞLİĞİNDE

        Oysa sadece acıklı filmler izlerken duygusallaşan, sıradan ve orta ölçekte bir vicdan bile bu korkunç mezalim karşısında olup bitenlere engel olma isteğiyle dolardı. Ancak Suriye’nin ölüm haberleri öylesine rezil bir alışkanlık duygusu oluşturdu ki, şimdi bizim, angajmanları nedeniyle meseleye duyarlı olacağını umduğumuz kişilerin yaptığı internet siteleri bile, boğularak ölmüş çocukların videosunu yayınlarken başına alışveriş merkezi reklamı iliştirmeyi içine sindirebiliyor.

        Sudan çıkarılmış balık gibi çırpınan, can vermekte olan çocukların yer aldığı İdlib haber kaydını, “Haydi alışveriş yapın, burada her marka var” diyen neşeli, şımarık bir reklamı geçmeden göremiyorsunuz.

        Allah’ım, insanlığa dair sınırları hiçbir bedel ödemeden geçenlerin hesap verdiğini görmeden ölmeyelim.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar