Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU yazıyı 10 Kasım’da yazıyorum. Benim için çok zordur 10 Kasım’lar, zira yalnızca Atatürk’ün ölüm tarihi değil, aynı zamanda benim babamın da doğum tarihidir 10 Kasım 1938. Biz yıllarca sessiz bir mahcubiyetle kutladık babamın doğum günlerini. Onun ölümünden sonra ise ölümler birbirine karıştı sanki. Hayatın başı ve sonunun iç içe geçtiği, tuhaf, her şeyi sorgulatan bir gün... O sorgulamalar içinde bu yılki havayla ilgili şunu söyleyebilirim: Çok daha kapsamlı ve görkemli oldu 10 Kasım. Bir milletin liderine böylesine bağlı ve özlem içinde olması az bulunur ve kıymetli bir şey. Bunu sürdürebilmemiz gerek.

        Atatürk’ü bir kesimin değil bütün toplumun değeri olarak görmek, “biz” duygusunu pekiştirmenin en önemli anahtarlarından biri... Öte yandan ortam hızla yeniden onu kutsallaştıran, kutuplaşmayı hortlatacak bir havaya da bürünmemeli. Bilimden ayrılmamış bir asker ve siyasi bir deha olan Mustafa Kemal’i dağların siluetlerinde, kayaların dizilişlerinde arayan bir mantık Atatürk’ü gerçek bağlamından koparıyor. Bugünkü havayı koruyalım.

        ************

        VE BU KABUS DA BİTTİ

        AYLARDIR göz göre göre devam eden bir yanlış nihayet önceki günkü duruşmayla son buldu ve Sözcü Gazetesi muhabiri Gökmen Ulu serbest bırakıldı. Geçmiş olsun, diyorum... Geç de olsa adaletin yerini bulması çok güzel bir haber. Son günlerde benim de sık konu ettiğim ve hem apaçık mağduriyetler yaratan hem de diğer davalara zarar veren yanlış tutuklamalardan dönülüyor. Bunun bir süreç olduğunu daha önce yazdım. Tabii bazı yeni yanlışlar da yapılmıyor değil, ancak Sözcü davasındaki son tutuklunun da tahliye edilmiş olması o yanlışların da uzun süreli olamayacağı yönünde umut veriyor.

        Gökmen Ulu’nun tahliyesinde Cem Küçük, Ersoy Dede ve Fuat Uğur’un tanıklığına da muhakkak değinmem gerek. Dürüst ve kuvvetli bir çıkış yaptılar. Her ne kadar zaman zaman Küçük ve Uğur’u fazla şahin bulsam da burada haklarını teslim etmem gerek... Başından itibaren bu konuda programlarında da hep tutarlı itirazlarda bulundular. Tanıklıklarının katkısı büyük.

        ************

        SMART BEYOĞLU

        DÜN Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile İstiklal ve Cihangir turunu, Taksim’deki inşaatın akıbetini ve yeni projeleri yazmıştım. Beyoğlu Belediyesi önümüzdeki günlerde bir ilke imza atacak. Detaylarını hem Demircan’dan hem de belediyenin Basın Danışmanı İlhan Çabukol’dan dinledim. Onu da bugün anlatayım... İlk kez belediye sistemindeki tüm işlemleri bir platformda toplamışlar. “SmartBeyoğlu”nu telefonuna indirenler hem belediyeyle ilgili hizmetleri, en yakınlarındaki hizmet noktalarını, borçlarını, alacaklarını görecekler, belediyeyle olan işlemlerini buradan yapabilecekler, hem sokaklarındaki komşularının isimlerini öğrenebilecekler, hem de bu aplikasyonu bir bilgi arama motoru gibi kullanabilecekler. Yani Beyoğlu’ndaki tüm kayda değer binaları, tarihini ve lokasyonunu da gösterecek SmartBeyoğlu.

        ***********

        BUNUN HESAPLI VE PLANLI BİR CİNAYET OLDUĞUNUN FARKINDA MISINIZ?

        TANEM Sivar televizyonculuk yaparken sessiz sedasız İstanbul’dan taşındı, evlendi, Bozburun’da aşk ve huzur dolu bir hayat kurdu kendine. Bir de bebek doğurdu. Geçen hafta onun ne kadar mutlu olduğuyla ilgili bir yazı okudum. Ne tuhaf, ne kötü bir tesadüf ki henüz üzerinden bir hafta geçmeden, perşembe akşamı telefonuma bir mesaj, ardından da fotoğraflar geldi.

        Dünyalar güzeli iki köpek vardı fotoğraflarda: Django (4) ve Pamuk (9). İkisi de Tanem’in hamileliği boyunca ona göz kulak olmuşlar, eşinin ellerine doğmuşlar, adeta 5 kişilik bir aile kurmuşlar. İşte bu tatlı yaratıklar 10 dakika içinde ağızlarından köpükler saçarak sahiplerinin kollarında salı günü kıvrana kıvrana öldüler!

        Böyle bir trajediyi gözünüzde canlandırabiliyor musunuz? Olayın sebebi de belli, faili de! Kimliği belli biri, Tanemler’in bahçesine zehirli tavuk eti atmış. Yani hesaplı, planlı bir cinayet işlemiş! Katil orada, öylece duruyor. Peki bedeli ne olacak bu cinayetin?

        HUKUKÇULAR NE DİYOR?

        Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Avukat Hülya Yalçın’a sordum. Dedi ki: “Şayet hayvan karneli ve aşılı ise katil TCK kapsamında mala zarar vermekten yargılanır. Sonuçta 2-3 yıldan az hapis cezası alırsa para cezası ya da geri bırakmayla kurtuluyor. Öte yandan hayvan sahipsiz ise sadece idari para cezası var. Hepsi bu! Biz dernek olaraksahipli, sahipsiz tüm hayvanları öldürmenin cezasının TCK kapsamına alınmasını istiyoruz. Bir de 2-3 yılın üzerinde hapis cezası verilmeli ve geri bırakma olamamalı ki para cezasına çevrilmesin.”

        Mala zarar vermekten yargılanmak beni rahatsız etti açıkçası. Hayvanlar malımız mı? Hülya Hanım’ın söylediğine göre onlar da aynı şekilde düşünüyorlarmış, ancak bunun değişmesi birçok düzenleme gerektireceği için şimdilik hedef en azından sokak hayvanlarını da bu kapsama almak ve hapis cezalarını artırmakmış.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar