Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KIŞ kapıda... Her sene yinelenen “Bu yıl ağır bir kış geçirecekmişiz” söylemleri yine gündemde. Doğru mu? En azından NASA ve Japon Meteoroloji Ajansı’nın elde ettiği veriler öyle gösteriyor. Özellikle Avrupa’da (ki Türkiye de bu grup içerisinde sıralanıyor) ciddi soğuklar yaşanacağının altı çiziliyor. Sanırım bu kış pencereleri süngerlemek, kalın giysilerin naftalinini silkelemek, elektrik sobalarını kaldırdığımız dolaplardan çıkarmak, artacak yakıt masraflarına göre bütçede ayarlamalar yapmakla yetinmemeliyiz. Bu kış diğer kışlardan farklı bir kış olmalı. Bu kış çok nadiren sorguladığımız bazı konuları düşünme zamanı. Bu kış bireysellikten sıyrılarak bir millet olarak haklı kaygılarımızı masaya yatırma, potansiyel çözümleri yeniden gündeme getirme zamanı. Hem zaten beynin karar verme mekanizmasının soğuk havada daha kusursuz çalıştığı da bilimsel bir gerçek. Vakti gelmişken ciddi kararlar almak gerek. Daha fazla gecikmeden, kimseye bırakmadan, kendi kendimize, halk olarak...

        Kaygının adı: Enerji. Kışın ısıtacak, yazın serinletecek, her türlü üretimde en önemli faktör, bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınma potansiyelini yansıtmakta olan temel gösterge. “Ne alaka? Kışın oturup ülkenin enerji sorununu ben mi düşüneceğim” dediniz değil mi? Evet! Biz düşüneceğiz. Farkında olacağız, olmalıyız. Her şeyden önce bazı gerçekleri bilmemiz şart. Neden? Çünkü:

        1. Bilimsel incelemeler “2016 ile birlikte kışlar çok daha soğuk, yazlar rekorlar kıracak sıcaklıkta geçecek” diyorsa,

        2. Global iklim değişimi sebebiyle yenilenebilir enerji çalışmaları için bilimsel ekipler kurulup yıllardır doğru düzgün bir bütçe ayrılmıyorsa,

        3. Doğalgaz üreten ülkeler bile enerjide petrol ve doğalgaz bağımlılığından uzaklaşmaya çalışırken Türkiye milyarlarca dolarlık ithal enerji girdabında debeleniyorsa,

        4. Global iklim değişikliklerini asıl körükleyen doğayı katletmeye yönelik, riskleri getirisinden çok daha büyük olan, (başka ülkelerin teker teker kapattığı halde) nükleer santrallar enerji sorunumuza en büyük (hatta tek) çözüm olarak gösteriliyorsa,

        5. Bor gibi bazı madenlerde dünya ölçeğinde rezervlerimiz bulunurken nedense bu konuda araştırma yapmak isteyenlere gereken destek çok görülüyorsa... Zaman, bu sorunları bireysel düşünerek, kaygılanarak, bir yaşam kavgası olarak görerek stratejik düşünen, bilime değer veren, çözümler üreten beyinleri göreve davet zamanıdır.

        Türkiye’de bugün yaklaşık 230 milyar kilovatsaat (kwh) olan yıllık tüketimin 2023’te 500 milyar kwh’ye çıkacağı, doğalgaz ithalatından kurtulmak için nükleer santralların kurulması gereği tartışılmakta. Lakin birilerinin çıkıp “Kapatırız doğalgaz vanalarınızı” dememesi için önlem olarak sunulan bu “çözüm” farkındaysanız yine dışa bağımlı. Boğazımızdaki ilmeğin ucunu birinin elinden alıp bir başkasının eline vermeyi, deprem faylarının geçtiği bir ülke olarak ciddi riskleri göze almayı, nükleer atıkların nereye nasıl taşınacağı hakkında hiçbir bilginin verilmemesini, santralların kuruluşunda görevli şirketlerin geçmişlerinde kurdukları santrallardaki güvenlik sorunlarını, çözüm getireceğiz diye doğa katlini normal saymayı benim gibi konunun uzmanı olmayan birçok vatandaş “sorun” olarak algılıyorsa bu konunun uzmanları bizleri yeteri kadar aydınlatmıyor demektir.

        Günümüzde bağımsızlık topla tüfekle savaşla değil, bilimi, teknolojiyi ve beyinlerini kullanabilenlere muhtaç olmakla kaybediliyor. Bu kış hep beraber üşüyeceğiz ve eminim ki üşüyen beynimiz sayesinde düşüneceğiz... En azından çocuklarımıza kendi kendine yeten bir ülke bırakmak için...

        Her zaman tekrar ettiğim bir “mantram” vardır: Eğer çözüm önermeyeceksen problemlerden de şikâyet etmeyeceksin. Aslında dünyanın enerji problemine sunulan son derece ilginç, doğayla barışık çok sayıda çözüm var. Bu buluşlara gereken değerin yeterince verilmemesi ya da kapalı kapılar ardında sır gibi tutulması aslında global bir problem. Bunu görmemek ise bizim problemimiz. Kolay çözümler gelirse enerji sorunu yok olur. Enerji sorunu yok olursa zayıf ülkeler üzerinde kurulan hegemonya kaybedilir.

        İşte size ne demek istediğimi anlatacak 3 örnek...

        GÜNEŞ ENERJİSİNDE İKİNCİ KUŞAK

        GÜNEŞ enerjisi panellerini (plakaları) bilirsiniz. Hem fiyatları yüksektir hem de kuruldukları yüzeyde epey yer kaplarlar. Bilim insanları bu iki problemi ortadan kaldıracak bir sistem geliştirmiş ve 2007 yılında basın toplantısıyla dünyaya ilan etmişlerdi: Güneş enerjisinde ikinci kuşak. Bu buluşta yine güneş enerjisi kullanılıyor ama yüzeylere panel yerleştirilmiyor. Kullanılan alüminyum folyo kadar incecik kaplama maddesi aynen bir boya gibi yüzeylere sürülebiliyor. Düşünün ki bu boyayla çatınızı boyuyorsunuz ve güneş enerjisini kullanan bu ince kaplama gece sizi hem aydınlatıyor hem ısıtıyor. Yani elektrik olarak geri dönüyor... Peki başarıyla sonuçlanan bu inanılmaz buluş (üretimi ve de kullanımı hiç de pahalıya mal olmadığı halde) niçin dünyadaki güneşli ülkelerin kullanımına sunulmuyor? Yanıtı meçhul.

        BLOOM ENERJİ

        5 yıl önce ilk kez 60 dakika programında halkın önüne çıkan bir buluş var. Adı: Bloom box. “Bloom enerji” olarak da isimlendirilen bu teknoloji harikası enerji kaynağı, yaklaşık bir buzdolabı büyüklüğünde. İçerisinde 64 adet yakıt hücresi diski var. Kare şeklindeki disklerin bir yüzü (içeriği sır olarak saklanan) yeşil bir mürekkeple diğer yüzü ise deniz kumundan yapılmış bir seramikle kaplı. Hangi enerji kaynağı varsa, solar enerji ya da doğalgaz fark etmiyor, onunla çalışabiliyor. Bloom box ile elde edilen elektrik bugün evlerimizde kullandığımız elektrikten % 50 daha ucuza mal oluyor. Bu potansiyeli çok yüksek teknoloji televizyon aracılığıyla halkla tanıştıktan sonra ilgilenen çevrecilere verilen yanıt ise son yıllarda değiştirildi: “Yok yok tahmin ettiğimiz gibi pek de işe yarar bir teknoloji değilmiş!” Bu açıklamanın ardından asıl sorulması gereken soruyu kimse sormuyor: “O zaman bu işe yaramaz teknoloji niçin Google, Ebay, Apple, Nokia, Ikea, Walmart, Target, Yahoo, Panasonic, Honda, Coca Cola, NASA, Amerika ordusu gibi dev kuruluşlarca desteklenmekte ve kullanılmakta?

        SOYA FASULYESİNDEN ENERJİ

        ARABA tamirhanesinde çalışan 10-15 yaşlarındaki 5 kafadar işçi çocuk soya fasulyesinden yakıt elde ederek arabalarda denemişler. İlk aşamada 4 litrelik yakıtla 25-30 kilometre gidildiğini fark edince 2006 yılında Philadelphia’daki araba şovunda bunu sergilemeye karar vermişler. Şovda büyük araba firmalarının temsilcileri ve mühendisler de var doğal olarak. Genç mucitler buluşlarını sergileyince büyük bir ilgiyle karşılaşacaklarını sanmışlar. Fakat tam tersine bu buluş derhal örtbas edilmiş. Gençlere sessiz kalmaları öğütlenmiş. Biliyorum! Okuyunca siz de şaşırdınız.

        Dünyadaki enerji kaynaklarının çalışma sistemini anlamak için verilecek örnekler yüzlerce... Yazmaya kalksam sayfalar dolar. Bu 3 küçük örnekle bilmem anlatabildim mi?

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar