Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANKARA 6. İdare Mahkemesi geçen gün tarihe geçecek bir karar verdi ve “müsait”, “boyalı”, “yollu”, “taze”, “oynak”, “kötü yola düşmek”, “esnaf”, “kötüleşmek” ve “serbest” gibi kelimelerin argo anlamlarının Türk Dil Kurumu’nun sözlüğü ile internet sitesinden çıkartılmasına hükmetti.

        Kararın tarihe geçeceğini söylüyorum, zira Türkçe, mahkemenin bu hükmü ile fukaralaşmaya mahkûm edilmiştir!

        Mahkeme, kararına gerekçe olarak bu kelimeler ile ilgili açıklamaların kadına yönelik şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını arttırdığını ve önyargıları besleyici etkiler yaptığını söylüyor ve sözlükteki açıklamaların Anayasa’nın 10/2 maddesi ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırılığını iddia ediyor.

        Memlekette maalesef mevcut bulunan bir terbiyesizler sürüsünün kadınları aşağılaması yahut insanlıktan nasibini almamış bir başka serseri güruhunun kadınlara kötü muamele etmesi, dövmesi, hattâ öldürmesi ağır suç kapsamına giren bir fiildir fakat hem bunları hem de “cinsel ayırımcılık” kavramını mücadele etmek yerine moda haline getirerek bu modayı “Türkçe’yi budama” ve “sözlük kazıma” vasıtası yapmak bambaşka bir iştir, aşırıdır ve gereksizdir.

        ARGO, DİLİN ZENGİNLİĞİDİR!

        İkinci anlamlarının Dil Kurumu’nun sözlüğünden ve internet sitesinden çıkartılmasına karar verilen kelimelerde yasağa konu olan mânâların ortak özelliği, bunların tamamının “argo” olmasıdır ama argo her ne kadar hoş olmayan mânâlara sahip ibârelerden meydana gelse de dilin zenginliğidir! Hattâ sadece argo değil, “mecaz” ile argodan farklı ve daha ağır ifadeler, yani “küfür” de aynı şekilde bir zenginliktir ve hem argo hem de küfür ıstılahları ile mecazların sözlüklerde yeralması şarttır!

        İdare Mahkemesi, kararında “kadına yönelik ayrımcı” olarak gördüğü bu kelimelerin sözlükten çıkartılması talebini daha önce reddeden Türk Dil Kurumu’nun görevinin “Türkçe’nin doğru ve güzel kullanılması” olduğuna dikkat çekmiş ve “Dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer vermemesi ve de toplumsal cinsiyetçilik bağlamında kadını zorunlu rollere iten, onu aşağılayan ve ikincil gösteren ifadeleri içeren her türlü kelime yapısını kullanmaması gerektiği açıktır” demiş.

        Terslik, işte burada: Kurum’un görevi sözlükte hiçbir ayırım yapmadan, mevcut bütün kelimelere yer vermektir ama mahkemenin söylediği yola girip “ayıp”, “argo”, “ayırımcı” gibisinden dilcilikte yeralmaması gereken kıstaslarla kelime temizliğine kalkıştığı takdirde vazifesini yapmaz olur!

        HÂKİME HANIMI TEBRİK EDERİM!

        Paris’teki “Fransız Akademisi”ni işitmişsinizdir...

        Akademi 1635’te kurulmuştur ve o zamandan buyana Fransızca’nın muhafızlığını yapar...

        Fransız Akademisi’nin bültenlerinde ve internet sitesinde senelerden buyana “Dire-ne pas Dire”, yani “Söyle-Söyleme” başlıklı bir bölüm vardır. Burada toplumu kelimelerin yanlış kullanımı konusunda uyarır, dile yerleşmek üzere olan hatalı ifadelerin doğrusunu anlatır ve hukukî bir yaptırım gücü olmamasına rağmen kararları saygı görür, hemen her görüşteki Fransızlar bu tavsiyelere uymaya özen gösterirler.

        Aynı şekilde faaliyette bulunması gereken Türk Dil Kurumu ise, uzun seneler boyunca bunun maalesef tam tersini yaptı; “Öztürkçe” modasına kapılıp Türkçe’yi fakirleştirmek ve birkaç yüz kelimelik bir kabile dili haline getirebilmek için elinden geleni ardına koymadı, aklı çok sonradan başına geldi ama bu defa da entel, dantel, feminist, ideolog, militan vesairenin “ayırımcılık” kılıflı saldırısına uğradı.

        Netice, ortada: Bütün milletler dillerini zenginleştirip sözlüklerindeki kelime sayısını arttırabilmek için vargüçleri ile çaba gösterirlerken, biz Türkçe’yi mahkeme kararı ile budama yoluna girdik!

        Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin iki erkek üyesinin sözkonusu kelimelerin sözlükten “kazınması” kararına karşı oy kullanan hâkime hanımı son zamanların “ayırımcılık edebiyatı” modasına uymadığı ve makul bir karar verdiği için ne kadar tebrik etsek yine kâfi gelmez!

        Mahkemenin kararının istinaf yahut temyiz aşamasında bozulması ise Türkçe’nin “budanmaktan ve kazınmaktan kurtuluş fermanı” olacaktır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar