Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BEN 3 yaşına geldikten sonra uzunca bir süre annemin hiçbir rujunun ucu ezilip parçalanmadan kalamamış. Komodinin üzerinde makyaj çantasını bulduğum an, elime geçirdiğim ilk ruju dudaklarıma bastıra bastıra eğri büğrü sürer, sonra da sanki güzel olmuşum gibi kırıta kırıta aynada kendimi süzermişim.

        Aklım biraz daha ermeye, "Çocuklar ruj sürmez" yasaklarına uymaya başladıktan sonra da diğer kız arkadaşlarım gibi ben de elmalı şeker ya da o yıllarda pek bir sevilen kırmızı horoz şeker yemeye merak sarmıştım. Bu merakın arkasında yatan gizli sebep de malumunuz şekere katılan, dudaklarla birlikte tüm ağzı kıpkırmızıya boyayan kimyasallar.

        Kız çocuklarının çoğunda görülen bu ilgi aslında annelerini taklit etmenin ötesinde bir şey değil. Peki insanlık tarihinde dudakları boyama isteği ne zaman ve ne sebeple ortaya çıkmıştır? Tarih kitaplarına göre ilk kez Mezopotamyalı kadınlar güzel ve seksi görünmek için işe dudaklarına toz haline getirilmiş renkli doğal taşları ve çiçek yapraklarını yapıştırarak başlamışlar.

        Ardından ezilmiş renkli böcekler, kökler, ağaç kabukları ve kına, renk kaynağı olarak kullanılmış. Ruj, teknoloji ilerledikçe yapısı ve şekli değişerek, çok ama çok ilginç hikâyelerini de ardında sürükleyerek günümüze kadar gelmiş. Birazdan o ilginç tarihçeden örnekler vereceğim ama önce geçen hafta okuduğum rujlarla ilgili gerçekten önemli bir bilimsel incelemeyi aktarmak istiyorum:

        "Environmental Health Perspectives" isimli bilimsel dergide bu ay yayımlanan makaleye göre rujlar kurşun, kadmiyum, krom, alüminyum gibi çeşitli toksik (yani dudak hücrelerini öldüren) veya kansere yol açan metallerle dolu.

        California Üniversitesi Berkeley'de yapılan araştırmanın yöneticisi Dr. Katharine Hammond "Bu metaller daha önce de rujların içeriğinde başka araştırmacılar tarafından gösterilmişti. Asıl sorun son yıllarda kullanılan dozun, ruj yapan firmalarca sorumsuzca çok zararlı boyutlarda artırılışı" diyor.

        Geri dönüşümsüz sağlık hasarı oluşturabilen bu ürünler için ise yetkililerin herhangi bir kontrol mekanizması yok. Dudağından ruju eksik etmeyen, sürekli yenileyen kadınlar, dudak cildi aracılığıyla ve yalayarak günde 24 ila 87 miligramlık bir "zehirler karışımını" vücuduna almış oluyor.

        Bilimsel haberleri takip eden aydın kadınların bu haberden sonra tepkisi üzerine FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) hemen, "Hanımlar boş yere parlatıcı ve rujlarınızı çöpe atmayın; çünkü rujlarda 'zehir' olduğu doğrudur ama miktarı azdır" deyiverdi.

        Bilim insanları FDA'nın bu duyarsızlığı karşısında şaşkın. Dr. Hammond, rujların içeriğindeki bu metallerin beyin işlevlerini bozabilecek düzeyde olmasının altını çizerek yetkililerin "Azıcık zehir öldürmez" açıklamasını ve üreticilere "Yeter artık" dememeyi büyük sorumsuzluk olarak nitelendiriyor.

        Tabii ruj, kullandığımız kozmetiklerden sadece bir tanesi. Diğerleri de az korkutucu değil. Büyük ya da küçük bütün üreticiler ürünlerini pazarlarken photoshop'larla mükemmelleştirilmiş manken fotoğraflarının altında "daha kırmızı ve dolgun dudaklar, pürüzsüz, kırışıksız bir cilt, selülitsiz bacaklar, parlak saçlar" diye söz veriyor, ama karşılığında paradan başka ne tür bedeller ödeyebileceğimizi gizli tutuyorlar.

        Evet gelelim rujun ilginç tarihinden 8 kısa kesite:

        1. Eski Yunan imparatorluğunda ruj sadece hayat kadınlarınca kullanılırmış.

        2.17. yüzyılda İngiltere'de, Japonya'da, Fransa'da ruj sürmek yasakmış.

        3. Eski ABD başkanlarından George Washington, resimler için poz verirken ve konuşma yapmadan önce mutlaka ruj sürermiş.

        4. Elizabeth Taylor eski filmlerinde kendisinden başka hiçbir kadının ruj sürmemesi kuralını koymuş.

        5. Winston Churchill, 2. Dünya Savaşı'nda "Morale ihtiyacımız var, kadınlarımız kırmızı ruj sürsün"

        pankartları hazırlatmış.

        6. Fransız bir araştırma grubuna göre 20 yaşından itibaren düzenli ruj süren bir kadın, hayatı boyunca ortalama 7 kg ruj yutuyor, erkekler ise 2.5 kg!

        7. Kapalı havalarda ruj satışı, güneşli havalara göre daha çok artıyor.

        8. Son "THY hosteslerinde kırmızı ruj yasağı" ve daha sonra yasağın kaldırılışı hakkındaki haberler, ruj tarihiyle ilgili ilginç hikâyeler listesindeki yerini almış bulunmakta.

        Zehirli kimyasal tespitinde gelinen son nokta

        GELİŞEN teknolojiyle birlikte üretilen her ürünün ardından çevreye salınan zehirli kimyasallar kontrol edilemez düzeye çıktı. Önce sulara, daha sonra da yiyeceklere karışan bu zehirli kimyasalların varlığını kontrol etmek için en çok tercih edilen yöntem, maalesef deney hayvanları kullanmak olmuştur.

        Tel Aviv Üniversitesi bilim insanları, son buluşlarıyla bu istenmeyen testlere son vereceğe benziyor. "Dip Chip" olarak isimlendirdikleri yeni buluşlarında hayvan yerine bakteri kullanılıyor. Özel seçilen bakteriler, zehirli kimyasallarla biyolojik bir reaksiyona giriyor. Bu reaksiyonlar sonucunda da elektronik sinyaller oluşuyor.

        Son derece hassas bir şekilde zehirli kimyasalların varlığının test edilebildiği bu çok ilginç buluş, geçen hafta "Electrochimica Acta" isimli bilimsel dergide yayınlandı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar