Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SON dönem yaşananlar aslında DEAŞ’ın yenilgiye uğraması beklenen gelişmeler.

        Ancak “savaşın sisi” burada da ortaya çıktı, öngörülmedik başka gelişmelerle yüz yüze kalındı.

        Zaten ortaya çıkan bu zorlukları gidermek için DEAŞ’a Karşı Mücadele Koalisyonu ülkeleri bugün Kuveyt’te “Temizlenen alanlardaki kazanımların kuvvetlendirilmesi ve bu bölgelere istikrarın getirilmesi” konusunu ele alacak.

        “Kolluk kuvvetleri arasındaki istihbarat ve işbirliği alanlarında atılması gereken adımlara ilişkin bir bildiri” de yayınlanacak.

        Koalisyon ülkeleri açısından en zoru da sanırım bu bildiri olacak.

        Çünkü koalisyon ülkelerinin sahadaki tutum ve davranışları açısından işbirliği olanağı tükendi.

        Örneğin, Türkiye koalisyonun üyesi, ancak diğer üye ABD’nin sahada birlikte olduğu PYD nedeniyle işbirliği olanağı yok.

        Koalisyona destek veren Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Ürdün ise birbirine girmiş durumda.

        Müttefikliklerin tükendiği, “al-ver” temeline dayalı işbirliğinin öne çıktığı Suriye sahasında uzak geleceği okumak da zorlaşıyor.

        AFRİN’E NASIL GİTTİ?

        Daha önemlisi, dün savaşanların da bugün öpüştüğü bir zeminde herkesin kendine göre bir gelecek hesabı bulunuyor.

        Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster’in ardından, muhtemelen perşembe günü Türkiye’ye gelecek ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un resmi gezisi öncesi Ankara’dan ardı ardına yapılan sert açıklamalar da bu belirsizlikten kaynaklı...

        Çünkü daha önce bizzat ABD Başkanı tarafından kontrol altında tutulacağı sözü verilen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içindeki kallavi bir grubun Afrin’e gittiğini bizzat Dışişleri Bakanı Tillerson, Mısır’a giderken açıkladı.

        Silahlı yapı SDG içindeki grup herhalde diş fırçalarını alıp gitmedi, ABD’nin verdiği silahları da yanında götürdü...

        Daha önemlisi havadan da sevk edilmedi, ABD’nin denetimindeki Münbiç’i geçip El Bab’ın altındaki Şam’ın, yani Rusya ve İran’ın kontrolündeki bölgeleri aştıktan sonra Afrin’e ulaştı.

        Yanlarında İran’ın korumasındaki Nubl ve Zahraa bölgesinden bir grup Şii milis de vardı.

        Oysa İran desteğindeki bir başka grup geçen hafta Deyrizor’da PYD/PKK ile çatışmış, ABD’nin desteğiyle yüksek kayıp vermişti.

        VAZGEÇEBİLİR Mİ?

        ABD ile ilişkiler ise çıkmazda.

        Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ile McMaster arasındaki görüşmeden ilişkilerin yeniden yapılanması ve Washington’un Ankara’yı kaybetmeme arzusu kuvvetle vurgulanırken, Suriye’deki realite bunu doğrulamıyor.

        Nitekim Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ilişkinin “Ya düzelecek ya da tamamen bozulacak” seviyesine geldiğini ilan etti, Başbakan Yıldırım, “ABD’nin aklını başına toplaması lazım” diyerek noktayı koydu.

        Şurası bir gerçek ki Suriye’nin üçte birinde hâkimiyet sağlamakta kullandığı PYD/PKK’dan ABD’nin vazgeçme şansı yok.

        Bunun için Türkiye’ye, sınırında güvenlikli alan öneriyor.

        Bu da ilişkiyi iyileştirme zeminini bozuyor.

        Rusya açısından da durum farklı değil.

        Zeytin Dalı Operasyonu için Afrin hava sahasında Türkiye’ye pencere açan Moskova, “Afrin’in de çatışmasızlık bölgeleri arasına alınmasını” istedi.

        Hazırladığı Anayasa taslağında özerklik öneren Moskova’nın hedefi, PYD/PKK’yı da Şam yönetimine yaklaştırmak.

        Özetle, Suriye zemininde öngörülmezler her geçen gün daha da artıyor...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar