Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki günlük Cezayir-Ekvator Ginesi ziyaretinin akabinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiye-Afrika ortak zirvesinin ikincisi için bulunduğu Ekvator Ginesi’nde paralel yapı uyarısı yapan Erdoğan’a çözüm sürecini, ABD’nin “3. göz” olup olmayacağı tartışmalarını, Halep’i ve mahkemeye sunulan “böcek” iddianamesini sorduk.

        II. Türkiye-Afrika Ortak Zirvesi nasıl geçti?

        Ekvator Ginesi, Nijer, Moritanya, Zimbabve, Çad ve Benin cumhurbaşkanlarıyla bir araya geldik. Zirveye 28 ülke katıldı. Üçüncü zirveyi 2019’da İstanbul’da yapacağız. Ayrıca Ekvator Ginesi ile ülkemiz arasında 5 ayrı anlaşma imzalandı. Afrika ülkeleriyle münasebetleri geliştirmenin bizim için çok büyük faydası var. Afrika’da Türkiye’nin varlığı önemli. 39 büyükelçiliğimiz ve 4 başkonsolosluğumuzla varız. 54 ülkenin tamamında olmamız için 15 ülkede de süratle büyükelçiliklerimizi açmamız gerekiyor. 2005’te başladığımız Afrika’ya açılım projesini geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için aralık, ocak, şubat ve martta Afrika ülkelerini ziyaretlerimiz devam edecek.

        Ebola nedeniyle size “Ekvator Ginesi ziyaretini iptal edin” talebi geldi mi?

        Öneriler oldu ama “evet” diyemezdik. Nitekim zirveyi Malabo’da gerçekleştirmemizden dolayı Afrika ülkeleri çok memnun oldular.

        ‘ÜST AKIL PARALEL YAPIYI DA KULLANIYOR’

        Afrika ülkelerine paralel yapıyla ilgili uyarıda bulundunuz. Nasıl bir geri dönüş aldınız?

        Afrika’dan aldığımız geri dönüşler olumlu. Ama bizim alternatifleri artırmamız lazım. Bu da ağırlıklı olarak eğitimle ilgili. Bu sistemlere girecek kadroları artırmalıyız. Başbakanlığım döneminde talimat vermiştim. Milli Eğitim modeller üzerinde çalışıyor. Şu ana kadar anlattıklarımıza itiraz eden lider görmedim. Tersine, “Sizin ülkeniz için tehdit olan bizim için de tehdittir” diyorlar.

        Neden Afrika zirvesinde paralel yapı uyarısı yapma ihtiyacı hissettiniz?

        Bu mücadele kararlılıkla devam edecek. Yarıda kesersek bedelini ülke olarak çok ağır öderiz. Biz en ağır kararı MGK’da aldık. Bu tavsiye kararını hükümetimize bildirdik. Hükümetimiz de Bakanlar Kurulu kararını aldı. Bundan sonra mevzuat süratle bitirilmek suretiyle adımlar atılmış olacaktır. Bundan geri adım atmak söz konusu değildir. Bunun ulusal boyutu olduğu kadar uluslararası boyutu da var. MGK kararını almamızın sebebi, bu işi uluslararası boyutta çözmek. Sadece yargıyla çözmek değil, yargı dışında da bir kararlılıkla bu işi çözmek. Burada biz bir çerçeve ortaya koyduk. Bunu bütün dost ülkelerin bilmesi lazım.

        Obama ile Galler’de yaptığınız görüşmede, paralel yapı için, “Somut bir şey görmemiz lazım” demişti. Böcek iddianamesi mahkemeye sunuldu. Fethullah Gülen için yeniden iade veya sınır dışı talebiniz olacak mı?

        Mahkeme sürecini görmemiz lazım. Neticesinde, kimi nereye kadar ilgilendiriyor bunu göreceğiz . Gördükten sonra da deport meselesi de dahil her şey net olarak ortaya çıkacak. Yargı sürecinin hızlanarak devam etmesi bizim için en ideal olanı. Bir de önümüzdeki yargı paketinin bitirilmesi lazım. Yargı paketinin bitmesiyle süreç ivme kazanacaktır.

        İddianamede özellikle siyasi casusluk üzerinde duruluyor. Nereye servis edildiği konusunda gelişme var mı?

        Bazı olaylar yaşadık 2013’te ve 2014’te... Neydi bunlar? Gezi, 17-25 Aralık, en son 6-7 Ekim olayları. Bunlar durup dururken olmuyor. Hepsi çeşitli yerlerle irtibatlı. KCK olayları durup dururken olmuyor. Tüm bu olayların arkasında olabilecek kesimleri kastederek “üst akıl” diye bir tabir kullanmıştım. Üst akıl, paralel yapıyı da kullanıyor. Bunlar ne yaptılar? Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Anayasa Mahkemesi, yargı, emniyet, TSK, tüm ağlarımıza girdiler. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir yapı oluşturdular. Mücadeleyi sürdürmek zorundayız.

        ‘PAPA’NIN HIRİSTİYAN DÜNYAYA MESAJINI ÖNEMSİYORUM’

        Papa Türkiye’ye gelecek. İslam ve terörün bir arada kullanılmaması yönünde bir çağrınız olacak mı?

        Teröre karşı mücadelede Papa’nın dünyadaki etkinliği inkâr edilemez. Kendileriyle elbette bu konuyu da konuşacağız. Kendilerinin özellikle Hıristiyan dünyaya vereceği mesajı önemsiyorum. Özellikle Batı’daki İslamofobi olayını gündeme getirmeyi, bununla mücadeleye katkı sağlamasını önemsiyoruz. Bu gündeme getireceğimiz en önemli konulardan biri olacak.

        Çözüm sürecinde silah bırakılması net bir şekilde konuşulmaya başlandı. Gelinen nokta nedir?

        Çözüm sürecinin tarafı yok, tarafları var. Benim dönemimden itibaren iktidar hep el uzattı, ama maalesef aynı şekilde tokalaşacak eli göremedik. Sıkılı yumruk gördük. Yerel seçimler olsun, Cumhurbaşkanlığı seçimi olsun bütün bu seçimlerde özellikle Güneydoğu’da sıkıntılar yaşadık. Temenni ederiz ki bu artık ortadan kalkar. Silahsızlanma olayı gerçekleşir. 780 bin kilometrekarelik vatan toprakları üzerinde artık gerçekten barış, mutluluk hâkim olur. Bunun için bütün siyasi partilere önemli görevler düşüyor. İnşallah beklentiler istikametinde gelişmeler olur.

        Öcalan için mahkûmlardan oluşan 5 kişilik sekretarya kurulacağı söyleniyor. Bunu “Devletle müzakereye geçiyoruz” diye sunuyorlar. Ne diyorsunuz?

        Müzakere kelimesini kullanmak yanlış. Hükümet, benim başbakanlığım dönemimde, atılması gereken adımları attı, yapılması gerekenlerin birçoğunu yaptı. Mesela, daha önce 11 metrekarelik bir odada kalırken, oda sayısı ikiye çıkarıldı. Yanında TV’si filan yoktu. Sadece belli dalgaları olan radyosu vardı. Biz oraya bir de televizyon koyduk. Ziyaretler noktasında da esneklik sağladık.

        Akil insanlardan da sekretarya fikrini savunanlar var.

        Akil insanlardan herkes kendi görüşüne göre fikrini söyleyebilir. Ama akil insanlar içinde kaç tane canı yanan var, bilmiyorum. Şu anda bizim 50 bine yakın şehidimizin ailelerinin canı yanmış. Onların nasıl baktığı, ne dediği önemli. Hakeza Diyarbakırlı anneler meselesi var. Çocukları dağa kaçırılmış, bu çocuklar niye gelmiyor acaba? Bu anneleri ciğerleri dağlarcasına ağlatmaya kimin ne hakkı var? Akil insanlar bu dönemde bir de gidip bu insanlarla oturup konuşmalı. Bu annelerin mesajını iyi okumalı, iyi anlamalı. Ben işin bu yanını da çok önemsiyorum.

        ‘KÜRT’ÜYLE TÜRK’ÜYLE BİZ ÇÖZECEĞİZ, AMERİKA DEĞİL’

        ABD’nin sürece “üçüncü göz” olarak katılması öneriliyor, siz ne diyorsunuz?

        Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’iyle bu sorunu ancak kendi aramızda çözeriz, Amerika’yla çözemeyiz. Yıllarca Kandil’e bir İngiliz gitmiş. O da bir “üçüncü göz” gibi oynuyordu. Hiçbir şey yapmadığı gibi tam aksine bu süreci ağırlaştırmıştır. Aynı aktörler Oslo’da da rol aldı. Orada da olumlu istikamette herhangi bir şey ortaya çıkmadı. Artık Kürt’üyle, Türk’üyle kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz.

        Terör örgütüne silah bıraktırmak kolay değil. Bu alanda verilebilecek tavizlere devlet hazır mı?

        Devlet teröriste veya terörizme taviz vermez. Bu iki kere iki dört. Ama devletin kendi içindeki bazı kurumları görüşmelerle süreci yumuşatır mı yumuşatmaz mı ona bakmak lazım. Hükümet, devletin ilgili kurumlarıyla bu tür çalışmayı yapar, yaptırır. Biz bulunduğumuz dönem içinde bu tür çalışmaları yaptırdık. Faydasını da gördük. Şehit haberlerinin gelmemesi bu açıdan önemli. Bu sorunu çözüme kavuşturmak için parlamento içi parlamento dışı tüm siyasi partilerin kararlı biçimde hükümete destek olmaları son derece önemli.

        ‘HALEP’İN DÜŞMESİNE SEYİRCİ KALINMAMALI’

        Kobani derken şimdi de Afrin’i konuşuyoruz...

        Fransa ziyaretimde Hollande’a söyledim. O görüşmemizde Fabius da vardı. Daha sonra bu konuda Fabius bir makale yazdı. Neden sadece Kobani’yi konuşuyoruz da Halep’i hiç konuşmuyoruz. Halep çok daha stratejik bir şehir. Orada 1.2 milyon insan yaşıyor. Bakın rejim orayı vurdu, Kobani’yi vurmadı. Tüm bu konuları doğru değerlendirmek lazım. İşte uçuşa yasak bölge, güvenli bölge, “eğit-donat”ın lafını değil uygulamasını yapmak lazım.

        Halep’te durum kötüleşti, ÖSO çözülüyor, komutan kaçtı gibi bilgiler geliyor.

        ÖSO komutanının kaçtığına dair bana gelen bilgi yok. Sıkıntılar var, ama rejim Halep’i ele geçirmiş diye bir şey yok. Yalnız Şam rejimi, orayı bayağı zora sokmak için sürekli bombalıyor.

        Esad’ın Halep’i ele geçirmesi, Türkiye’nin Suriye politikasını ve muhalifleri nasıl etkiler?

        Halep konusu muhalif güçlerin en önemli gündem maddesidir. Halep’in düşmesine seyirci kalınmamalı.

        Suriye politikasında Türkiye’nin karşısında yer alan Putin’in sizden sitayişle bahseden bir açıklaması oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Gerek Kırım, gerek Suriye konusuna Rusya ile aynı istikametten bakmıyoruz. 1 Aralık’ta yapılacak olan yüksek düzeyli stratejik konseyde görüşeceğiz. Belki ikili de ele alacağız. Biz bir yerde buluşuruz. Bize uzak bir ülke değil. İstiyoruz ki ilişkilerimizi siyasi ve askeri alanda çok daha iyi bir noktaya taşıyalım. Bunu başarabilirsek bölge kazanır.

        ‘TUNCELİ ZİYARETİ İSABETLİ BİR KARAR’

        Dersim tartışmaları yeniden alevlendi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

        Ben Dersim’le ilgili kanaatlerimi söyledim. Devlet adına Başbakan olarak açıklamamızı da yaptık. Şu anda anamuhalefetin mevcut iktidarı suçlu gibi göstermesi anlaşılır şey değil. O dönemdeki tek parti, olayın başlıca sorumlusudur. Sayın Başbakan’ın Tunceli ziyareti bana göre isabetli bir karar. İktidarın 780 bin metrekarelik vatan toprağının her yerinde görülmesi ve 77 milyon vatan evladıyla da hiç ayrım yapmadan görüşmesi gerekir.

        ‘ANAYASA’DAKİ YETKİLERİ KULLANACAĞIM’

        Şu ana kadar Anayasa’da tanınan yetki sınırları içinde kalan Cumhurbaşkanı portresi çizdiniz. Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceğiniz yorum ve beklentileri vardı. Şimdilik bunu görmedik.

        Anayasa’da zaten yetkiler içinde bu var. O yetkiyi kullanmamak diye bir şey olmaz. İnşallah o yetkiyi de kullanacağız.

        Bir planlamanız var mı?

        Var tabii. İnşallah 2015’e de öyle gireriz.

        ‘KÜÇÜK DÜŞÜNEN ESER ORTAYA KOYAMAZ’

        Yabancı basın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı sıkça gündeme getiriyor...

        Batı basını başta olmak üzere medyanın bu konuda ne dediği çok da önemli değil. Burasını Erdoğan’ın sarayı biçiminde nitelemeleri yanlış. Burası, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk milletinin sarayıdır. Bizim amacımız bu millet için kalıcı bir eser bırakmaktı. Önemli olan bunu başarmış olmak.

        Beştepe’de Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan konuta yönelik eleştirilere ne diyorsunuz?

        Medyadaki bazı haberlerde, işi iyice abartıp 150 odadan söz edenler var. Halbuki orada inşa edilen konuttaki oda sayısı 15-20 civarında. Abartılı haber yapanların atladığı çok şey var. 4.5 yıl İstanbul Belediye Başkanlığım oldu. Ben Florya’daki o muhteşem köşkte hiç oturmadım. Beylerbeyi’ndeki bir apartman katında yaşadım. Tüm ailemle; annem, kardeşlerim hep beraber, o apartmanın içinde yaşadık. Başbakan olduktan sonra da resmi konutta oturmadım. Subayevleri’ndeki dairede kirada yaşadım. Kimse kalkıp da “Yahu bu Başbakan ne kadar mütevazı” demedi. Ben konut meraklısı değilim. Konut da, Cumhurbaşkanlığı Sarayı da, ihtiyaca binaen, memleketimize kalıcı bir eser bırakmak için yapılmıştır. 1000 odası var diyorlar. Olacak elbet. Biz küçük düşünmüyoruz. O ofisler, yeni teşkilat şemamızla personelimizin çalışabilecekleri, hizmet üretecekleri mekânlar olarak kullanılacak. Küçük düşünenler, bu tür eserler ortaya koyamaz. Binanın ne denli işlevsel olduğunu, zamanla herkes anlayacak.

        "MİT, İKTİDAR PARTİSİ İÇİN ÇALIŞAN BİR KURUM DEĞİLDİR"

        Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin içişleriyle alakalı olarak MİT’e yönelik bir suçlaması oldu. Buna ne diyorsunuz?

        Vehimlerle siyaset yapılmaz. Vehimlerden kurtulmak lazım. MİT’in şu veya bu partiyi bölmek gibi bir işi asla olmamıştır ve de olamaz. MİT, iktidar da dahil olmak üzere, herhangi bir parti için çalışan bir kurum değildir. MİT, ulusal çıkarları korumak için dışarıdan bilgi getiren bir devlet kurumudur. Milli İstihbarat Teşkilatı’nı zan altında bırakacak açıklamalardan kaçınmak lazım.

        ‘BİZ BİR MÜTTEFİKTEN DAYANIŞMA BEKLERİZ’

        ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın ziyareti var. ABD sizce müttefikliğin gereğini tümüyle yerine getiriyor mu?

        “Tümüyle yerine getiriyor” diyemem. Bizim ittifakımız, rejim hedefli bir ittifak olmalıydı. Suriye’de uçuşa yasak bölge, güvenli bölge ve eğit-donat. Bunu artık duymayan kalmadı. Başkan Obama’ya, Kobani’den 200 bin insanın ülkemize geçtiğini, orada sadece 2 bin civarında savaşçı olduğunu anlattım. Buna rağmen o gece C-130’larla oraya silah indirdi. Silahların bir kısmı DEAŞ’ın eline geçti, bir kısmı diğerlerine gitti. DEAŞ, Amerika’nın attığı silahları herkese gösterdi, yayınını yaptı. Biz bir müttefikten bunu değil, konuştuğumuz konuda dayanışma bekleriz. Bu dayanışmayı göremediğimiz zaman üzülürüz. Türkiye, bu bölgede ABD’nin en güçlü dayanışma içinde olabileceği ülkedir. Gerek NATO içinde gerekse Doğu Akdeniz’deki konumu itibarıyla böyledir. Afganistan’da beraberce mücadele ediyoruz. Suriye’de bu adımı atalım derken maalesef olmuyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar