Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SÖZE evimde yaşadığım ilginç bir gözlemle başlamak istiyorum bu hafta. İki tane köpeğim var. Adları Biko ve Dixi. Birbirleriyle çok iyi geçiniyorlar, lakin ikisinin de bir türlü paylaşamadıkları bir oyuncak kemik var ortada. Aradaki hırlaşmayı yok etmek için aynısından birkaç tane daha aldım ve ikisine de verdim ama bir türlü o paylaşamadıkları (kokusu mu tadı mı farklı bilemiyorum) uyduruk plastik parçası kavga sebebi olmaktan çıkamadı. Ben de inat ettim atmadım çöpe. Eğitimleri sırasında “Hayır” deyince durmayı öğrenmeleri için alet olarak kullandım.

        Bir gün bahçede koşarken beklenmedik bir kaza ile Biko diz bağlarını kopardı. Ağır bir ameliyatla bacağına metal taktılar, eve getirdim. Önceden hazırladığım yerdeki yatağına itinayla yatırdım. Ağrılar içerisinde inliyordu. Dixi merakla yaklaşıp bacağına atılan dikişlere baktı. Yüzündeki endişeyi okumamak mümkün değildi. Bir süre yanı başında sessizce oturdu, Biko’nun her sızlanışında biraz daha yakınlaştı, yalayarak sakinleştirmeye çalıştı. (Hayvan besleyenler kesin bu tür empati dolu davranışlara şahit olmuşlardır).

        Sanırım ağrı kesicinin etkisi tamamen yok olmuştu ki Biko bir çocuk gibi gözyaşlarıyla daha da yüksek sesle ağlamaya başladı. Saati gelmediği halde bir ağrı kesici daha vermeye karar verdim. O sırada Dixi hızla salona koştu. Oyuncak kutusunu yere yatırıp onlarca oyuncak arasından içerisinden o paylaşamadıkları kemiği seçti. Koşarak getirip Biko’nun önüne bıraktı, burnuyla yakınına itti.

        Gözlerime inanamadım. Bu, bilinçle yapılan bir hareket miydi, tesadüf müydü bilemiyorum, ama çok etkilenmiştim, gözyaşlarıma hâkim olamadım. Biko başını kaldırdı, bir kemiğe bir Dixi’ye baktı. Burnuyla “İstemiyorum” dercesine öteye itip ağrı kesici etkisini gösterinceye kadar ağlamaya devam etti.

        Geçen hafta uzay araştırmalarından özellikle Jüpiter ve yörüngesine oturtulan Juno ile ilgili bir yazı yazmaya karar vermiştim. 15 Temmuz’da ülkemizde yaşanan travmatik olaylar yüzünden üzüntü ve hayal kırıklıkları yaşayan, resmen kalbi sızlayan okurlarımıza Jüpiter ve yeni uydusu ile ilgili bir makale yazmayı Dixi’nin oyuncağını acılar içerisinde kıvranan Biko’nun önüne sürmesine benzettim. Huzurun ve barışın sarsıldığı, kaygıların arttığı şu günlerde “Jüpiter’miş, Juno’ymuş umurumda değil” psikolojisinde olmak son derece doğal. Fakat unutmamak gerekir ki uzay, insanoğluna evrendeki yerini hatırlatan ve barışı hissettiren yaşamımızdaki birkaç faktörden biridir aslında.

        Uzay bilimlerine uzaktan yakından dokunan, hakkında bir iki bilgi okuyan her birey evren boşluğundaki cüssesinin farkına varıp kafasındaki sorgulama ve yargılamalarına daha geniş bir perspektif getirmiştir. Zaman zaman dünyada (insanlara yaptırımı olan) önemli konumlardaki her yöneticiye (en azından) bir kez uzay yolculuğu yaptırılması, dünyaya uzaktan bir kez olsun bakması, o boşluk içerisinde kendi kendisini ve kafasındaki değerleri sorgulaması için global bir kanun oluşturulmasının ne şahane bir şey olabileceğinin (uçuk) fantezisini kurmuşumdur.

        Düşünebiliyor musunuz, Obama, Putin, Merkel ve diğerlerinin, görevlerine getirilmeden önce bir roketle dünya yörüngesinde şöyle bir gezdirildiklerini? İlk uçuş öncesi ayakları yerden kesik, burnu havalarda dolaşırken, uzay istasyonuna bir kez gidip geldikten sonra ayakları yere sapasağlam basan, alçakgönüllülüğü kişilik edinen, manevi değerleri bambaşka boyutlarda yorumlayan çok sayıda astronot tanıdım ben.

        Ne ben gidebilirim uzaya ne de sizleri götürebilirim. Ama en azından dilim döndüğünce, bildiklerimi, öğrendiklerimi bu köşeden sizlerle paylaşmaya çalışabilirim. Dixi en sevdiği oyuncağını, ben ise en sevdiğim uzay kavramını sunuyoruz canı yananlara...

        Geçen hafta Jüpiter yörüngesine giren Juno hakkında çok yazılıp çizildi, (ortalığı sulandırmayı pek seven) bazı kişilerce dalga bile geçildi. Bugün hem Jüpiter hem de Juno hakkında internette istemediğiniz kadar bilgi var. Birçok gazetede bazı köşe yazarları NASA’da görev yapan bilim insanlarına taş çıkartırcasına şahane bilgilendirici yazılar da yazdı. Bu yüzden detaylara girmeden en çok hakkında bilmeniz gereken bilgileri sizler için özetlemek istedim. İlginizi çekerse devamı gelir zaten. Anlatılacaklar, öğrenilecekler derya deniz...

        Önce Jüpiter ile başlayalım:

        1- Jüpiter, içine 1300 adet Dünya sığacak büyüklüktedir.

        2- Gece gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz en parlak gezegen Venüs, ikinci en parlak olansa Jüpiter’dir.

        3- Aynen Güneş gibi hidrojen ve helyum gazlarından oluşmuş, kahverengi, sarı-beyaz bulutlarla kaplı olduğu için çizgili görünen bu gezegenin fotoğraflarında, göbek deliği gibi dikkat çeken dünyanın 3.5 kat büyüklüğündeki portakal renkli bir “yuvarlak yapı” dikkat çeker. İşte o yapı inanılmaz fırtınaların koptuğu yerdir.

        4- Kendi etrafında en hızlı dönen gezegen olduğundan Jüpiter’in 1 günü sadece 10 saat sürer. Güneş etrafındaki tek bir döngüsü ise bizim 12 yılımıza eştir.

        5- NASA’nın ilgisini en çok çeken özelliklerinden biri, çok güçlü bir manyetik alana sahip olmasıdır.

        6- Şimdiye kadar keşfedilen 67 “Ay”ı vardır.

        7- Jüpiter hakkında elde edilen bilgilerin birçoğu 8 yıldır yörüngesinde bulunan Galileo isimli bir uzay aracı ve Hubble uzay teleskobu aracılığıyla elde edilmiştir.

        8- Jüpiter, Güneş’ten aldığı enerjiyi daha güçlü olarak çevresine yansıtır.

        9- Halkaları olan gezegen deyince aklınıza Satürn geliyordur. Lakin Jüpiter’in de zayıf olmakla birlikte “taşlı” bir halkası bulunmaktadır.

        10- Bu gezegen uzayın elektrik süpürgesi gibidir. Uzaydaki göktaşlarını yörüngesine çeker.

        Gelelim Juno’ya...

        1- Bu uzay aracına Yunan mitolojisindeki Jüpiter tanrısının eşi Juno’nun ismi verilmiştir.

        2- Juno, 5 Ağustos 2011’de Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) tarafından ABD’nin Florida Eyaleti’nde bulunan Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu’ndan fırlatıldı. 5 yıl sonra ABD’nin Bağımsızlık Günü 4 Temmuz’da Türkiye saatiyle 06.18’de başarıyla yörüngeye oturtuldu.

        3- Juno şimdiye kadar yapılan en süratli uzay aracıdır (saatte 165 bin mil).

        4- 5 yıllık yolculuğunu 2.8 milyar kilometre kat ederek tamamlayan Juno, Jüpiter’den harika görüntüler ve bilgiler göndermeye başladı bile.

        5- Yörüngeye yerleşme öncesi 1232 kilogram yakıt taşıyan Juno’nun yavaşlama sürecinde 447 kilogram yakıt tükettiği belirtildi.

        6- Juno’nun çapı ve yüksekliği 3.5 metre kadar. Resimde görüldüğü üzere 9x2.6 metre uzunluğunda üç adet güneş paneli taşımakta. Titanyum kasası ise özellikle manyetik alandan korunması için dizayn edildi.

        7- 1.1 milyar dolara mal olan bu olağanüstü uzay aracı, maalesef 20 Şubat 2018’de misyonunu tamamlayacak ve atmosferde yanarak yok olacak.

        8- Misyonun ana hedeflerinden biri, Jüpiter’in son derece karmaşık kimyasal yapısının daha iyi anlaşılarak dünyanın dört buçuk milyar yıl önce nasıl oluştuğuna dair ipuçları vermesi.

        9- Misyonun ana hedeflerinden benim en çok ilgimi çekeni ise dünyadaki hiçbir canlının hayati görevlerini sürdüremeyeceği bu ortamda başka “uzaylı” canlıların olup olmadığının incelenmesidir.

        10- Juno uzay aracında sembolik olarak 3 de yolcu bulunmakta. Alüminyumdan yapılmış olan legolar, Yunan tanrısı Jüpiter, eşi Juno ve İtalyan gökbilimci Galileo Galilei’yi temsil etmekte.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar