Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANADOLU’nun her bir yanını dolaşmış biri olarak söylüyorum, 1983’ten bu yana izlediğim en sessiz sandık...

        Türkiye bu kadar sessiz sandıkla en son 25 Eylül 1988’de yerel seçimlerin bir yıl öne alınmasına ilişkin Anayasa referandumu sırasında karşılaştı.

        Merhum Özal’ın ısrarıyla çıkan yerel seçimin bir yıl öne alınmasına ilişkin kanunu Anayasa Mahkemesi iptal edince gidilen referandumun sonucu baştan belliydi; çünkü seçmen yerel yönetimlerine dokunulmasını istemiyordu.

        Sessiz şekilde sandığı bekledi ve % 65 hayır oyu verdi.

        Sonrasındaki tüm sandıklar hareketli geçti, partilerin tüm kadroları cevvaliyetlerinin en üst noktasına çıktı.

        Geçen yılki referandum veya onun öncesindeki genel seçimlere bakıldığında da durum benzerdi.

        Ancak bu kez öngörülmedik bir tavırsızlık yaşanıyor; herkes suskun olduğu kadar partiler de teşkilatını yeterince harekete geçiremiyor.

        CEVVALİYETSİZ

        Sessiz yığınların hareketsizliğiyle karşılaşılıyor...

        Buna neden olarak seçim döneminin ramazana denk gelmesi gösterilebilir.

        Ancak yakın geçmişte, hatta çok daha sıcak havalarda ramazan sürecine denk gelen seçimler yaşandı; parti teşkilat mensupları o gün de oruçtu...

        Bugün bunların ötesinde bir duruma tanıklık ediliyor.

        Nitekim, farklı bölgelerde büyükşehirlerin il parti teşkilatı başkanlarına da sordum.

        Verdikleri yanıt hemen hemen aynı oldu.

        Onlar da buna bir neden bulamadıklarını, teşkilatı harekete geçirmekte zorlandıklarını söylemekle yetindi.

        Bir ikisi ise kent meydanlarındaki seçim bürolarındaki hareketliliğe işaret etmekle yetindi.

        Oysa sözünü ettiğim bu değil...

        Kentlerin caddelerinde, sokaklarını adım adım arşınlayan parti mensupları yok.

        Hatta, seçim müziği çalıp dolaşan araç sayısı dahi o kadar az ki, biri geçtiğinde de ilgisiz kalıyor, bazıları da yarattığı gürültü nedeniyle tepki gösteriyor.

        Bırakın sandığı, kimse üzerine konuşmak istemiyor; seçimle ilgili herhangi bir soruya yanıt vermekten uzak duruyor.

        Biraz zorladığınızda da bir kenara çekip kimsenin duymayacağı bir tonda konuşmayı tercih ediyor.

        SOSYAL ÇALKANTI

        Buna neden olarak ister orucu, ister korkuyu, isterseniz de kaygıyı gösterin; ortada açık olan bu duruma kimse anlam veremiyor.

        Ya seçmen kararını verdi, caymamak için konuşmak istemiyor...

        Ya da bu seçimin tarihini de yapılma yöntemini de anlamadığı, ittifaklar da rekabeti ortadan kaldırdığı için içselleştiremediğinden harekete geçmekten uzak duruyor...

        Veya sandık sonrası ekonomik ve sosyal çalkantıların ortaya çıkmasından kaçınıyor; uzak duruyor...

        Şunun altını çizmeliyim ki, bu durum hem iktidar, hem de muhalefet partileri için geçerli...

        Adaylardan veya partilerden çıkarı olanlar da sessiz yığınların arasına karışmış, ortada görünmemenin yolunu arıyor.

        Adaylarla bir yakınlığı olan veya teşkilatta bir yeri olan geriye kalmış birkaç kişi de minibüsün üzerine yerleştirdiği hoparlörden Züğürt Ağa’nın “domates” diye bağırmasına benzer tonda anons yapıyor.

        “Menfaat bağırmaz, duygular haykırır” kuralı bir kez daha kendini gösteriyor...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar