Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Londra Olimpiyat Stadı’nda ilk kez İstiklal Marşı dinlediğimde yıl 2012’nin ağustos ayıydı. Aslı Çakır Alptekin 1500 metrede olimpiyat şampiyonu olmuş, tıpkı Ramil Guliyev gibi gözyaşları içinde kürsüye çıkmıştı.

        Bu olağanüstü başarıya ilişkin kuşku dolu bakışlar ve medya eleştirilerini dün gibi hatırlıyorum. Atletizm dünyasında neredeyse herkes bu işte bit yeniği olduğunu ima ediyor, ‘bekleyip görelim’ tarzı bir yaklaşımla adeta Aslı’yı yok sayıyordu. Sonrası malum, ne yazık ki onlar haklı çıktı.

        Beş yıl sonra Londra’da Ramil Guliyev’e de benzeri bir yaklaşım olduğunu hissetmek zor değil. Yine o kuşkulu bakışlar, ‘bunca yaşanan doping olayları sonrası sana nasıl inanalım’ tarzı imalı sorular ve sanki rakipleri kötü olduğu veya bazıları koşmadığı için yarışı tesadüfen o kazanmış muamelesi...

        Geriye dönüp baktığımızda onları suçlayamam. Türkiye’nin üzerindeki bu kara lekeyi silmesi tabii ki zaman alacak. Kızmaca, darılmaca yok! Yılmadan mücadele edeceğiz. Temiz madalyalar ve yıldız-genç düzeyindeki başarılarla imaj düzelteceğiz.

        Ne var ki, pistteki bu mücadeleyi pist dışında da sürdürmek gerek. Zira ikili ilişkilerle dünya kamuoyuna yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı anlatmak çok önemli. Keşke Türkiye, Ramil ve Yasmani ile yakaladığı bu fırsatı daha iyi kullansaydı. Madalyası garanti olan bu atletlerimizin dünya medyası önüne çıkacağı belliyken, bu tip soruları geçiştirmek yerine keşke doğru ve etkili mesajlar verebilseydik. Veya bu alanda federasyonumuz özel bir çalışma yapabilseydi.

        IAAF’a kendimizi anlatmakta sorunumuz yok ama dünya kamuoyuyla iyi ilişkiler geliştirmede daha aktif olunabilir. İşte o zaman bizi kimse ‘yok’ sayamaz.

        Londra’da kürsüye çıkan iki atletimiz Ramil ve Yasmani ülkelerinde yaşadıkları sıkıntılardan ve imkansızlıklardan kaçarak kendilerine kucak açan Türkiye’ye gelmiş sporcular. Kıymet ve imkan verildiğinde neler başarabileceklerini kanıtladılar. Artık bizden biri oldular. Bizlere bu mutluluğu yaşattıkları için alınlarından öpüyorum. Emeği geçenleri de kutluyorum.

        Londra 2017 ile birlikte çıta yükseldi, beklentiler arttı. Bu noktaya gelmek kolay değildi ama bu düzeyde kalabilmek çok daha zor. Umarım madalyalar bir dönem dibe vuran ve son yıllarda yeniden hızlı bir yükselişe geçen Türk atletizmini hak ettiği yerlere taşımakta her yönüyle bir mihenk taşı olur.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar