Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HERİF üç küçük çocuğu kirletmiş, sonra öldürüp gömmüş, üstelik canlarını aldığı yerde piknik bile yapmış; kadın üvey torununun kafasını çekiçle parçalamış, hırsını alamayınca bıçağı kapıp kurbanlık koyun gibi doğramış ve cesed parçalarını çöpe atarken yakalanmış...

        Bütün bu vahşetler gözümüzün önünde yaşanırken biz hâlâ idamın geri getirilmesinin gerekli olup olmadığını tartışıyoruz... Birçok parti cezanın kanunda yeniden yeralması hususunda görüş birliği içerisinde, CHP ise karşı çıkıyor ve gerekçesi de artık hemen her konuda söylenen mâlûm kavramlar: Çağdaşlık, çağdışılık, insan hakları, vesaire...

        Üstelik idamı tartışmak demokrasi ayıbıymış ve kanunlarımızda "ağırlaştırılmış müebbed" diye bir ceza varmış...

        HÜCREDE ÖLEN VAR MI?

        Siz son 20-30 sene içerisinde hiç böyle hunharca cinayetleri işleyip de ağırlaştırılmış müebbede mahkûm olup hücresinde gebermiş bir sapıktan bahsedildiğini işittiniz mi? Ben işitmedim; işitmemem bir yana iyi hal, şartlı tahliye yahut af vesaire ile birkaç senede serbest kalmış dünya kadar katilin aramızda elini-kolunu sallayarak dolaştığını hep beraber gördük!

        Ölüm cezasına karşı çıkan siyasîler kurbanların yakınlarının acılarını çağdaşlık, demokrasi ve insan hakları gibisinden kavramlar sayesinde hafifleyeceğini, çağdaşlığı yakalamış olmakla övünüp üzüntülerini unutacaklarını düşünüyorlar zâhir...

        İdamı "Avrupa Uyum Yasaları" gereği kaldırmış olmamıza rağmen Avrupa'nın hâlâ dışında kalmamız ve illânihaye kalacak gibi görünmemiz meselesine ise hiç girmeyeyim!

        Ben sadece idamın değil, bir başka cezanın daha tekrar geri gelmesini istiyorum: Eski kanunnâmelerimizin değişmez maddesi olan resmî dayağın dönüşünü!

        Dayak, Türkiye'de ve İngiltere'de hâkim takdiri ile asırlar boyunca hep resmî ceza olarak vârolmuştu. Biz, bu uygulamayı Tanzimat sonrasında askerî okullar dışında resmen kaldırdık ama İngiltere'de 1970'lere kadar devam etti. Mahkemeler suçun çeşidine göre hem hapis hem de kırbaç cezasına hükmettiler. Disiplin, donanmada ve hapishanelerde yüzyıllarca şimdi uçuk cinsel fantazilerin vasıtası olan "cat o'nine tail" yani "dokuz kuyruklu kedi" denen kırbaçla sağlandı.

        SERSERİ BUNU ANLIYOR

        Kaba ete genellikle değnekle vurulan ve "spanking" dedikleri dayak ise, İngiliz okullarının 1980'lere kadar resmî ceza şekliydi; hattâ Kraliçe Elizabeth'in öğrencilik senelerinde azgınlık yapan oğlu Prens Charles'a bile bu şekilde güzel bir sopa çekilmişti.

        Okullarda dayağı 1980'lerde yasaklayan İngiltere'de, disiplinsizliğin önünün bir türlü alınamaması yüzünden, uygulamanın tekrar başlatılması konusunda şimdi yoğun bir tartışma var.

        Dayak, İngiltere'nin eski sömürgelerinde, meselâ Singapur'da ve Malezya'da ise sadece okulda değil, kanunlarda bile hâlâ duruyor.

        Herhalde hatırlarsınız: Michael Fay adındaki Amerikalı genç bir serseri 1994'te Singapur'da parketmiş otomobillerin kaportalarına boya sıkarken yakalanmış ve dayağa mahkûm olmuştu. Amerika'da yer yerinden oynamış ama Singapurlular dayağın kendilerine "eski Anglosakson hukukundan gelmiş olduğunu" söyleyip cezayı tatbikten çekinmemiş ve genç serserinin bir tarafını değneklerle güzelce dağıtmışlardı!

        Hâkimin elindeki sopa, bugün birçok memlekette en iyi asayiş sağlama vasıtasıdır.

        Çok sık söylendiği için artık gına getiren bir benzetme var ama maalesef doğru ve hatırlatmam gerekiyor: "Özgürlükler ülkesi" Birleşik Amerika'da 2010 senesinde idam edilenlerin sayısı 46'dır ve sadece Teksas'ta yüz küsur katil "death row" denen ölüm sırasını beklemektedir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar